Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kabaoğlu, referandumda halkın önüne getirilecek olan Anayasa değişiklik taslağının Türkiye'nin tarihsel ve toplumsal hafızasına hakaret metni olduğunu söyledi. Kabaoğlu, "Cumhurbaşkanı Sarayda 10 kişiyi öldürse TBMM'de ancak 301 el kalkacak ki işlem yapılabilsin. Hem de ömür boyu" dedi.

FİİLİ GÜCÜN BİR SONU VAR

İzmir Mali Müşavirler Odası tarafından oda konferans salonunda gerçekleştirilen "Referanduma Doğru Anayasa Değişikliğini Tartışıyoruz Paneli"nde çerçeve sunumunu geçtiğimiz günlerde KHK ile ihraç edilen Anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu yaptı. Kaboğlu, kendisinin sadece üniversiteden uzaklaştırılmakla kalınmadığını, Paris Sourborne Üniversitesindeki derslerine de gitmesinin engellendiğini söyleyerek konuşmasına başladı. İktidarın kendini çok güçlü görerek hareket ettiğini belirten Kaboğlu, "Güç hukuki mi fiili mi ona bakmak lazım. Hukukiyse sorun yok ama fiili ise her şeyin bir sonu var" dedi. Anayasayı bir halkın otobiyografisi olarak tanımlayan Kaboğlu, "Türkiye Cumhuriyeti Anayasa ile doğduğu gibi, anayasal kurumlar da TC'yi yarattı" ifadelerini kullandı.

BU ORTAMDA ANAYASA YAPILAMAZ

Türkiye'deki Anayasa tarihi hakkında bilgiler veren Kaboğlu 1982 Anayasasının 1961 Anayasasına tepki olduğunu söyledi. Sivil toplumun Anayasanın yenilenmesi için çok çaba gösterdiğini ancak bu çabaların göz ardı edildiğini kaydeden Kaboğlu, son Anayasa değişiklik taslağını getirilme sürecindeki belirsizlikleri ve kırılmaları özetledi. Dünya tarihinin en hızlı Anayasa değişikliğinin yapıldığı bir tempo ile TBMM'den maddelerin geçirildiğini aktaran Kaboğlu, "Benim buna ilk tepkim 'Hayır, bu ortamda Anayasa yapılamaz' oldu. Anayasal kamuoyunun oluşamayacağı ortadaydı ve ilerleyen günlerde bunu gördük. 16 Nisandaki referanduma OHAL'le, yani Anayasa dışı bir şekilde gidilecek" dedi.

CUMHURBAŞKANI 10 KİŞİYİ ÖLDÜRSE...

Getirilen 18 maddelik Anayasa değişiklik taslağı geçerse Türkiye tarihinin en büyük kırılmasının yaşanacağını vurgulayan Kaboğlu, "Osmanlıdan Cumhuriyete geçişte bile bu kadar büyük bir kırılma yaşanmamıştır. Cumhuriyetin kurucuları bile Osmanlı'nın işleyen kurumlarını tamamen yok etmeden yeni bir devlet kurdular. 1876 Kanuni Esasi'yi kimlerin hazırladığını biliyoruz ama bu taslağın maddelerini kimlerin, hangi amaçla yazdığı belli değil" dedi. Bu rejimin başkanlık rejimi olarak ta tanımlanamayacağını ifade eden Kaboğlu, "Başkanlık rejimlerinde başkanın sorumluluğu var. Bu sistemde Cumhurbaşkanı makamında 10 kişiyi öldürse ancak 301 el kalkacak ki işleme konsun. Bu sorumsuzluk hem de ömür boyu sürecek" diye konuştu. Kaboğlu sözlerini "Bu metin Türkiye toplumunun tarihsel ve toplumsal hafızasına hakaret metnidir" diye bitirdi.

BU SİSTEM BAŞKANLIK SİSTEMİ DEĞİL

Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Gülgün Erdoğan Tosun'un kolaylaştırıcılığını yaptığı panelin ikinci konuşmacısı İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yunus Emre oldu. ABD ve dünyanın diğer ülkelerindeki başkanlık rejimleri ile Türkiye'yle getirilmek istenen sistemi karşılaştıran Emre, parlamenter sistemin krizlere başkanlık sistemine oranla dört kat daha fazla dayanıklı olduğunu istatistiki bir bilgi olarak verdi. ABD'deki başkanlık sisteminin temelinde kamusal hizmetlerin, yetki, güç ve paranın 50 ayrı devlete dağıtılması olduğunu belirten Emre, "Bu böyle olduğu için ABD diktatörlüğe dönüşmedi" dedi.

Panelin son konuşmacısı ise CHP Genel Sekreteri ve İzmir Milletvekili Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır oldu. Sındır, Anayasa değişiklik taslağının TBMM'den geçiriliş sürecini anlattı.

Evrensel

Editör: Haber Merkezi