CENGİZ ALDEMİR/ İZ GAZETE- İzmir depreminde binaları zarar gören halkın ihtiyaçlarının giderilmesi, yıkılan ve zarar gören binaların sorumlularının tespit edilmesi, depreme dayanıklı yeni binaların yapılmasını isteyen Çepni, Türkiye genelinde imar affı sonuçlarının tespit edilmesini, deprem paralarının nerelerde harcandığını, deprem toplanma alanlarının yetersizliğini, deprem yönetmeliğinin uygulanıp uygulanmadığının ve hükümetin deprem politikasındaki eksikliklerinin belirlenmesini de kapsayan araştırma önergesi verdi.

EN ÖNEMLİ TEDBİR BİNA DAYANIKLILIĞI

Ege Denizi Seferihisar açıklarında meydana gelen depremle can kayıpları ve yaralıların olduğu, arama kurtarma çalışmaları hakkında bilgileri paylaşan Çepni, kamu binaları dahil ağır hasarlı binalara dikkat çekti. İzmir’de 13 adet aktif fay hattı olduğunu hatırlatan Çepni, yeni deprem olasılıklarının yüksekliğine dikkat çekerek, “Binaların yıkıldığı alan Afet İşleri Genel Müdürlüğü Deprem Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan ve 1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüğe giren Türkiye Deprem Bölgeleri Haritasına göre 1. Derece deprem alanı olarak görülmektedir. Deprem tehlikesinin yüksek olduğu bir bölgede depremin meydana gelmiş olması, depreme karşı alınacak en güvenli tedbirin binaların depreme dayanıklı olarak inşa edilmesi olacağını göstermiştir” dedi.

İZMİR’İN BİR ÇOK YERİ BALÇIK VE ALÜVİYON

TMMOB İzmir İl Koordinasyonu Kurulu’nun, deprem sonrası açıklamasında, bölgenin tarım ve sulak alanlar olduğunu vurgulayarak halkın sağlığı ve can güvenliği için, kamucu ve toplumcu bir kent planlama yaklaşımının yeniden tesis edilmesi taleplerini hatırlatan Çepni, Jeofizik Mühendisleri Odası’nın deprem merkez üssünün Bayraklı ilçesi gibi hissedilmesininnedeni olarak toprağın dolgu, balçık ve alüvyonlu olmasından kaynaklandığını, İzmir’in çoğu zemininin bu şekilde olduğunu vezeminlerin deprem dalgalarını içine çekerek yıkıcılık özelliğini artırdığı belirtilen açıklamasına dikkat çekti.

GEREKLİ TEDBİRLER ALINMADI

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Boğaziçi Üniversitesi ve İzmir Mimarlar Odası arasında imzalanan protokol doğrultusunda hazırlanan “İzmir Deprem Master Planı” ve “Radius Sonuç Raporu’na işaret eden Çepni, İzmir’de olası deprem zararlarını azaltmanın iki temel koşuluna dikkat çekti. Depremin etkisini en aza indirmenin kalıcı bir şehir planlanması ve yapıların denetlenmesi ile mümkün olabileceğini kaydeden Çepni,“Yeni yapılacak yapıların mevcut deprem riskini artırmamasını sağlamak ve mevcut deprem riskinin azaltılması yönünde tedbirler almaktır. Deprem Master Planının bütün sonuç raporları o tarihte tüm resmi kurum ve kuruluşlara gönderilerek, gerekli önlemleri almaları istenmiştir. Planlar uygulamaya konulsa ve gerekli tedbirler alınsa Bayraklı’da depremin etkisi bu kadar yıkıcı olmayacaktı” ifadelerini kullandı.

DEPREM VERGİLERİ NE OLDU?

İmar planlarının aktif fay hatları dikkate alınmadan yapıldığını,yeniden yapılacak veya değiştirecek, resmi ve özel tüm binalara Deprem Yönetmeliğinin aktif olarak uygulamadığını belirten Çepni, İzmir gibi Türkiye’nin birçok şehrinin aktif fay hatlarında bulunduğunu hatırlattı. 17 Aralık 1999 depreminden sonra, birçok yasa ve yönetmelik çıkartılmasına rağmen uygulamada başarılı olunmadığını vurgulayarak, “Halen 1999 yılının koşulları mevcuttur. Deprem vergisi olarak adlandırılan Özel İletişim Vergisinde 2000 yılından beri biriken paranın hangi alanlarda kullanıldığı kamuoyu ile paylaşılmamaktadır. Ekonomiye girdi sağlamak için çıkartılan İmar Affı yasasından depreme dayanıksız, plansız, projesiz birçok bina yararlanmıştır. Şehirlerde İstanbul örneğinde olduğu gibi depremlerde toplanma alanları imara açılmış, sermayenin kullanımına verilmiştir” sözleriyle tepki göstererek, konunun meclis tarafından araştırmasını istedi.

Editör: Haber Merkezi