İzmir Bayraklı Gümüşpala'daki Nafiz Gürman Mahallesi’nde yaşayan bir Suriyeli aile ile komşuları arasında tartışma yaşandı. Tartışma kavgaya dönüştü. Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Türkiye kamuoyunun bir süredir bu saldırıyı konuştuğunu hatırlatarak, Suriyeliler ve karşı taraftaki ailenin kendisini savunduğunu söyledi. Bu olaya haklı olmak ya da olmamak şeklinde bakılamayacağını vurgulayan Akdeniz, “Bu ayrışmayı daha da arttırır. Bizim Emek Partisi olarak sorunlara bakışımız, tekil olaylardaki ayrıntılar değil bu olayların neden olduğuna ilişkin sosyoekonomik nedenler nedir?” dedi.

Akdeniz mülteciler ile yaşanan kavgaların altında yatan nedenleri ANKA Haber Ajansı'na maddeler halinde şöyle sıraladı:

-Suriye göçünün 10. yılındayız. Ama 10 yıl geçtiği halde Türkiye’de bulunan dört milyon sığınmacı hala mülteci statüsüne sahip değil. Vatandaşlık meselesi de gündeme gelmiyor. Türkiye’de sıkışıp kalmışlar. Bu gerilim aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarında da gerilime neden oluyor. Bir çözüm yok. AKP hükümetinin mülteci politikası yok ve uluslararası devletler de bundan yararlanıyorlar. Burada bir gerilim oluşmuş durumda ve bu tür olaylar da bunun sonucu olarak ortaya çıkıyor.

-Türkiye bir göçmen deposu haline getirildi. Uluslararası devletler, özellikle Avrupa Birliği bunu böyle yaptı. 5 milyona yakın insan Türkiye’de sıkışıp kaldı. AKP de mülteci pazarlıkları üzerinden bu politikaya uyum sağladı. Bu kabul edilebilir değil. Türkiye’nin bir göçmen deposu olmaması gerekir. Bu insanların hakları temelinde hem çeşitli ülkelerde kotalar temelinde paylaşılmalı, hem de uluslararası koruma sağlanmalı.

MÜLTECİLER UCUZ İŞGÜCÜ OLARAK KULLANILDI

-Mülteciler ucuz işgücü olarak kullanılıyor. Geçtiğimiz 9 yıl boyunca belirli sermaye kesimleri Suriyelileri kayıt dışı çalıştırdılar, Türkiyeli emekçilerle ucuz rekabet gücü olarak yarıştırdılar. Bu da belirli bir sıkışmayı meydana getirdi. Oysaki bu insanları sigortası, düzenli işleri olsa böylesi bir rekabet durumu ve gerilim de yaşanmayacaktı.

ENTEGRASYON SÜRECİNDEN GEÇİLMEDİ

- Sınırınızdan gelen mültecileri uyum, bir arada yaşamak konusunda hazırlamazsanız, bütün şehirlere salarsanız, böylesi kültürel sorunlara neden olur. Ayrıca Türkiye toplumu da gelen mülteciler konusu herhangi bir eğitimden, entegrasyondan geçirilmediği için kimlerle nasıl yaşayacağını, nasıl komşuluk yapacağını da bilinmiyor. Dolayısıyla birbirine kapalı bir gerilim ortamı kendisini büyüttü ve bugüne kadar getirdi.

YAZ AYLARINDAN BU YANA SÜREN CİNAYETLER

-Yaz aylarından bu yana çok hızlı bir biçimde Suriyelilerin öldürülmeye başladığını, cinayetler olduğunu görüyoruz. Bunlar planlanmış, organize saldırlar değil. Bu tür kavgalarda kimin haklı olup olmadığından bağımsız bir nefret şiddetine doğru gidiyor. Bu olayların birbirini devamı olarak görünce toplumun uyanık ve sağduyulu olması lazım.

EKOMİK KRİZİN SORUMLUSU SURİYELİLERMİŞ GİBİ TEPKİ ONLARA YÖNELİYOR

-Özellikle Türkiye toplumunda Suriyelilere ilişkin endişe giderek kendini nefret ve şiddete bırakıyor. Bu gelecek kuşakla bakımından tehlikeli. Bunu en önemli nedenlerinden bir tanesi Türkiye’deki ekonomik kriz ve hemen akabinde gelen pandemi süreci Türkiye’deki işsizliği arttırmış, yoksulluğu derinleştirmiş durumda. İnsanlar patlama noktasında. Böylesi bir durumda biraz milliyetçi söylem kullananlar, bunu propaganda yapanlar toplumu yanlış yöne meylettiriyor. Ekonomik krizin sorumlusu Suriyelileşmiş gibi tepki hemen oraya yöneliyor.

- Bu işin sorumlusu mülteciler değil hükümet ve onların uygulamış olduğu politikalar. İnsanlarımız, halk sorgulayacaksa bunları sorgulamalı. Peki ne yapmalı? Biz sağduyu çağrısı yapıyoruz, kimse provokasyona gelmemeli. Sömürüye, ucuz işgücü olarak kullanılmaya karşı da Türkiyeli ve Suriyeli emekçilerin ortak hak mücadelesinde birleşmesi gerekir… Kardeşliğin yolunu hep beraber açmak lazım. Bu tür olaylara seyirci olmamak lazım.

Editör: Haber Merkezi