EFE CAN TAN/İZGAZETE - 6,7 Eylül 1955 bu toprakların gördüğü pek çok acı günlerden birisi. Bu günlerde binlerce kişi, Lozan’da “azınlık” olarak tanımlanan, Müslüman-Türk olmayan vatandaşlarımıza ait ev ve işyerlerini yakıp yıktı. Bunların yanı sıra tecavüz ve darp olayları da yaşandı.

1955 yılında Kıbrıs’taki gerginlik sürüyor bu durum Türkiye’deki “azınlıklar”ın günlük hayatına olumsuz yansıyordu. 6 Eylül 1955’te İstanbul Ekspres Gazetesi ‘Ata’mızın evi bombalandı’ manşetiyle çıkınca, ki bu bir “resmi” provokasyondu; Rum, Yahudi, Ortodoks vatandaşlara karşı görülmemiş bir yağma ve yıkım hareketi başladı. Resmi rakamlara göre 4 bin 214 ev, 1004 işyeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır 26 okul tahrip edildi. 11 kişi hayatını kaybetti.

1988-1990 yılları arasında MGK Genel Sekreterliği yapan Sabri Yirmibeşoğlu, gazeteci Fatih Güllapoğlu’na verdiği röportajda 6-7 Eylül olayları hakkında şu demeci veriyordu; “6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı.” Selanik’teki bombalamadan, İstanbul ve İzmir’deki “ganimet” yağmasına kadar uzanan bir örgütlenme.

Türk futbolunun efsanesi Lefter Küçük Andonyanis de olayın mağdurlarından biriydi. Yaşananları, ‘’15 gün önce gol attığımda omuzlardaydım. O gün ise kayalar ve boya tenekeleri ile karşılaştım. En kötüsü harçlık verdiğim çocuklar evime saldırdı. Kızlarım küçüktü, onları öldürmeye kalktılar. Sonra çok sordular kim yaptı diye, ama o gün de söylemedim, bugün de söylemeyeceğim.” sözleriyle özetledi.

Birikim, Agos , Duvar gibi yayınlarda yazıları yer alan 1948 İzmir doğumlu araştırmacı yazar Talat Ulusoy, ’6-7 Eylül olaylarının sadece İstanbul’da yaşandığını sananlar çoktur ama, İzmir’de de bu ‘milli gün’de hareketlenenler, yakıp yıkanlar, çalıp götürenler vardır.’ diyerek 6,7 Eylül günlerinde İzmir’de yaşananlara ışık tutuyor.

BÜTÜN İZMİR KAYNADI!

Ulusoy, ‘’O günlerde bütün İzmir kaynadı ve bunları konuştu ama şimdilerde geçmişimize dönüp ayıplarımıza bakmak istemiyoruz. Pasaport’ta Yunan ve Yahudi vatandaşların evlerine saldırılar oldu. Kordon’daki Yunan Konsolosluğu binası ateşe verildi. Nato üyesi Yunanistan’ın İzmir’de resmi görevli askerlerinin, subaylarının evlerine de saldırıldı. İzmir bunu yaşadı. Buradaki amaç bu insanları Türkiye’den uzaklaştırmak. Hristiyan Ortodoksları en başta olmak üzere bu insanları göndermek amaç. Bizde bir anti-emperyalizm anlayışı var. Katolik Fransız gönderilmez, Anglikan İngiliz gönderilmez düşman Yunan ve Ermenidir. Tabi bu ülkeyi yönetenler tarafından tehdit olarak gösterildiği için baş düşman haline geliyorlar. İzmirli Hristiyan bir komşumuz ne için bize tehdit oluşturabilir? Ancak onun hakkında yalan, mesnetsiz söz ile düşmanlaştırılırsa “tehdit” algısı oluşur.

Eskiler İzmir’de geçen hikaye anlatırken çokça Yahudi ve Rumlardan bahsederdi. Bakkal, komşu, arkadaş olarak… Şimdi azınlıkların varlığını duymakta zorlanıyoruz dediğimizde Ulusoy, ’Şimdilerde İzmir’de 60’lı 70’li yıllara göre Yahudiler ve Rumlar tek tük kalmış durumdalar.’’ diye cevap veriyor.

Ulusoy, o günleri şöyle anlatıyor, ‘’6,7 Eylül olayları olduğunda ben, şimdi adı “Selçuk Yaşar” olan Alaybey ilkokulunda okudum ve okulun adı mahalle büyükleri arasında ‘Sörler Okulu”ydu. Sörler Okulu demek Katolik Kız okulu demek. Bunun köşesinde bir şapel vardı, okul kilisesi ben okulu bitirdiğimde hala vardı. 6,7 Eylül’e rağmen… Karşıyaka’daki Ankara İlkokulu’nun şapeli vardı ve orası önemli bir ortodoks hristiyanlık merkeziydi. Ama çoluk çocuk onları gönderdik ve düşmanlaştırdık… İzmir’i Hristiyansız hale getirdik ve ‘kurtulmuş’ olduk onlardan.’’

6-7 Eylül’ün yaşandığı gece Kale’nin eteklerinde Tamaşalık’ta dedesinin evinde olduğunu anlatan Talat Ulusoy o anları şöyle anlatıyor, ‘’O gece Tamaşalık’ tan aşağı topluca inenler olmuş. İnenlerin makbul insanlar olmadığı, falanların damadının da Fuar’da “Yunan” pavyonu yağmasına gittiği, Alsancak’taki evlerin, dükkânların yağmalandığı konuşuluyor. Yanan yerleri görmüşler yüksekteki evin taraçasından.’’

Editör: Haber Merkezi