Türkiye’de neredeyse her dönem şekillendirmek için çaba harcanan, bizzat en tepeden regüle edilmeye çalışılan sektörlerin başında medya geliyor.

Siyasi zemin zorlaştıkça ve demokrasiden uzaklaşıldıkça, medyanın üzerindeki baskı katmerleşiyor. 

Mülkiyet yapıları değişiyor.   

İktidara bağlı büyük sermaye grupları ya talimatla ya da diğer işlerine kalkan yapmak amacıyla satın aldıkları medya kuruluşlarını bir süre sona diğerine satıyor.

Medya kuruluşlarında çalışan basın emekçileri sendikasız, kadrosuz, sigortasız bir ortamda her türlü iş güvencesinden yoksun bir biçimde çalışıyor.

Özgür ve özgün haber yapan yerel medya kuruluşları zayıflatılarak, kolay kontrol edilebilecek bir sermaye yapısı oluşturulması hedefleniyor.

Medya sektöründe yaşadığımız tablo budur.

**

İletişim teknolojilerindeki gelişmeler ve dijital medyanın başlattığı yeni dönem, en derin yerel medya kuruluşlarını etkiledi.

Dar bütçelerle zar zor yaşayan yerel medya adeta teknoloji bombardımanına tutuldu.

Dijitale eğilim yerelde bayi satışlarını düşürmeye başladı. Bugün Türkiye’nin yerel gazeteleri yaşam savaşı veriyor denilse yeridir.

**

Ancak zorluğun olduğu yerde fırsatlar vardır.  

Medyanın yaşadığı zorluklar ‘Yaygın Basını’ da etkileyince yerel medya, bugüne kadar ‘Siyasetin kalbinin attığı Ankara’dan ya da ‘Kapitalin başkenti İstanbul’dan yayılan haber akışını tersine çevirecek bir güç olmaya başladı.  Dünyada da yerelden ulusala haber akışı daha yaygınlaşmaya başladı.

**

Demokrasinin 4. gücü, halk adına kamu görevi yapan gazetecilik mesleği dört yandan ateşe tutulsa da değerini hiçbir zaman yitirmeyecek.

12 Eylül döneminde bile 31 gazeteci yargılanmışken, 2020’de bir yılda 179 gazeteci yargılansa da beş yılda 10 binin üzerinde gazeteci işsiz kalsa da gazetecilik bitmeyecek. Aksine yerelden güçlenerek yeniden doğacak. Özgün içeriklerle, yerel halkla bütünleşerek…

**

Ancak demokrasinin güçlendirilmesi için yerel medyanın güçlenmesi, yerel medyanın güçlenmesi için de bu kuruluşların yaygın medya kuruluşları karşısında eşit ve adil bir zeminde varlığını sürdürebilmeleri şart.

Bu nedenle, yerel medya kuruluşlarına kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör tarafından destek sağlanması çok önemli.

Sayıları son 5 yılda 1400’den 950 civarına kadar düşse de bugün Türk basının yüzde 91,1 yerel basın oluşturur.

Ancak toplam tirajın 82,4’ünü ulusal gazeteler alır.

Çünkü kamu kaynakları ulusal basına akar.

Bu kaynaklar yerel basına doğru akan bir dengeyle dağıtıldığı takdirde Türk basını yeniden canlanacak, yerel basın ulusal basınla rekabet olanağına kavuşacak.

**

İzmir’de başlattığımız model de önemli.  

İzmir Büyükşehir Belediyesi aylık belediye meclis karar özetlerini Basın İlan Kurumu’na tabi günlük yayın yapan gazetelere ilan vererek soluk olmakta.

Bu sayede şeffaf bir belediyecilik anlayışı yansıtılırken, hem de yerel basın resmi olarak desteklenmiş oluyor.

Benzer uygulamaların sayısı artabilir.

Kamu kurumlarının Basın İlan Kurumu üzerinden yerel gazetelere ilan verilmesi teşvik edilebilir.

**

Yerel medyanın güçlenmesi demokrasinin güçlenmesi, fikir özgürlüğünün kılcal damarlara işlemesi demektir.

Time Warner, “Gazetecilik doğruları söyleme mesleğidir” der.

Bir doktorun görevi nasıl ki hastaları iyileştirmek ise gazetecilik de doğruları söylemek için vardır.

Kamu adına değerli bir mesleğin temsilcileri, yerel basının savunucuları olarak tek isteğimiz, mesleğimizi hakkıyla yapmak, halk adına doğruları söyleyebilmektir.

Yeter ki baskı değil, destek görelim.

EKİ İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Editör: Haber Merkezi