İZ GAZETE - İzmir Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu, 9 Ocak tarihinde Alsancak'taki evinde bir polis memuru tarafından öldürülen trans kadın Hande Şeker ile ilgili bir açıklama yaptı. Şeker'i öldüren polisin izin gününde olmasına dikkat çekilerek "Olayın ardından müştekilerin durumu hakkında bilgi almak için karakola giden baromuz LGBTİ+ Hakları Komisyonu üyesi meslektaşımızdan edindiğimiz bilgiye göre; kolluk görevlilerinin görevlerini kötüye kullandığı, meslektaşları olan saldırganı koruyucu, ancak görevini yapmaya çalışan komisyon üyesi meslektaşımıza karşı saygısız bir tutum içerisinde oldukları gözlemlenmiştir. Bu nedenle etkin soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilmesi imkanının ortadan kalktığı kanaati neticesinde, adli kolluk olarak başka bir kolluk teşkilatının görevlendirilmesi talebi ile savcılığa başvurulmuştur." denildi.

Baro, son dönemde karakollarda ve cezaevlerinde yaşanan işkenceye vurgu yaparak, kamu gücünün bu şekilde orantısız kullanılmasının siyasilerin söylemleri sonucu olduğunu ve bunun da ağır hak ihlallerine yol açtığını belirtti.

"TRANS CİNAYETLERİ POLİTİKTİR"

Baro, Hak savunucularının ve LGBTİ+ örgütlerinin giderek artan nefret cinayetlerinin önlenmesi için dile getirdikleri adalet taleplerinin, çözüm önerilerinin ve sorumluları harekete geçirmeye yönelik çağrılarının görmezden gelinmesinden, dolayısıyla LGBTİ+’ların varlığının ve yaşanan hak ihlallerinin yok sayılmasından vazgeçilmesini talep etti.

Seks işçilerine uygulanan baskı politikarından bir an önce vazgeçilmesini ve güvenli çalışma alanları yaratılmasını talep eden İzmir Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu yaptığı açıklamada "Birçok trans cinayetinde olduğu gibi bu cinayetin de tek sorumlusunun şüpheli polis memurunun olduğunu söylemek toplumsal açıdan mümkün değildir. Çünkü; trans cinayetleri politiktir. Temel insan haklarını ihlal ederek kimin haklarının tanınacağına, hatta kimin yaşayacağına dahi karar verme yetkisini(!) kendinde bulan eril, heteroseksist ve cisseksist sistem karşısında çözüm, yalnızca cinayetin failinin cezalandırılması değildir. Yapılması gereken bu suçların bireysel adi suçlar olmadığını görerek; bütüncül ve insan hakları temelli bir politika oluşturmak, LGBTİ+ hareketine getirilen yasaklara son vermek ve nefrete karşı yaşamı tüm gücümüzle savunmaktır. İzmir Barosu olarak sürecin takipçisi olacağımızı ve avukatlık görevimizi nefret cinayetlerinin son bulması adına yapmaya devam edeceğimizi kamuoyunun bilgilerine sunarız." ifadelerine yer verildi. 

Editör: Haber Merkezi