ÖZLEM KARA / İZ GAZETE – İstanbul Sözleşmesi yaşatır,  kadınların yaşam güvencesidir. İstanbul Sözleşmesi gerçekten uygulansaydı, haklarımız verilseydi, Emine Bulut, “ Yaşamak istiyorum” çığlığı atmayacaktı. İstanbul Sözleşmesi tam olarak uygulansaydı, Ceren Özdemir, “ Bıçaklandım abla” diye bağırmayacaktı.

İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlar için ne kadar önemli olduğunu dün Kıbrıs Şehitleri caddesinde bir kez daha gördük. Eski erkek arkadaşı tarafından katledilen Pınar Gültekin’i anmak ve ‘ARTIK YETER’ demek için Alsancak’ta toplanan kadınlar, eril zihniyetteki polisler tarafından şiddet gördüler, gözaltına alındılar.

HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, Mor Dayanışma üyesi İrem Kayıkçı,  İzmir Barosu Yönetim Kurulu üyesi Perihan Çağrışım Kayadelen ve Nar Kadın Dayanışması üyesi Gizem Kürekçi, yürürlükte olan ama uygulanmayan İstanbul Sözleşmesi hakkında İz Gazete’ye özel açıklamalarda bulundular.

‘KADINLAR ÖZGÜRLÜKLERİNİ EN İLERİ AŞAMADA TALEP EDİYORLAR’

İstanbul Sözleşmesi’nin Erdoğan tarafından feshedilmesi talimatına ve LGBTİQ+ haklarına değinen Kemalbay, “AKP’nin, İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik açıklamaları ve sözleşmede kadınların kazanımlarıyla ilgili olarak Erdoğan’ın verdiği talimat, bugüne kadar kadın mücadelesinin bütün kazanımlarını tehdit ediyor. Bunun karşılığında kadınlar, özgürlüklerini en ileri aşamada talep ediyorlar. Demokrasinin güvencesi olarak kadınlar, bugüne kadarki OHAL koşullarında ve iktidarın sokağa yönelik baskı politikalarına karşı en çok direnen kesim oldu. İktidarın yapmaya çalıştığı şey, kadınların hak ve özgürlüklerini elinden almaktır” dedi.

‘LGBTİQ+’LAR YAŞADIĞIMIZ DÜNYANIN GERÇEĞİDİR’

Kemalbay, İstanbul Sözleşmesi’ne ve LGBTİQ+’lara yönelik saldırıların öne çıktığını ifade ederek, “Bu toplumda LGBTİQ+’lara karşı ayrımcı söylem ve nefret suçları özellikle son dönemlerde had safhaya çıktı. LGBTİQ+’ lar hayatın hiçbir alanında eşit bir şekilde kendilerine yer bulamıyorlar oysaki onlar, yaşadığımız dünyanın gerçeğidir.  LGBTİQ+’ların, eşcinselliğin artışı ilgili olarak gerekçelendirilmesi de hem bilime hem de yaşama aykırı homofobik söylemlerdir. Bizler kadınlar olarak toplumdaki herkesin kendi kimliği ile kendini nasıl görüyorsa o şekilde yaşaması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

‘TÜRKİYE KADIN MEZARLIĞINA DÖNMEKTE’

Mor Dayanışma üyesi İrem Kayıkçı,  ‘Baskıcı, çocuk düşmanı, doğa düşmanı, homofobik  bir toplum inşasında ilerlenen bir süreç var. Aslında bu saldırılar yeni değil, tırmanan şiddet dilini buraya bağlamak lazım. Kadınlar daha fazla katlediliyorlar, kadınları daha çok aile içine hapsetmeye çalışıyorlar. Toplum inşasında bu sorunların daha çok kadınlara ve LGBTİQ+’ lara olduğunu görmekteyiz.  Son dönemlerde artan kadın cinayetleri için yürüyüş mücadelesini gördüğümüz zaman, sürekli bir zorlama hali var. Tehditlerin, baskıların artırıldığını görüyoruz.

