Gizem TABAN/İZ GAZETE- Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK), Bayraklı Belediye Meclisi’nde alınan ve İzmir Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde revize edilerek kabul edilen emsal artışı için yargı yoluna gitti. Geçtiğimiz haftalarda emsal artışını içeren uygulama imar planı plan notunun iptali için Bayraklı Belediyesi’ne itiraz dilekçesi veren TMMOB İzmir İKK, itirazın reddi sonrasında hukuki süreci başlattı.

Bayraklı Belediye Meclisi’nde, 30 Ekim 2020 depreminde hasar alan ve 6306 sayılı yasa kapsamında riskli bulunan yapılar için yüzde 10 emsal artışını içeren önerge kabul edilmiş, ardından ise İBB Meclisi gündemine gelmişti. İBB Meclisi’nde söz konusu önerge revize edilerek; depremde ağır ve orta hasarlı olarak tespit edilen yapılar ile 1998 yılındaki yönetmelik öncesi ruhsat alan veya 6306 sayılı yasayla riskli kabul edilen yapıların dönüşümü için parsel bazında başvuru yapılması halinde yüzde 20, ada bazında başvuru yapılması halinde yüzde 30 emsal artışı verilmesi kararı alınmıştı. TMMOB İzmir İKK, söz konusu 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Plan Notunun kamu yararına, planlama esaslarına ve şehircilik ilkelerine aykırı olduğu belirtilerek imar plan notunun yürütmesinin durdurulması ve iptal edilmesi için İBB ve Bayraklı Belediyesi’ne dava açtı.

Dava dilekçesinde; “Bayraklı Belediye Meclisinin 04.10.2021 tarih, 108 sayılı kararı ile kabul edilen ve İzmir Büyükşehir Belediye Meclisinin 11.10.2021 tarih, 05.1146 sayılı kararı ile değişiklikle uygun bulunarak onaylanan, 04.11.2021-03.12.2021 tarihleri arasındaki askı süreci devam eden 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Plan Notunun öncelikle yürütmesinin durdurulmasına ve takiben iptaline karar verilmesi, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini saygılarımızla talep ederiz” ifadelerini kullanıldı.

Dava dilekçesinde yer alan bazı gerekçeler ise şöyle:

‘PLANLAMA BİLİMİYLE ÇELİŞİYOR’

Plan notunun kapsamını aşacak şekilde yoğunluk artışı yapılması yürürlükte olan imar planlarının bütünlüğünü ortadan kaldıracak niteliktedir. İmar planlarının bütünlüklü yapısını bozacak her türlü plan değişikliği, plan notu düzenlemesi ya da bu tür değişiklik ve düzenlemeleri yönlendirecek ilke kararları, planlama biliminin doğası ile çelişmektedir. Dava konusu kararda olduğu gibi, aynı imar adası içerisinde, (mevzuat ve plan değişiklikleri nedeni ile)süreç içerisinde oluşmuş farklı yapılaşma kararlarını korumaya çalışmak, planın yönlendiriciliğini reddetmek, sosyal, kültürel ve teknik altyapıları ile bütünlüklü plan doğrultusunda yapılaşma yerine sadece inşaat alanını hesaba katan bir proje tasarlamaya çalışmaktır.

‘KENTSEL SORUNLARI DERİNLEŞTİRİR’

Dava konusu plan notu ve İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nin kararları ile uygun görülen alanlarda parsel bazında veya ada bazında öngörülen yenileme sürecinde bağımsız birim sayısını sınırlandıran herhangi bir hüküm yer almamaktadır. 6306 sayılı Kanun uyarınca parsel bazında gerçekleşen yenileme projelerinde bağımsız birim sayılarının arttığı çeşitli bilimsel çalışmalarca da tespit edilmiştir. Bahsedilen artışların yalnızca tamamlanmayan imar haklarından kaynaklanmadığı, yenileme öncesi mevcut olan bağımsız birim alanlarının küçültülmesi yoluyla bağımsız birim sayılarının da artırılarak mülkiyet sahiplerinin maliyetlerinin azaltılmaya çalışıldığı tespit edilmiştir. Bu yönüyle ele alındığında, parsel bazında uygulamalar sonucunda bağımsız birim sayılarında görülen artış, nüfus yoğunluğunda artışa neden olmakta ve doğal olarak mevcut sosyal ve teknik altyapının daha da yetersiz hale gelmesine neden olmaktadır. Sosyal ve teknik altyapının halihazırda yetersiz olma durumu da ele alındığında, dava konusu işlemin kentsel sorunları daha da derinleştireceği açıkça görülmektedir.

‘KAMU YARARINA AYKIRI’

Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 7.maddesinin b bendinde ‘Planlar; pafta, gösterim, plan notları ve plan raporu ile bir bütündür.’ şeklinde hüküm yer aldığı, ancak askı süreci devam eden plan notu incelendiğinde; plan notları ile imar adası üzerinde yer alan plan kararlarının örtüşmediği, aynı imar adası içerisinde mevcut plan kararlarını yok sayarak plan notu ile geçmiş ruhsatlı yapıların korunması ve buna ek olarak yüzde 20 ve yüzde 30 oranında inşaat artışı yapılması hususunun şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına açıkça aykırıdır.

‘AFETLERE KARŞI SAVUNMAZLIK YARATIR’

Depremi sonrasında yıkılan veya farklı düzeylerde hasar alan yapıların ağırlıklı olarak ruhsatlı olduğu ve imar planı gelişen bölgelerde olduğu bilinmektedir. Ancak bahsi geçen imar planları herhangi bir jeolojik-jeoteknik etüd olmadan onaylanmıştır. Gelinen noktada aynı bölgelerde imar planına esas Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylı herhangi bir jeolojik-jeoteknik etüd olmadan (Halihazırda söz konusu bölgelerde İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen iki adet plana esas etüt çalışması devam etmektedir.) üretilecek plan kararları bilimsel olarak hatalıdır. Öte yandan plan notunun kapsamını aşan böylesine kapsamlı mekansal bir müdahalenin afetler karşısında savunmasız bir kentsel yapı ortaya çıkaracağı açıktır.

‘BAŞKA FELAKETLERE SÜRÜKLER’

Dava konusu işlem uyarınca; “Mevcut Plandaki Durumu Korunacak Alanlar (K)’ kapsamındaki alanlarda verilecek ruhsatlar, alandaki planlama çalışmalarını etkisiz kılacak bir nitelik kazanacaktır. Bu niteliği sayesinde alanlarda artan nüfusa göre teknik ve sosyal donatı alanlarının arttırılması imkansızlaşacak hatta mevcut halinin korunması dahi zorlaşacaktır. Bahsi geçen alanlarda herhangi bir yağmur, yangın veya deprem olması durumunda sosyal ve teknik altyapı eksikliğinden kaynaklı can ve mal kayıpları çok daha fazla olmaktadır. Söz konusu işlem sonucunda sosyal ve teknik altyapı alanları arttırılmadan yapılacak uygulamaların vatandaşlarımızı bir ‘felaketten kurtarırken’ başka felaketlere sürükleyeceği düşünülmekte olup işlemin yürütmenin durdurulması halk sağlığı açısından hayati önem taşımaktadır.

Editör: Haber Merkezi