Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Başkanı Doç. Dr. Mehmet Kuyurtar’ın kişiye özel kadro ilanı gerekçesiyle rektörlüğe açtığı dava sonuçlandı. Mehmet Kuyurtar’ın, kadro ilan ve atama sürecinin durdurulması talebiyle, rektörlük aleyhine dava açtığını 27 Aralık 2019 tarihli, “Kişiye özel ilan, Ege Üniversitesi'ni karıştırdı” başlıklı haberiyle duyuran Gazete Duvar, Nuray Pehlivan imzası ile yayınlanan haberde mahkemenin konuyla ilgili kararına yer verdi. 

Habere göre, İzmir 6. İdare Mahkemesi, Kuyurtar’ın iddialarını haklı bularak, işlemin iptaline karar verdi. Davayı açan Avukat Anıl Güler’in verdiği bilgiye göre, dava dosyası şimdi istinaf sürecine girecek.

‘BU KOŞULUN BELİRLİ BİR KİŞİYİ TARİF ETTİĞİ İZAHTAN VARESTE’

Ege Üniversitesi Rektörlüğü, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nün profesörlük kadrosu için vereceği ilanın şartını; bölümün öncelikli ihtiyacına göre, bölüm kurulunda kararlaştırılan “Bilim Felsefesi ve Dil Felsefesi alanında çalışmalar yapmış olmak” yerine, "Din Felsefesi ve Postmodernizim konularında çalışmalar yapmış olmak" şeklinde değiştirmişti. Felsefe Bölümü Başkanı Doç. Dr. Mehmet Kuyurtar ise söz konusu kadro ilan ve atama sürecinin durdurulması talebiyle E.Ü. Rektörlüğü aleyhine dava açmıştı.

Davayı takip eden Avukat Anıl Güler’den edindiğimiz bilgiye göre, davada ileri sürülen iddialar, Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde görev yapan ve üç profesörden oluşan bilirkişi heyeti tarafından incelendi. Bilirkişi Raporu’nda şu ifadeler yer aldı:

“Bölüm Akademik Kurulu bilim felsefesi ve dil felsefesi alanında ders verebilecek bir profesör talebinde bulunmuşken, Rektörlük ilanda, "Din felsefesi ve postmodernizm konusunda yayınlar yapmak" şartını koşmuştur. Bölümde halihazırda din felsefesi dersini vermekte olan hocaların bulunduğu, asıl eksikliğin bilim felsefesi ve dil felsefesi alanlarında hissedildiği dikkate alındığında, bu koşulun ihtiyaç ve hizmet gerekleri doğrultusunda bilimsel kaliteyi artırmak amacıyla getirilmediği açıktır. Son olarak, din felsefesi alanında ve aynı zamanda postmodernizm konusunda yayınlar yapmış kişi sayısının çok az olduğu göz önünde bulundurulduğunda, özel ve kadroya bağlı olarak belirlenen bu koşulun belirli bir kişiyi tarif ettiği izahtan varestedir."

‘ADAYLARIN EŞİT KOŞULLARDA DEĞERLENDİRİLMESİNİN ÖNÜNE GEÇİLİYOR’

Mahkeme kararını Gazete Duvar’a değerlendiren Anıl Güler, "Ülkemizde aslında hep var olan, son dönemde de hakkında sıkça tartışmaların yaşandığı ‘kamuda liyakat’ sorununun en yoğun olarak karşımıza çıktığı kurumlar üniversitelerdir” dedi. Güler, şöyle devam etti:

“Çoğu kez basına yansıyan, idari kadrolara rektörlerin, dekanların kendi yakınlarını ataması şeklindeki örnekler olsa da üniversite eğitimi açısından en sıkıntılı, üniversiteye en çok zarar veren olgu, akademik kadrolara yapılan atamalar aslında. Fakültelerde, bölümlerde ihtiyaca göre açılan kadrolar için verilen ilanlarda, aranan şartlara yalnızca belirli bir kişinin sahip olduğu ek nitelikler konularak, donanımıyla, birikimiyle o kadroya aday çok sayıda kişinin başvurusu engellenmiş oluyor. Adayların objektif koşullarda, eşit şekilde değerlendirilmesinin önüne geçiliyor ve akademik anlamda üretimi bu adaylardan daha düşük olsa da yalnızca o ek niteliğe sahip olduğu için belli bir kişi atanıyor.”

