BUĞRA KIZILKARA / İZ GAZETE-  SES İzmir Şubesi, sağlık sektöründe çalışan kadınların sorunlarını dile getirmek için Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi  önünde basın açıklamasında bulundu.

Açıklamayı iş yeri temsilcisi Ayşe Tabakoğlu gerçekleştirdi.

‘BORÇ BİLİRİZ’

Geçmişte mücadele veren kadınlara teşekkür eden Ayşe Tabakoğlu,  “Kadınız; Dünden bugüne birçok alanda söz sahibi olduysak; çalışma hakkı, seçme-seçilme, özgürlük, eşit işe eşit ücret, meslek seçimi talepleri için karar organlarına, yönetim organlarına gelebildiysek, her biri dişe diş kendi mücadelemizle gerçekleşmiştir. Bizden önce başta 8 Mart’ın bir mücadele günü olarak kabul edilmesinde öncülük eden Clara Zetkin şahsında geçmişte tüm mücadele eden kadınlara teşekkürü bir borç biliriz. Kadınız; Evde çalışırken, sokakta yürürken, iş yerinde emek gücümüzü satarken sorunlar yaşıyoruz ama yılmıyoruz! Mücadele ederek bu sorunlarımızın üstesinden gelmeye çabalıyoruz. Çünkü biliyoruz ki; sorunlarımızı ancak dayanışma ile birlikte mücadele ederek çözebiliriz. Dünyanın her yerinde kadınlar olarak sesimizi yükseltiyor, bir araya geliyor, güçlerimizi birleştiriyoruz. Sağlık emekçileri olarak; bizlere düşen görev, sorunlarımızı görünür kılmak, mücadeleyi yükselterek taleplerimizi kabul ettirmek ve kalıcı haklar elde etmektir” Kadınız; Yaşadığımız bu kapitalizm düzeninde sağlık hizmeti bir bakım hizmeti olarak algılatılmış, evde çocuk bakımı, yaşlı bakımı, sonra da hasta bakımı işleri bizlere düşmüştür. Onun içindir ki sağlık alanı kadın istihdamının en yüksek olduğu çalışma alanlarından biridir.” dedi

‘EMEKÇİ KADINLARI GÖRMEZDEN GELİYORLAR’

Sağlık sektöründe kadınların görmezden gelindiğini iddia eden Tabakoğlu, “Yıllar içinde meslek dağılımında cerrahi alanda, yönetim kadrolarında kadınlar yer alsa da sayıca düşüktür. Kurulduğu günden beri kadın başhekim görmeyen hastane yönetimleri vardır. Sağlık emekçisi kadınlar olarak bunları not düşüyor; çalışırken nasıl değersizleştirildiğimizi, ruhen, bedenen ne kadar zorlandığımızı, sistemin bile isteye emekçi kadınları görmezden gelip emek sömürüsünü bizim üzerimizden nasıl gerçekleştirdiğini görünür kılıyoruz. Kadın demek canlılık, yaşam ve gelecek demektir! Bizim emek gücümüz ultrason cihazı gibi, tıbbi malzeme gibi bir meta olarak görülürse; bunların yanında maliyeti kolayca düşürülebilecek bir gider kalemi olarak görülürse; unutulmamalı ki sadece biz kadınların değil, kimsenin yüzü gülemez!”  diye ifade etti.

‘'ASLA UNUTMADIK'

“Sağlık emekçisi kadınlarına ve dünya üzerindeki tüm kadınlara yapılan şiddeti ve yapılan haksızlıkları asla unutmadık” diyen Tabakoğlu, “Sadece bir gününe uzaktan baksak görürüz sağlık emekçisi kadını; Tacizin, tecavüzün yaşandığı bir dönemde işe-vardiyaya gelmek sorununu unutmadık; şort giyen hemşirenin otobüste darp edildiğini unutmadık; gece işten çıkan sağlık emekçisinin parkta darp edildiğini unutmadık. Bunlar öyle korkutur ki biz kadınları, zorunlu olarak uzun mesaileri kabul ederiz. İdare yasal olarak zorda kalmasın diye “24 saat nöbet tutmayı kendim istiyorum” diye imza veririz. Oysa 8 saat üstü çalışmak hem kadın sağlığı hem de hasta güvenliği açısından zararlı ve tehlikelidir” diye belirtti.

