ÖZGE GÜNERKEN - İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden emekli olan ve halen İstanbul Rumeli Üniversitesi Rektör Vekili olarak görev yapan, köpek psikolojisi üzerine kitapları bulunan, veteriner iç hastalıkları uzmanı, uzman psikolog ve hayvan psikoloğu Prof. Dr. Tamer Dodurka ile hayvanların duygusal yapılarını, davranışlarını ve Türkiye’de hayvan haklarını konuştuk.

Hayvanların davranışlarını ve psikolojisini anlamaya yönelik ilginiz ne zaman ortaya çıktı?

Aslında daha çocukken ortaya çıkmıştır. 11 ya da 12 yaşındaydım. Bir sabah ben okula, babam ise işine gitmek üzere evden çıkmıştık; evin önündeki köpekler her zamanki gibi peşimize takıldılar. Ne var ki biraz ileride babamla yollarımız ayrılacaktı. “Bakalım kimin peşinden gelecekler?” diye meraklanmıştım. Bir süre duraksayıp birbirlerinin yüzüne baktılar ve biri benim, diğeriyse babamın peşinden gelmek üzere birbirinden ayrıldılar. Bunu nasıl kararlaştırdıkları konusu bana hep ilginç geldi, zekice bir davranıştı bu. Bu olayın üzerinden yıllar geçmiş ve veteriner hekim olmuştum. Artık bu soruların cevabını daha iyi bulabileceğimi düşünüyordum. Ama hiç de öyle olmadı. Birincisi hayvanlar sadece içgüdüleriyle hareket eden basit canlılar değildi, ikincisi onları anlamak için sadece veteriner hekimliği eğitimi almak yetmiyordu.

Karşılaştığım bir vaka benim için dönüm noktası oldu. Eboni adlı hastam karaciğer problemi esnasında doğal olarak yemeden içmeden kesilmişti. Ama tamamen iyileştikten sonra mamasını yemeye başlayamamasını bir türlü izah edemiyordum. Hayvan, sahibinin elinden yiyor ama mama kabından yemiyordu. Naz yapıyor diye düşündük ama öyle olmadığını anladık. Sahibine rengi ve malzemesi farklı bir mama kabı önerince her şey ortaya çıktı. Hayvan bu farklı kapla gayet güzel yiyor ama eski kaptakinin yüzüne bakmıyordu. Muhtemelen hastalık sırasında duyduğu karın ağrısını bu kapla ilişkilendirmiş, bu kaptan yerse tekrar ağrı duyacağına şartlanmıştı. Bu, Pavlov’un klasik şartlanmasının güzel bir örneğiydi. İşte yaşadığımız bu tür olaylar hakkında yorum yapabilmek için psikoloji bilgisi gerekiyordu. Hayvanlarda davranış sorunları sandığımızdan çok fazla ve maalesef ülkemizde bu hastaların gidebileceği çok sayıda uzman bulunmuyor. Bu nedenlerle psikolojide yüksek lisans yapmaya karar verdim ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji bölümüne tezimi hazırlayıp uzmanlık eğitimimi tamamladım.

Köpeklerin psikolojisi, en favori evcil hayvanlardan diğeri olan kedilerden veya insanlardan ne kadar farklı?

Her canlı türünün hatta o türe ait bireylerin psikolojileri birbirinden farklı. Bu farkın en önemli nedenleri farklı genetik yapılar, farklı ihtiyaçlar ve farklı çevre koşulları. Canlı türlerini bir davranışa iten içgüdüsel dürtüler birbirinden çok farklı. Beden dilleri ve iletişim mekanizmaları, sosyal (sürü içi) yaşam biçimleri ve düzenleri, çevreden etkilenme dereceleri, öğrenme mekanizma ve kapasiteleri, tepkileri vb. çok farklı. Bu nedenle birbirinden farklı iki canlı türünü mukayese bile etmek doğru değil. Ortak yönleri yok mu derseniz, elbette birçok da benzerliklerden bahsedebiliriz. Kapasiteler farklı olsa da beyin ve diğer organlar, hormonlar, enzimler birbirine çok benziyor. Bu nedenle uyguladığımız bazı ilaç ve davranış tedavilerinin bırakın kedi ve köpekle aynı olmasını, insanla bile aynı olabildiğini görebiliyoruz.

Hayvanların davranış ve duygularını anlamak sizce neden önemli?

Onlarla empati kurabilmek, çektikleri acıların ve sevinçlerin farkında olabilmek… Birlikte yaşamanın ve birbirimizi mutlu etmenin yolu bu… Onları mutlu edebilirsek onlar bizi çok daha fazla mutlu edebiliyorlar. O kadar ki, verdikleri bu mutluluk ve yaşama isteği sayesinde ömrümüzü bile uzatabiliyor, hasta insanların tedavisinde mucizeler ortaya çıkabiliyor. Evine bir hayvan alan insanın iki farklı amacı vardır; biri hayvana sahip olmak, diğeri ise bir dost edinmek. Eğer amaç sahip olmaksa zaten onun duyguları sizin için çok önemli taşımaz ve karşıdakinin duygularının önemsenmediği bir ilişkide dostluk da olmaz.

ŞİDDETİN NEDENİ BİR

Son yıllarda hayvana şiddet vakalarında inanılmaz bir artış var. Hayvana şiddetin bu kadar yoğun olmasını neye bağlıyorsunuz?