‘AKADEMİSYENLER, MOBBİNGE MARUZ KALMAK İSTEMİYOR’

Üniversitelerde en büyük sorunlardan birisinin de akademisyenlerin, mobbinge maruz kalmamak için, çoğu kez bu usulsüz ilanlara ve atamalara karşı dava yoluna başvurmaktan çekinmesi olduğuna dikkat çeken Güler, “Bu durum giderek akademik yapının değerini yitirmesine, güçsüzleşmesine sebep oluyor. Bilimin ve sanatın yeniden ve yeniden üretilmesi ve üretilenin toplumla paylaşılması işlevini gören akademi, bu türden liyakata uygun olmayan, tamamen belli yakınlıkların devreye girdiği atamalarla kendi varoluş gerekçesini inkar ediyor.” dedi.

‘TÜRKİYE’DE, KOŞULLARA UYGUN YALNIZCA BİR AKADEMİSYEN VAR' 

Açılan davaya ilişkin, İzmir 6. İdare Mahkemesi’nin iddiaları haklı bulduğunu ve işlemin iptaline karar verdiği bilgisini paylaşan Güler, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Dava konusu olayda, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde uzun bir süre sonra açılan profesör kadrosu için ilan sürecinde, mevzuat gereği, bölüm başkanı müvekkilim Doç. Dr. Mehmet Kuyurtar tarafından, bölümde akademik kurula da danışılarak, bölümün ihtiyaçları doğrultusunda aranan şartlar yönetime bildirilmişti. Ancak kadro için verilen ilanda, bölümün ihtiyaçları ile uygunluğu olmayan şartlar ve ek nitelikler yer alıyor. Öyle ki; ilana konulan şartlar ve ek niteliklere sahip Türkiye de yalnızca bir akademisyen var. İlana çıkıldıktan sonra müvekkilimin konu ile ilgili görüşme çabaları, dilekçeleri sonuçsuz kalıyor ve süreç devam ediyor. Dava dosyasına sunulan resmi belgelerden de anlaşılıyor ki; ilandan birkaç gün sonra müvekkilimin verdiği dilekçede, bu şartları taşıyan kişinin adı da yer alıyor ve hiç de şaşırtıcı olmayan bir biçimde bu kişi kadroya başvuruyor."

‘SESSİZ KALINSAYDI, ATAMA GERÇEKLEŞECEKTİ’

‘Yine söz konusu belgelerden anlaşılıyor ki dava devam ederken, başvuruyu yapan kişinin dosyası apar topar inceleniyor; kadroya uygunluğu ve kriterler açısından yeterliliği bulunmadığı gerekçesiyle ataması yapılmıyor’ diyen Güler, son olarak şunları söyledi:

‘Şunu hepimiz biliyoruz ki; eğer sessiz kalınsaydı ve bu dava açılmamış olsaydı atama gerçekleşecek ve bu kişi bölümde profesör olarak göreve başlayacaktı. Bunun örneklerini başka davalarımızda da yaşadık. Benzer davalarda mahkemeler, ısrar edilen atama işlemlerini iptal etti.’

'KARAR ÇOK AÇIK’

Açtığı davada, mahkeme tarafından haklı bulunan E.Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Başkanı Doç. Dr. Mehmet Kuyurtar ise karar hakkında ne düşündüğüne dair sorumuza “Mahkeme haklı iddialarımızı, uygun biçimde gerekçelendirdi. Karar çok açık, ekleyecek bir şey yok” şeklinde yanıt verdi.

Editör: Haber Merkezi