ÖZLEM KARA/ İZ GAZETE - Geçtiğimiz aylarda Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergelioğlu, Uşak’ta 30 kadın öğrencinin maruz kaldığı çıplak aramayı meclis gündemine taşımıştı. Geçtiğimiz günlerde de İzmir’de Boğaziçi direnişine destek eylemlerinde gözaltına alınan 2 kadın öğrenci çıplak aramaya maruz bırakıldı. Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi Avukat Dilancan Ateş, İz Gazete’ye yaptığı açıklamada, çıplak arama gibi kişilerin bedenlerine müdahale içeren, temel hak ve özgürlüklerini ihlal eden bir düzenlemenin ne anayasada ne de kanunda bir dayanağı olmadığını belirtti.

‘ÇIPLAK ARAMA HUKUKA AYKIRILIKLAR İÇERİYOR’

Çıplak arama gibi temel hak ve hürriyetlere ilişkin bir meselenin, anayasa ve kanun dışında bir tüzükte düzenlenmesinin başlı başına hukuka aykırılık içerdiğini dile getiren Avukat Ateş, “Çıplak aramayla ilgili Ulusal Hukuk’ta tek düzenlememiz Ceza İnfaz Kurumlarının yönetimi ve ceza güvenlik tedbirlerinin infazı hakkında tüzüğün 46. Maddesinde düzenleniyor. Anayasanın, 13. Maddesinde çok açık bir hüküm var diyor ki; ‘Temel hak ve özgülükler özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı ve ancak kanunla sınırlıdır. Yani çıplak arama gibi, kişilerin bedenlerine müdahale içeren temel hak ve özgülüklerini ihlal eden bir düzenleme, ne anayasada ne de kanunda bir dayanağı yoktur. Yalnızca Ceza İnfaz Kumlarının yönetimi ile ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkında tüzükte düzenleniyor. Tüzüğün 46. Maddesinde çıplak arama ilgili bir düzenleme var ama bu düzenleme de yine hukuka aykırılıklar içeriyor. Öncelikle bu çıplak aramanın hangi şartlar altında yapılacağı konusunda tüzükte makul şüphe tanımı var. Kuruma sokulması veya bulundurulması yasak olan eşyayı kişinin bulundurması, makul bir şüphe olması durumunda çıplak aramanın yapılacağı söyleniyor ama burada da bu şüpheye karar verici olarak kurumun en üst amiri gösteriliyor. Aslında yargısal ve bağımsız olmayan bir mekanizmanın bu müdahaleye karar verip vermeyeceği şeklinde bir düzenleme hem AHİM kriterlerine hem de hukuka aykırı bir düzenleme olarak önümüzde duruyor” ifadeleri kullandı.

‘ÇIPLAK ARAMANIN TÜZÜKTE DÜZENLENİYOR OLMASI HUKUKA AYKIRI’

Avukat Ateş, Yargısal ve bağımsız olmayan bir mekanizmanın çıplak arama müdahalesine, karar verip vermeyeceğinin AHİM kriterlerine ve hukuka aykırı bir düzenleme olduğunu belirtiyor. Ateş, “Fıkra düzenlemesi de şu şekilde söylüyor: ‘Kuruma sokulması veya bulundurulması yasak olan eşya, bulunduğuna dair makul ve ciddi meallerin varlığı, en üst amirin gerekli görmesi durumunda çıplak veya beden çukurlarında arama yapılabileceği’, ifade edildikten sonra bu aramanın nasıl yapılacağı belirtiliyor. ‘Dokunmamanın esas olduğu, öncelikle üst taraflardaki kıyafetlerin çıkarılacağı, sonrasında da üst taraf giyildikten sonra alt taraftaki kıyafetlerin çıkarılacağı’ söyleniyor. ‘Aynı cinsiyetten memurların’ yapılacağı söyleniyor. Başka bir fıkrasında da ‘arama ve sayımlar sırasında, insan onuruna saygı esastır’ diye bir düzenleme var. Tüzükteki düzenleme, hem AHİM kriterlerine hem de hukuka tam olarak uygun değil. Zaten böyle bir meselenin tüzükte düzenleniyor olması , yine hukuka ayıkırlıklar

‘ÇIPLAK ARAMA İLE İLGİLİ DEVLETLER ALEYHİNE KARARLAR VAR’

AHİM’in çıplak arama ile ilgili ihlal kararlarının olduğunu dile getiren Ateş “Van der Ven v. Hollanda Wieser v. Avusturya . AHİM şöyle kriterler koyuyor, ‘çıplak arama için bulunacak gerekçenin, bu muameleye maruz kalan kişi açısından somutlaştırılması’ gerektiğini söylüyor. ‘Genel bir tehlike hali, kaçma şüphesi, yargılandığı suç’. Böyle genel sebeplerin çıplak arama için bir sebep olamayacağı, AHİM karalarında ısrarla söyleniyor ve bununla ilgili çok fazla devlet aleyhine ihlal kararları var. Aynı şekilde, AHİM kararlarında, ‘hapishane düzenini bozma ve kaçma riskinin somut gerekçelerle desteklenmemesinden de kaynaklı ihlal kararları var. Her ne kadar Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü bir açıklama yaptıysa da orada tam olarak aktarıldığı gibi olmadığı söylendi. Çıplak arama mevzusunu, biz hem kendi müvekkillerimizden hem de basından takip ettiğimiz kadarıyla maalesef çıplak aramanın hem hapishanelerde hem de karakollarda çok sıkça yapılan muamele olduğunu biliyoruz” dedi.

