Cihan Başakçıoğlu - Aileler ve öğrencilerin arkadaşları, tutuklamanın nedeninin ikinci bir Gezi direnişinden korkulduğu için yapıldığını söyledi. 
 
Muhalefetin şaibeli gördüğü referandum sonucunu protesto amacıyla İzmir'deki eylemlere katılan 17 üniversiteli ve 2 gazeteci darp edilerek gözaltına alındıktan sonra, Emine Akbaba, Doğan Barış Halidi, Baran Bozdaş, Ezgi Toker, Enise İlin, Ecem Selen ile gazeteci Kazım Kızıl tutuklanmıştı. Eylemde gözaltına alınanlar 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etmekle suçlanırken, tutuklanan 7 kişi ise “Cumhurbaşkanı’na hakaret etmek” ve “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekle” suçlanıyor. 
 
'ÖNLEYİCİ TEDBİR' TUTUKLAMASI!
Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’nin 21 Nisan tarihinde “önleyici tedbir yetkisi” kullanarak verdiği tutuklama kararında, “önleyici tedbir yetkisi” ile “Şüpheliler Hasan Benli ve Ezgi Toker, kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmamak suretiyle 2911 Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 32/1 maddesinden mahkemeye sevk edildikleri, Diğer şüphelilerden farklı olarak bu iki şüphelinin geçmişte benzer suçlardan işlem görmeleri, ısrarla ve yoğun kast ile aynı suçu işlemeye devam etmeleri değerlendirildiğinde, Ülkemizde olağanüstü hal kararı uygulandığı bir dönemde olmasına rağmen şüphelilerin eylemlerine devam etmesi; Hakimliğimizin yargılama makamı değil, soruşturma aşamasında önleyici ve tedbir kararı mahiyetinde kararlar vermek durumunda olması bir arada değerlendirildiğinde adli kontrol tedbirinin bu şüpheliler açısından yetersiz kalacağı, bu haliyle bir tutuklama sebebinin var olduğundan tutuklanmalarına karar verilmiştir” denildi.
 
CEZAEVİ GİRİŞİNDE DARP!
Tutuklanan Doğan Barış Halidi, Kazım Kızıl ve Baran Bozdaş Menemen T Tipi Cezaevi'ne gönderilirken, üç kadın öğrenci ise Şakran Cezaevi'ne gönderildi. Tutuklanan 7 kişinin tamamının çıplak aramaya maruz kaldığı öğrenilirken, müşahede odasında 3 gün tutulan ve içme suyu dahi verilmeyen 7 kişi, tuvalet musluğundan su içmek zorunda bırakıldı. 
 
Çağdaş Hukukçular Grubu yaptığı açıklamada, söz konusu tutuklamaların sebebinin yeni bir Gezi korkusu olduğu belirtildi. “Aynı eylemde gözaltına alınıp, aynı suçlamalara maruz kalan ve hepsi suçlamayı reddeden savunmalar yapan şüpheliler arasında ‘gizemli’ bir fark gözetilerek bazıları tutuklandı" denilen açıklamada, sorgu hâkiminin, şüpheliler arasında farklılık gözetmesinin nedeninin ise “eylem yoğunluğu” olarak açıkladığı vurgulandı. 
 
AİLELER: KABUL EDİLEMEZ
Öğrencilerin aileleri de tutuklamalara tepkili. Ege Üniversitesi öğrencisi Baran Bozdaş'ın babası Kenan Bozdaş, oğlunun haksız yere tutuklandığını vurguladı. Bozdaş, 7 kişinin tutuklanmasından sonra özellikle Şakran Cezaevi'ndeki kadın tutsakların adli tutuklularla kalmasının kabul edilemez olduğunu ifade etti. Yaşananların kabul edilemez olduğunu belirten Bozdaş, "Bunları doğru bulmuyoruz. Bu çocukların daha rahat koşullarda kalması için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Şakran'daki genç kızlarımızın her zaman arkasındayız. Tutuklanan tüm öğrencilerin arkasındayız" diye konuştu. 
 
Tutuklu öğrenci Emine Akbaba'nın babası Kazım Akbaba da, başkanlığa karşı çıkan ve düşüncelerini açıklayan öğrencilerin tutuklanmasının kabul edilemez olduğunu söyledi. Kızının arkasında olduğunu ve gurur duyduğunu vurgulayan Akbaba, "Emine haksız hukuksuz tutuklandı. Kızımın ve tutuklanan bütün öğrencilerin arkasındayım. Bu memlekette adalet yok ama umudumuz var. Baskıyla tutuklamayla susturamazlar" dedi.
 