Tüm kolluk kuvvetlerine, erkek adaletine, yürütmesine, yasamasına kadar her yerden kadınlara ve LGBTİQ+’lara yönelik saldırıları buradan kurmak lazım.“İstesek alırız” gibi söylemler yükseltemeye çalışıyorlar, fakat unutulmaması gereken bir şey var bu yasayı kadınlar tırnaklarıyla kazıyarak getirdiler” ifadelerini kullandı.

'KADINLARIN KANLARIYLA YAZILAN SÖZLEŞMEDEN DÖNMEK BU KADAR KOLAY OLMAYACAK'

 İzmir Barosu Yönetim Kurulu üyesi Perihan Çağrışım Kayadelen, “Bu tamamen kadın düşmanı, gerici bir tutumdur. Demokratik hukuk devletler kendilerini ilerletmek için imzaladıkları sözleşmelerden hiçbir gerekçe göstermeden, geri dönemezler” şeklinde konuştu.

Kayadelen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘gerekirse İstanbul Sözleşmesinden çekiliriz’ açıklamasını hatırlatarak, “ Demokratik hukuk devletinde, bunlar olmaması gereken işler.  İstanbul Sözleşmesi ile Uluslararası bir sözleşmeye imza atıldı. Anayasamızdaki hükümler ile tamamen uyum içerisinde olan bir sözleşmeden, kendi tabanıza sevimli gözükmek adına, çıkacaklarını söylüyorlar. Bu sistemli bir şekilde kadını ikinci cins olarak görmekten ve devlet aklından hiç çıkılmamasından kaynaklı bir tutumdur” diye konuştu.

‘SÖZLEŞMEDEN DOLAYI YAPISI BOZULAN AİLELER NEREDE?’

Kayadelen, “İstanbul Sözleşmesi, ailenin düzenini bozuyormuş, İstanbul Sözleşmesi’nden dolayı aile yapısı bozulan aileler nerede?”  sorusunu sorarak, “İstatistik verin. Şunu açıktan söyleyemiyorlar, İstanbul Sözleşmesi kadınları güçlendiriyor, kadınlar artık şiddet döngüsü içine kısılıp kalmak zorunda kalmıyor ve boşanıyorlar. Bu da bizim işimize gelmiyor” dedi.

‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KADINLARIN HAYATTA KALABİLMESİ İÇİN ÖNEMLİ’

Nar Kadın Dayanışması üyesi Gizem Kürekçi, “İstanbul Sözleşmesi dediğimiz şey yalnızca, bir kadına yönelik erkek şiddeti veya cinayeti varsa;  faillerin gerekli bir şekilde cezalandırılması değil. Bu mesele hükümetin söylemeye çalıştığı şekliyle birkaç psikopat, manyak, sapık adamın yaptığı bir şey de değil, bu sistematik bir şey” dedi.

Kürekçi, erkek egemen sistemde şiddeti yaratan bazı unsurlar olduğunu ifade ederek, “Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bu şekilde lense edilmesi, kadına yönelik şiddetin meşru gösterilmesi, hatta bunu teşvike kadar giden politikalar, kadına yönelik şiddeti ve ayrımcılığı derinleştiren şeyler. Tam da bu sebepten onlar iktidarını bunlar üzerinden kurmaya çalışırken biz de bu meselenin sadece fail ve failin cezalandırılması üzerinden olmaması gerektiğini söylüyoruz. İstanbul Sözleşmesi, bunu önlemeye, koruyucu tedbirler almaya yönelten pek çok madde içeriyor. 6284 no’lu Kanunun Yürürlüğe girmesi kadınların hayatta kalabilmesi için büyük önem taşıyor ve İstanbul Sözleşmesi kadınların mücadelesiyle ortaya çıkan bir şeydir” dedi.

Editör: Haber Merkezi