‘AVUKATLAR OLARAK ÇIPLAK ARAMA YAPILDIĞINI BİLİYORUZ’

HDP Kocaeli Milletvekilli Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun meclis gündemine taşıdığı, Uşak’ta 30 kadın öğrenciye uygulanan çıplak aramayı gündemleştirmesinin ardından, çıplak aramaya maruz bırakılan birçok insanın bunu mesaj yoluyla doğruladığını ifade eden Ateş, çıplak arama işkencesinin, kanunda düzenlendiği gibi yapılmadığını, en azından dokunmamak esastır, önce üst sonra alt çıkartılır gibi kötü de olsa çıplak aramanın bir düzenlemesi olduğunu dile getirdi. Ateş, avukatların çıplak aramaya maruz bırakılan kişilere tamamen insanların çıplak bırakılarak zorla bedenlerine dokunularak, otur kalk yaptırılarak, yapıldığını duyduklarını ve bildiklerini ifade etti. Ateş ayrıca avukatlar olarak çıplak arama yapan kişiler hakkında şikayette bulunduklarını da ekledi. Avukat Dilancan Ateş, sözlerine şöyle devam etti: “Çıplak arama işkencedir diyoruz. Çünkü insanların tamamen bedenlerine müdahale içeriyor. Bunun haklı bir gerekçesini göstermek gerçekten zor bir konu. O kişinin, o kuruma bulundurulmaması gereken bir eşya soktuğunu, sizin bilmeniz gerekiyor. Uygulamada ne yazık ki buna ihtiyaç yok. Bunu gerçekten o kişi üzerinde bir baskı kurmak, cezaevlerinde bir hiyerarşi hissettirmek, algılama ve irade yeteneğini etkilemek, işkencenin tanımındaki durumları gerçekleştirmek için bu muameleyi uyguladıklarını biliyoruz.”

‘DEVLETİN ÇIPLAK ARAMADA ÖNLEYİCİ MEKANİZMASI YOK!’

Türk Ceza Kanunun 94. Maddesinde, Anayasanın 17. Maddesinde, ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde işkence yapmanın yasak ve yapan kişilere istisna tanınmadığını dile getiren Ateş, “Mutlak İşkence Yasağı, devletlere iki tane yükümlülük yükler; bunlardan bir tanesi bu işlemi yapmamak, ikincisi de çıplak arama yapıldığında etkin soruşturmak ve sorumluları cezalandırmak. Bu işkencenin yapıldığını biliyoruz. Devletin bu konuda önleyici bir mekanizması yok. İkinci olarak, bu dosyalarda etkin soruşturma yapılmadığını da görüyoruz. Avukatlar olarak da kendi dosyalarımızdan biliyoruz. Bu işkence suçundan şikayetçi olduğumuzda, çoğunlulukla takipsizlik aldığımız gibi dava açılsa bile ya yaralama suçundan ya da görevi kötüye kullanma suçlarından davalar açılıyor. Hiçbir zaman işkenceden bu dosyalar açılmıyor. Çıplak arama işkencesi gündemleştirildiğinde de devlet yetkililerinin, milletvekillerinin, İzmir’de yaşadığımız olayda olduğu gibi Valiliklerin, hemen inkar politikasını uyguladıklarını görüyoruz. Tamamen gerçekliği olmayan, yanlış beyanlarla, kamuoyunu yanlış bilgilendirdiklerini görüyoruz. Bu haliyle işkence suçunun etkin soruşturmaktan ne yazık ki uzaktayız. Temennimiz öncelikle çıplak arama işkencesinin yapılmasını önleyecek mekanizmalarının geliştirilmesi ikinci olarak da bu yapılan suçlara ilişkin etkin soruşturma yürütülmesi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde devletin etkin soruşturma yükümlülüğü var. Hem ulusal hukuka hem de uluslar arası hukuka uygun bir süreç yürütülmesini temenni ediyoruz. Avukatlar ve hukuk kurumları olarak çıplak arama işkencesi konusunda, hukuksal bütün süreçleri yürüteceğiz ve bu konuda mücadele etmeye devam edeceğiz. ” ifadelerini kullandı.

Editör: Haber Merkezi