İZ GAZETE- İZMİR Barosu Yönetim Kurulu üyesi avukat Ali Deman Güler, İz Web TV’de İz Gazete editörü Yağız Barut ve İz Gazete muhabiri Tugay Can’ın sorularını yanıtladı. Koronavirüs salgınının yaşandığı günlerde yaşanan insan hakları ihlallerinin gündeme taşındığı programda konuşan Güler, Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’nde bulunan mültecilerin hakkında konuştu. Güler, “Buradaki insanlar suçlu değil ama kapalı tutuluyorlar. Sivil insanlardan, çocuklardan, yaşlılarda bahsediyoruz. Koşulları gerçekten hiç istediğimiz şekilde değil. İzmir Barosu olarak kapıların açılmasını ve inceleme yapıp ortak bir çalışma içerisinde olmak istiyoruz" dedi.

'BİZ DÜŞMAN KUVVETLER DEĞİLİZ'

İzmir Barosu olarak göreve geldikleri günün ilk anından bu yana İzmir İl Göç İdaresi Başkanlığı ile diyalog kurma çabalarının içerisinde olduklarını kaydeden Güler, yapıcı bir diyalog sağlayamadıklarını belirtti. “İzmir Barosu'nun sürekli muhalefet halinde olduğu düşüncesindeler ama biz muhalefet değiliz, tek istediğimiz vatandaşlarımızın adil bir ülkede yaşaması” diyen Deman Güler, İzmir Valiliği tarafından yapılan açıklamalarda İzmir Barosu’nun adının geçmemesine ise tepkisini dile getirdi. Güler, “Biz düşman kuvvetler değiliz. Bugün yönetim kurulundan bir açıklama yapılıyor ve bizim açıklamamızın mevcut salgından daha tehlikeli olduğu söyleniyor. Asıl tehlikeli olan bu düşünce şeklidir" diye konuştu.

‘CEZA KANUNU İHLAL EDİLDİ’

Koronavirüs salgını ile mücadelede şeffaflığın önemli bir kriter olduğuna dikkat çeken Deman Güler şu ifadeleri kullandı:

“Biz bu sürece dahil olamazsak ve bu süreci bilmezsek çözüm de üretemeyiz. Türkiye'de açık kapı politikasıyla Türk Ceza Kanunu defalarca ihlal edildi, 79. Madde doğrudan ihlal edildi. Yabancıların yurt dışına yasa dışı yollardan kaçmasının yolunu açan fiiller işlendi ve bunlar kamu personelleri tarafından işlendi. Şimdi de Geri Gönderme Merkezi'nde böyle hukuksuzluklar olmaz diyemiyoruz çünkü oldu. Hala oluyor. Dolayısıyla bu bahsettiğimiz diyalog zemini bu açıdan da önemli. Bu insanlar bırakılacaksa sağlık koşullarını bilmek istiyoruz. Bu mesele mülteci meselesi değil, toplum sağlığı meselesi ve topyekün değerlendirilmek zorundadır"

'SADAKA DEĞİL, BU BİZİM HAKKIMIZ'

Salgın sürecinde sosyal devletin önemli olduğuna dikkat çeken Deman Güler, “Kapitalizm, çarklar dönsünü zorladığı için işçiler sürekli tehlikeye maruz kalıyor ve sonra göstermelik sadaka, yardım rejimi sunuluyor. Ama biz bunun karşısına hak rejimini koymalıyız. Çünkü sosyal devlet ilkesi bize bunu gösteriyor. Türkiye'deki herkesin hak ve özgürlükler karşısında devlet yardımının doğrudan yasal hak olduğunu söylüyor. Yardım ya da sadaka değil, bunlar bizim hakkımızdır, biz de haklarımızı talep ediyoruz noktasında bütünleşmeliyiz" diye konuştu.

Salgın süresi içerisinde demokrasinin ve insan haklarının da tehlike içerisinde olduğuna dikkat çeken Güler, "Sokağa çıkma yasağı olumlu karşılanabilir, gerekli de olabilir. Ama bunun sınırlı olması gerekir, yöntemleri vardır” dedi. Türkiye’nin “Kanun Devleti” bile olmanın çok uzağında olduğunu söyleyen Güler, “Hukuk devleti keyfiyete göre işletilmez.Bu tehlikenin herkes farkında. Uluslararası insan hakları rejimi çok ciddi bir sınavda olduğunu herkes söylüyor. Eğer bu sınavı geçemezsek şimdiye kadar kurduğumuz sistem çok ciddi şekilde zedelenir" şeklinde konuştu.

Editör: Haber Merkezi