Bülent Kepenek ile Deprem Özel programının konuğu Şehir Planlamacıları Odası Yönetim Kurulu Üyesi Zafer Mutluer oldu. Mutluer, İzmir depremini şehir planları açısından değerlenirdi.

NEDEN BAYRAKLI?

Bülent Kepenek ile Deprem Özel programının konuğu olan Şehir Planlamacıları Odası Yönetim Kurulu Üyesi Zafer Mutluer, Bayraklı bölgesinde büyük yıkıma neden olan depreme dair değerlendirmelerde bulundu. ‘Neden Bayraklı’da bu denli yıkım oldu?’ sorusunu yanıtlayan Mutluer, “İşin binalarla ilgili ve zemin yapısıyla ilgili bir boyutu var. Bir de bu alan planlı bir yer. Burada ruhsatlı yapılar hasar gördü. Bu bölgede daha önce de zemin yapısının uygun olmadığı yönünde defalarca uyarılar yapıldı. Yoğun nüfusun ve yapı yoğunluğunun bu bölgeye yüklenmemesine ilişkin birtakım uyarılar yapıldı. Depremin bıraktığı hasara baktığımızda; yüksek katlı yapılardı. 8-10-12 katlı binalarda hasar oluştu. Biz şunun da araştırmasını yapıyoruz; planlar yapılırken jeolojik etüt raporları var mıydı? Varsa yeterli nitelikte miydi? Çünkü bu raporların planları yönlendirmesi gerekiyor. Bu analizler eksik olduğu noktada insan yaşamını riske atacak sonuçlarla karşılaşıyoruz. Buradaki en önemli hususlardan birisi de bu. Bölgenin zemin yapısının yüksek katlı yapıları kaldırmadığını görüyoruz. Bu yapıların çoğu hasar gördü. Öte yandan 3-4 katlı binalar bir hasar görmemiş gibi duruyor. Elimizdeki veriler ve yaptığımız gözlemlere baktığımızda bu alanların sorgulanması gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.

‘SORUNUN KAYNAĞINA ODAKLANMALIYIZ’

Ülkenin plansız bir şekilde yönetildiğini dile getiren Mutluer, “Ülke sermayenin çıkarları doğrultusunda yönetiliyor. Kentler buna göre planlanıyor. Dolayısıyla müthiş derecede plansızlık söz konusu. Afetin toplanma alanları var ama bu alanlar bilinmiyordu. Ta ki bu durum yaşanana kadar. İnsanlar kendilerini en yakın boşluğa bıraktılar. Bugün fiili olarak toplanma alanlarının bazıları da kâğıt üstünde toplanma alanı değil. Bu alanlarda kimi eksiklikler vardı. Burada nasıl bir plansızlık varsa hasar tespitine dair de ciddi plansızlık söz konusu. Bugün bizim şu tabloyu biliyor olmamız lazımdı; afet sonrasında kaç bina yıkılacak, kaç bina hasar aldı, kaç insan evinde oturamayacak durumda ve bunları nereye yerleştireceğiz? Bizim afete ilişkin farklı senaryoları içeren master planlarımızın olması gerekiyor. Maalesef böyle bir çalışma olmadığı için bir sorunla karşılaşılıyor ve ona yanıt üretiyoruz. Salgında olduğu gibi, yayıldıktan sonra nasıl tedavi ederiz diye çaba gösteriyor. Deprem oluyor sonrasında bunun sorunlarıyla tek tek mücadele etmeye çalışıyoruz. Oysaki bu sorunun kaynağı var ve buna odaklanmamız gerekiyor” dedi.

‘DÂHİL EDİLMİYOR!’

Devlet kurumlarının yapılacak projelerde meslek örgütlerini sürece dâhil etmediğini vurgulayan Mutluer, “TMMOB’a bağlı odalar genellikle ‘istemezükçü’ olarak yansıtılırlar. Bunun bir sebebi var. Meslek odaları hem mesleğini hem kenti hem de ülkesini düşünen, kamu yararı perspektifiyle bakan kurumlardır. Bu doğrultuda kamu adına bilgi üretmek için hazırlar. Öte yandan bu tarz politikalar uygulanırken, planlar, projeler yapılırken odalar işin içerisine dâhil edilmiyor. Edilse de o işin bir parçası, göstermelik olarak dâhil ediliyor. Merkezi hükümetin kurumları odalarla bir ilişki kurmuyor. Yerel yönetimler de son zamanlarda bazı hususlarda toplantılara çağırıyorlar. Bunun da çok sağlıklı işlediğini söylemek pek mümkün değil” diye konuştu.