‘TALEPLERİMİZ BİR AN ÖNCE KARŞILANSIN'

Sağlık sektöründe çalışanların çeşitli alanlarda eşit emek eşit ücret şiarında taleplerinin dile getiren Ayşe Tabakoğlu taleplerini şu şekilde sıraladı;

“Çalışma saatleri 8 saatle sınırlanmalı vardiya değişimlerinde güvenli ulaşım için ücretsiz servisler olmalıdır.

Sağlık alanı bedeniyle çalışılan ve güç gerektiren bir alandır. Tek başına bir klinikte hizmet sunmak bedensel olarak yapılabilecek bir iş değildir. Yere düşen bir hastaya tek başına müdahalede yetersiz kalınır. İlerleyen yıllarda meslek hastalıkları; bel-boyun fıtığı, varis, anksiyete bizim kaderimiz değildir.

Personel açığı giderilmeli, iş yükü azaltılmalı, angarya çalışma yasaklanmalıdır!

Kadın yaşamın devamını temsil eder. Gebelik, doğum, olmazsa olmaz! unutmadık; 2,5 aylık gebe darp edilirken sadece sağlıkta şiddet ve  kadına  yönelik  şiddet  olarak  görüldü.  Biz sağlıkçılar biliriz ki  gebeliğin  ilk  3  ayı  bebeğin  sağlığı  ve  anne  sağlığı  açısından  en  tehlikeli aylardır. Bunu anlatırız bize başvuran gebelere. Sağlık emekçisi kadınlar olarak biz gece çalışır nöbet tutarız bu aylarda; hekimi, hemşiresi, teknisyeni sağlık bakanlığı ve bu sistemin bize bir şiddetidir gebelerimizin ilk aylarda çalıştırılması.

Gebelik testi pozitif olur olmaz gece mesaisi yasaklanmalı; acil hizmeti, yoğun bakım hizmetinden sağlık emekçisi kadınlar geri çekilmelidir!

Kadın sağlıkçılar için gece nöbetler haftada 1 gece ile sınırlanmalı, ayda 5 geceyi geçmemeli. Liyakat, meslek yılı, çalışanın yaşı dikkate alınarak listeler yapılmalıdır. Çocuklarımızı geceleri güvenle teslim edeceğimiz 7/24 açık ücretsiz kamu kreşleri olmalıdır…

Gece mesailer çift vardiya olarak hesaplanmalı, izin ve ücretlendirme bunun üzerinden yapılmalıdır!

5 yıla 1 yıl yıpranma payı hesaplanmalı erken emekliliğin önü açılmalıdır!

7/24 çalışılan bir iş koluyuz ve kendi canımız pahasına bulaşıcı hastalıklarla da mücadele ediyoruz.  Kovid 19 nedeni ile kaybettiğimiz arkadaşlarımızı bir kez daha anıyoruz.

Etkili bir meslek hastalığı yasası çıkarılmalı, Kovid 19 meslek hastalığı olarak kabul edilmelidir!

Şiddet kaba gücün güçsüzü ezmesidir. Kadınlar tüm çalışılan alanlarda ilk şiddete uğrayanlar olmaktadır. İdarelerde mobbing, uygulamaları kadınlar üzerinde daha baskındır. Kışkırtılmış sağlık hizmetiyle hastanın fiziksel, sözel şiddeti de kadın çalışana çok daha fazladır. İş yerinde taciz ve şiddete karşı;

Kadın çalışana şiddet uygulayanın mutlaka tutuklu yargılanması güvenceye alınmalı, etkili bir şiddet yasası çıkarılmalıdır.

İş yeri şiddetini kapsayan İLO 190 sayılı sözleşme de acilen imzalanmalıdır! İstanbul Sözleşmesi tekrar uygulamaya konmalıdır!

Editör: Haber Merkezi