Türkiye uluslararası endekslere göre kadına şiddette de, çocuğa tacizde de en üst sıralarda. Bunun nedeni neyse, hayvana şiddette artışın nedeni de aynı. Hayvana da insana da şiddet uygulayanlar aynı kişilik bozukluklarına ve psikolojik sorunlara sahipler. İki olaya da hukukun, medyanın ve toplumumuzun yaklaşımında yanlışlıklar var. Eşine, çocuğuna şiddet uygulayan birinin hayvana şiddet uygulamaması mümkün müdür? Ne yazık ki toplumda artan soysuzlaşmadan, cahilleşmeden ve ruhsal sorunlardan sadece insanlar değil, hayvanlar da nasibini alıyor. Özellikle sorunlu insanların içindeki şiddeti en kolay yansıttığı canlılar zayıflar, yani kadınlar, çocuklar ve hayvanlardır.

Türkiye'de sahipsiz hayvanlar öncelikli olmak üzere, hayvan hakları ve hayvanların yaşayışı ile ilgili ne tip düzenlemeler ve çalışmalar gerekli?

Şiddet eğilimli insanların şerrinden hayvanları koruyacak etkili yaptırım gücüne sahip bir yasa zorunluluğu mevcuttur. Bu yasa sadece koruma amaçlı değil, hayvanların insanla birlikte huzurla yaşayabilmesi için kurallar koyan bir yasa olmalıdır. Mevcut yasada hayvanların bırakın korunmasını onların öldürülmesini ve deneylerde acı çekmesini bile meşrulaştıran maddeler var. İnsanların uyguladığı şiddet, cinayet ve tecavüzler sadece ufak bir idari para cezasıyla cezalandırılıyor. Bu cezalar kişinin adli siciline işlenmediği için aynı adam yarın öbür gün çocuğumuzun okulunda, canımızı emanet ettiğimiz hastanede görevli olabiliyor. Diğer önemli nokta, mevcut yasa sokaklarda yaşayan onca sahipsiz hayvanın sorunlarına çözüm getirmiyor. Yıllardır hayvanların bakımevlerine taşınması tartışması sürüp gidiyor ve sorumluluk, etkisiz ve bütçesiz belediyelere atılıyor. Oysa yasada merkezi yönetime acilen stratejik bir plan oluşturmasıyla ilgili sorumluluk verilmelidir. Bu sorumluluk ve özel bir bütçe çerçevesinde yerel yönetimleri, üniversite ve STK’ları da işin içine dahil edecek bir sistemle, kısırlaştırma, sahiplendirme seferberliği, evden hayvan atmanın ciddi yaptırımlarla engellenmesi, yurt dışından hayvan getirilmesinin yasaklanması, eğitimle hayvan insan ilişkilerinin gelişmesini sağlamak gibi tedbirleri içeren bir yapı oluşturulmalıdır.

Hayvanlarla ilgili yeni projeleriniz veya yeni bir kitap hazırlığınız var mı?

Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi’nde geliştirmiş olduğum ve sunduğum, sahipsiz hayvanlarla çocukların kaynaşabileceği, ziyarete gelen insanların acıma duygularıyla değil, mutlu bir şekilde ayrılabileceği, okulları çekebilecek oyuncak ve park donanıma sahip, burada çocukların hayvanları gezdirmelerinin teşvik edileceği, sosyalleşme ve gerçek rehabilitasyon ortamlarının yer aldığı farklı bir bakımevi projem var. Sayın Belediye Başkanı hayvanlara duyarlı bir insan olduğu için önümüzdeki dönem uygulanacağı umudundayım. Kitap olarak ise, vakitsizlikten bir türlü tamamlayamadığım “davranış bozukluklarının tedavisi” üzerine bir kitap hazırlığım var.

Tecavüzde suçlu kim?

Seferihisar'da düzenlenen Can Yoldaşım Şenliği'nde ‘Farklı bir açıdan bakalım: Suç dekolte giyenlerdeyse acaba hayvanlara tecavüzde suçlu kim?’ başlıklı bir söyleşi ile İzmirlilerle buluşan Prof. Dr. Tamer Dodurka, şenliğe katılamayanlar için konuyu şöyle özetliyor:

“Kadına tekme atan da, tecavüz eden de aynı şeye sığınıyor: ‘Dekoltesinden dolayı tahrik oldum’. Medya ise suçu hafifleten, neredeyse zorbayı masum gösteren bu ifadeleri maalesef öne çıkarıyor. Bazıları ‘mini etek giyersen sonucuna katlanırsın’ diye tecavüzcüyü koruyabiliyor. Bazıları ise ‘O saatte dışarıda ne geziyormuş? O halde tecavüzü hak etmiş’ diyerek neredeyse bu tecavüzleri ayakta alkışlayacak. Çünkü kadının özgürleşmesine karşı kafalarında kin ve nefret duyguları yatıyor. Kadınları ‘insan’ olarak değil de ‘cinsel obje’ olarak gören erkekler kadının adından bile tahrik olabiliyorlar.

Farklı bir açıdan bakalım: Suç dekolte giyen kadınlardaysa, acaba hayvanlara tecavüzde suçlu kim? Belki hayvan kuyruğunu oynattı, adamı tahrik etti? Zaten hayvanlar aşırı dekolteli, hatta çıplak geziyorlar. Hele ki akşam akşam tek başlarına sokakta ne işleri var? Hayvanlara yapılan tecavüzlerde bu soruları soruyor muyuz?

Hadi hayvanları da “cinsel obje” olarak gördüler diyelim. Peki, erkek çocuklara yapılan tecavüzlerde bu çocukların günahı neydi? Ya engellilerin? Yani mazeret aramaya gerek yok. Tecavüz eden her zaman suçludur.”

GAZETE DOKUZ EYLÜL 

Editör: Haber Merkezi