İzmir planlamasındaki sorunlara da değinen Mutluer, “Kentsel dönüşüm ya da mevcut yapılaşmanın dönüşümünden konuşuyoruz. Bu alanlarda mekânın dönüşmesi, yapı stokunun yenilenmesinin tek yolunun kat artırımından geçtiği söyleniyor. Bu büyük bir hata. Neden böyle yapıyorlar? Çünkü sermaye kendine bir kar bulamazsa, oranın dönüşmeyeceğini iddia ediyorlar. Kentlerin gelişmesinin yegâne yolu sermayenin çıkarıyla endeksleniyor. Oysa yoğunluk arttıran bu tür politikaların tümü kentlere yeni yeni yükler taşıyorlar ve şehirleri yaşanmaz hale getiriyor” dedi.

‘MANTIK DEĞİŞMELİ’

Kentsel dönüşümle ilgili köklü bir değişiklik yapılması gerektiğini belirten Mutluer, “Kentsel dönüşüm deyince akıllara kat artırımı değil. Bu birilerini karına bırakılamaz. Kamu yararı gözetilmelidir. Kentsel dönüşüm deyince tüylerimiz diken diken oluyor. Bu anlayışın terk edilmesi gerekiyor. Kamusal bir politika geliştirilmelidir. Yapı sürecinden denetim sürecine kadar insanları mağdur etmeyen süreç işletilmelidir. Piyasanın insafına bırakılamaz. Bugün evini kaybeden insanlar hesap sormak zorunda. Her şeyini bu ülke için veren bir yurttaşa devlet de bir ev vermek zorunda. En nihayetinde plansızlık abidesi bir ülke var. Merkezi bir planlama olmayan bir yerde kent planlarının da hiçbir önemi yok. Oysaki bizim şuna ihtiyacımız var; bir bölgede hangi sektörler olacak, hangi üretim faaliyetleri olacak, kaç kişi çalışacak bunların merkezi bir şekilde planlanması gerekir. Aksi olunca bir müteahhidin kar payının sağlanması için insanların heba ettiği hayatlar oluyor. Bizim önerebileceğimiz başka bir şey yok. Köklü olarak ülkedeki planlama mantığının değişmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

Hükümetin çıkardığı imar affının büyük bir tehlike oluşturduğunu söyleyen Mutluer, “İmar affı; şehir planlamacılarını, inşaat mühendislerini, mimarları hiçe sayan bir uygulama. Planlamayı tamamen hiçe sayan, önemsizleştiren bir karar. Bu açıdan çok ciddi riskler barındırıyor. O yapıların niteliğinin ne durumda olduğunu tahmin edemiyoruz. Öte yandan bu kararla devlet kaçak yapıları teşvik etti. Devlet vatandaşına sen kaçak yapı yap ben affedeceğim der mi? Bu karar altında insan yaşamı tamamen önemsiz durumda. Bu deprem neyse ki kent merkezinde olmadı” dedi.

‘ÖRGÜTLÜ BİR HAFIZAYA İHTİYAÇ VAR’

Son olarak yaşanan sorunların çözümü için toplumsal bir örgütlenmeye ihtiyaç olduğunu ifade eden Mutluer, “TMMOB bu ülkede nereye saldırılsa el atma çalışıyor. Bu da olumsuz bir durum oluşturuyor. TMMOB tek başına bunları göğüsleyemez. Elinden geleni bu zamana kadar yaptı ve yapmaya devam edecek. Bir şeylerin değişmesi için toplumsal bir örgütlenmeye ihtiyaç var. Bu yılın iç içerisinde bile yılbaşından bu yana unutulan sayamayacağımız yüzlerce şey oldu. Bu aslında hafızasızlık, toplumunun örgütsüzlüğünden geliyor. Örgütlü bir hafıza tüm yanlışlıkları, hataları kaynaklarıyla hafızasına kazır ve mücadele eder. Bizim bu örgütlülüğe ihtiyacımız var” diye konuştu.

‘YÜZEYSEL BİR TESPİT YAPILDI’

Deprem sonrası enkaz kaldırma çalışmaları da tamamlandı. Canlı yayına bağlanarak yapılan hasar tespit çalışmaları ile ilgili konuşan depremzede Burcu Yazıcı, “Evimiz Manavkuyu Mahallesi’nde. Depremin gerçekleştiği merkezde ve yıkılan binaların yakınında yer alıyor. Evin içi kullanılamayacak durumda, duvarlar patlamış, çatlak değil yarıklar var. Giriş katında ve kapılarda sıkıntılar var. Bu durumdayken hasar tespit raporundan az hasarlı ve kullanılabilir denildi. Çok yüzeysel bir tespit yapıldı. Şu an için itiraz aşamasındayız. Ev sahibi ile görüştük ve en kısa sürede itirazlarımızı da yapacağız” dedi.

Editör: Haber Merkezi