İZ GAZETE- İz Gazete Sorumlu Müdürü Yağız Barut, 15 Ekim 2021 tarihli gazetemizin “Önceki haberlerimizi beğendiremedik, bugünlük böyle: Nükhet Hotar çok başarılı müthiş bi’ rektör” başlıklı manşeti nedeniyle geçtiğimiz hafta savcılığa ifadeye çağırılmıştı.

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Rektörü Nükhet Hotar; söz konusu manşette alaycı, kamuoyu önünde rencide edici, onur, şeref ve saygınlığına zarar vermeye yönelik ifadeler kullanılarak kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla gazetemizi şikâyet etmişti.

Sorumlu Müdürümüz Yağız Barut ise savcılığa verdiği ifadesinde özetle; söz konusu manşette siyasi geçmişi de olan DEÜ Rektörü Hotar’ın üniversitedeki uygulamalarını ironik bir dille eleştirdiğini, kişilik haklarına saldırı kastı olmadığını, görünür olayların gerçekliğe uygun olduğunu ve bunları dile getirmenin kamu yararı taşıdığını, ayrıca DEÜ’deki uygulamaları eleştirmenin basının görevi ve hakkı olduğunun kabul edilmesi gerektiğini kaydetti.

Cumhuriyet Savcısı Dr. Erkut Güçlü Kahraman ise kovuşturmaya yer olmadığına dair takipsizlik kararı verdi; basın ve ifade özgürlüğü adına ‘ders’ niteliğinde gerekçeler sundu.

TEMEL ÖLÇÜKAMU YARARI

Söz konusu takipsizlik kararında; AİHM'nin basın ile ilgili kararlarında ‘ifade özgürlüğünün’ demokratik bir toplumun esaslı temellerinden birisini oluşturduğuna değinildikten sonra basına tanınması gereken güvencelerin özel bir öneme sahip bulunduğu aktarılıp tüm medya organlarına, kamunun ilgilendiği alanlarda tartışma konusu olan bilgi ve görüşleri iletme görevinin düştüğü, bu görevin de kamuoyunun bilgi alma hakkı ile tanımlandığına vurgu yapıldığı kaydedildi.

Ayrıca AİHM’nin başka bir kararına daha atıf yapılarak; ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız bilgi ya da düşünceler için değil, hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğu, bunların demokratik toplumlarda hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğu açıklandı.

ELEŞTİRİ SINIRI DAHA AÇIK

Öte yandan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin de bir kararı hatırlatılarak basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda kamu yararının gözetilmesinin temel ölçüt olduğu ifade edildi. Siyasetçilere ya da kamu erkini temsil eden kişilere yönelik eleştiri sınırının özel kişilere nazaran daha geniş olduğu, kamuoyuna mâl olmuş kişilerin basın tarafından getirilen eleştirilere daha çok hoşgörü göstermeleri gerektiği de hatırlatıldı.

Savcılığın verdiği takipsizlik kararında, bu gerekçeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, dava konusu haberlerin görünür gerçeğe uygun olduğu ve basın-ifade özgürlüğü ile eleştiri sınırları içerisinde kalması bağlamında değerlendirilmesi gerektiği, davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı sonucuna varıldığı ve kamu yararı temelinde bakıldığında suç unsurlarının oluşmadığı vurgulandı.

Editör: Haber Merkezi