Özgür Zeybek, Türkiye ve dünya edebiyatından klasik eserlerde işlenen emek örneklerini anlattı. Zeybek, Emile Zola’dan, Charles Dickens'a dünyanın farklı coğrafyalarında, zamanlarında ve kültürlerinde yazılmış eserlerde insanların emek sermaye çelişkisi içerisindeki yerini anlattığını söyledi. Türkiye'de Osmanlı ve Cumhuriyetin ilk yıllarında emek sermaye çelişkisini ele alan eserlerle sık karşılaşılmadığını belirten Zeybek, 50'li yıllara gelindiğinde emek sömürüsünü anlatan romanların yazıldığını; sanayi, maden ve tarım işçilerinin baş karakter olarak ortaya çıktığını dile getirdi. Bu yazılan eserlerde çalışan kadınların da olduğunu ancak emek mücadelesini veren erkeklerden ayrı olarak klasik kadın rolleriyle yazıldığını vurgulayan Zeybek, çoğu kitabın eril bir dille yazılmış olduğuna dikkat çekti. Zeybek sözlerini, günümüz edebiyatında ülkenin içinde bulunduğu baskı ortamının etkisiyle emeğin eksik kaldığını, emek ve sermaye çelişkisini yansıtılmadığını ifade etti. 

Aydemir Çimen ise Türkiye ve Dünya edebiyatında emeğin işleniş biçimlerine değinerek, yazılan eserlerin aynı zamanda geçmişi anlamamıza ve gelecekle ilgili umut kurmamıza katkı sağladığını söyledi.

İLK YAZILI METİNLERDEN GÜNÜMÜZE

Nuray Sancar sözlerine sınıf ve sınıf mücadelesi kavramlarına değinerek başladı. Gılgamış Destanı'na atıfta bulanan Sancar, “Gılgamış Destanı, ataerkil ile anaerkil, ilkel demokrasi ile despotik yönetim, eski sistem ile yeni sistem arasındaki kavgayı anlatan bir geçiş dönemi anlatısıdır. Sümerler bu çatışmaların sınıf mücadelesi olduğunu bilmiyordu. Bunu çivi yazısıyla belgelere geçiyorlardı. Sümer yazıtları okunmaya başlandığında, bu dönemde neler yaşanmış olduğunu öğrendik. Bu hikaye sadece Sümerlere özgü bir hikaye değildir. Aynı zamanda Antik Yunan'ın da hikayesidir. Mesela Antik Yunan dendiğinde o döneme ait yazarlara örnek Sofokles vardır. Sofokles'in yazdığı Antigone vardır. Erkek kardeşinin cesedinin ortadan kaldırılmasını yasaklamışlardır. Bütün o kurallara karşı çıkarak erkek kardeşinin cenazesini kaldırmıştır. Bir taraftan Orestes'in hikayesi vardır. Orestes'te anneyi öldürmek suçken Orestes babayı öldürmüştür. Bir dava açılır ve Orestes orada babayı öldürmesine rağmen beraat eder. Engels der ki; bu babalık hukukunun analık hukukunu yenmesidir. Dolayısıyla orda da bir sınıf mücadelesi vardır. Bu hikaye oradan bir insanlık trajedisi çıkarır fakat bu trajedinin neye tekabül ettiğini o dönemin insanı bilmez.” dedi.  

İŞÇİ DEVRİMLERİ VE EDEBİYAT 

1848 Devrimi ve o dönemin sınıf mücadelesinin işçilerin yazma/okuma ve örgütlenmelerine yönelik etkilerinden bahseden Sancar, sözlerine şöyle devam etti: “O dönemde çok sayıda işçi devrimleri var. İşçiler derneklerde örgütleniyorlar, dergilerini çıkarıyorlar. Alman işçileri felsefeyle ilgilenirler, Hegel okurlar. En ağır metinler aslında işçiler tarafından tartışılır. Hikayeyi bir bilinç haline getirmek konusundaki deneyimin 19’uncu yüzyılda bitmediğini, deneyimler arttıkça bunun hep devam ettiğini görüyoruz” ifadelerini kullandı. 

Türkçe edebiyattan örnekler veren Sancar, “Ahmet Arif toprak işçilerini, Orhan Kemal kent işçisini anlatır. Nazım Hikmet ise kent işçisini örgütleyen dizeler yazar” diyerek yazarlardan alıntılar yaptı. Sancar son olarak Şair Yaşar Nezihe Bükülmez’in 1 Mayıs şiiriyle konuşmasına son verdi. Bükülmez’in 1 Mayıs şiirini TYS üyesi Şair Dilek Özay okudu.

Editör: Haber Merkezi