'POLİS TALİMATI İLE TUTUKLANDILAR'
Tutuklanan öğrencilerin arkadaşlarından Kadın Kolektifi üyesi Deniz Su Bingöl, arkadaşlarının Bornova'da şaibeli seçim sonuçlarını protesto ettikleri sırada gözaltına alındıklarını ve feci şekilde darp edildiklerini söyledi. Polisin gözaltı esnasında tutuklanan bazı öğrencilere isimleri ile seslendiğine dikkat çeken Bingöl, "Bornova'da şaibeli seçim sonuçlarını protesto ederken gözaltına alındılar. Aynı zamanda darp edildiler ve hakaretlere maruz kaldılar. Özellikle Emine Akbaba'yı hedef göstererek gözaltına almışlardı. 'Emine Akbaba'yı alın' diye bağırıyorlardı polisler. Arkadaşlarımızın isimlerini bildikleri ona göre tutukladıkları çok belli. Adliyeye getirildiklerinde 9'u tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkemeye çıktıktan iki saat sonra adliye önü boşaltıldı. 7 kişinin isimleri verilmiş ve tutuklayın denmiş" iddiasında bulundu.
 
BİR GÜN ÖNCE CUMHURBAŞKANI’NA HAKARET ETMİŞ
Arkadaşlarının “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet” ve “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamaları ile tutuklandığını belirten Bingöl, şöyle devam etti: "Emine'nin bir gün öncesinde yapılan eylemden cumhurbaşkanına hakaret ettiği görülmüş. Dosyayı birleştirdiler. Avukatlara göre bu adli bir hatadır." Gözaltına yaşanan hak ihlallerinin ardından cezaevinde de hak ihlallerinin sürdüğünü belirten Bingöl, "Kadın arkadaşlarımızı üç gündür müşahede altında tutuyorlardı. Adli koğuşlarda kalmayacaklarını ve yeni bir koğuş açılmasını istediler. Bunun için işkenceye maruz kaldılar. Su verilmedi çıplak aramaya maruz kaldılar. Adli koğuşa verildiler" diye konuştu. 
 
Gözaltı, tutuklama ve baskılara rağmen mücadelelerini sürdüreceklerini ve arkadaşlarını cezaevinden alacaklarını vurgulayan Bingöl, şöyle devam etti: "16 Nisan'da sandıkta söylemiştik. Kadınların ‘Hayır’ı sandığa sığmaz demiştik. Cezaevine de sığmayacak. Onlar orada mücadele etmeye ederken biz de burada mücadele edeceğiz. Hayır Bitmez. 16 Nisan'dan önce hayırın sesini yükseltmeye devam ediyorduk. Bundan sonra da devam edeceğiz."
 
'TUTUKLANMA SEBEBİ İKİNCİ GEZİ KORKUSU'
Öğrenci Kolektifleri üyesi Ozan Cırık ise, "Arkadaşlarımızın tutuklanma sebebi seçim sonuçlarını protesto gibi görünse de iktidarın ikinci gezi korkusu olduğu aşikar. Bu ülkede toplumsal muhalefetin dinamik gücü gençliktir. İstanbul, Ankara ve İzmir'de gözaltına alınan arkadaşlar da referandum sonrası halkı sokağa çıkmaya teşvik eden hayırı örgütleyen arkadaşlardır. İktidarın söylemleri de ikinci bir Gezi korkusu olduğu yönünde. Önleyici bir tutuklama olduğu söyleniyor. Bizim arkadaşlarımızın tutuklanması sokağın sesini bastırmayacak. Sandıktan evet çıkması bizlerin evlerimize çekileceğimiz anlamına gelmez. Biz paralı eğitime, üniversitelerdeki baskılara da hayır dedik. Tek adama da hayır dedik. Biz tüm insani hakların savunmaya devam edeceğiz" diye belirtti. 
 
'GÖZALTI SÜRESİNCE İŞKENCEYE MARUZ KALDILAR'
Arkadaşlarının gözaltında işkenceye maruz kaldıklarını belirten Cırık, "Arkadaşlarımız 4 gün boyunca gözaltında tutuldu. Biz onlara ulaşamadık su veremedik. Avukatlarla görüşme şansları bazı noktalarda engellendi. Güvenlik şube gözaltına almış olmasına rağmen günlerce terörler mücadele şubesinde tutuldu. Bir arkadaşımız çevik kuvvet tarafından gözüne tekme atılarak darp edildi. Düşündükleri şeyi söyledikleri için tutuklandılar. Ama sadece yaptıkları suç adli bir suçmuş gibi adli koğuşa gönderildi" dedi.
 
Arkadaşlarının mücadelelerini sürdüreceklerini sözlerine ekleyen Cırık, şöyle konuştu: "Biz paralı eğitime, üniversitelerdeki baskılara da hayır dedik. Tek adama da hayır dedik. Biz tüm insani hakların savunmaya devam edeceğiz. Arkadaşlarımızın tutuklanmış olması sokaklardan çekileceğimiz anlamına gelmiyor. Onları oradan alana kadar mücadelemize devam edeceğiz. Sokakları üniversiteleri terk etmeyeceğiz. Bu tutuklamalar gözaltılar da bizi yıldıramayacaktır. Adli koğuştan çıkarılmaları için onlar orada mücadele ederken biz de burada mücadele edeceğiz." 
 
Dihaber
Editör: Haber Merkezi