21. yüzyılda bireysel ve toplumsal yaşamı istinasız her alanda etkileyen ve belirleyen teknolojik temelli iletişim, özellikle hız açısından sağladığı avantajlar kadar dezavantajları da önümüze koymuş durumda. Bunların başında, iletişimin niceliksel düzeyenin niteliksel düzeyinin çok çok önüne geçmesidir. İletişime geçmenin kolaylığı ve hızı, içeriğinin her geçen gün daha da fazla tali hale gelmesine neden olmaktadır. Aktarılan bilgi ya da paylaşım, iletişimde olmanın bir nevi aracı haline dönüşmekte; diğer bir ifadeyle iletişimin öznesi olması gereken konusu araç, aracı olması gereken aktarım kanalı ise esası teşkil etmektedir.

Bu dönüşüm eğitimden kültüre, ekonomiden siyasete kadar tüm toplumsal hareketliliklerde gözlemlenirken, en net sonuçlarını basın-yayın alanında göstermiştir. İletişim teknolojilerinin son 20 yılda kat ettiği gelişme, basın-yayın faaliyetinin adeta yeniden dizayn edilmesini zorunlu kılmıştır. Geçen yüzyılın toplumsal iletişim araçları olan gazete, radyo ve televizyon yayıncılığı form değiştirerek, basılı gazetelerin yerini internet medyası, radyonun yerini yine internet tabanlı farklı adlar altındaki uygulamalar alırken, televizyon yayıncılığı da sınırsız bir çeşitliliğe ulaşmıştır.

Yaşananların, bilimsel ilerlemelerin bir sonucu olarak insanlığın toplumsal evriminin parçası olduğu tartışmasızdır. Ancak bu dönüşümlerin ‘toplumsal ilerleme’ olarak addedilmesi, başka kriterlerle anlaşılabilmektedir. Bireylerin kendisini gerçekleştirmesi ve toplumsallığın farklılıkları yok etmeyecek, temel özgürlükleri önceleyen bir çerçevede kurulması, kriterlerin başında gelmektedir. Bu açıdan düşünce ve ifade özgürlüğünün somutlaştığı alanlardan basın ile basının üstlendiği ‘görünen gerçekliğin bilgisini aktarma’ sorumluluğu ve ‘halkın haber alma hakkı’, ‘toplumsal ilerleme’nin ayrılmaz parçasıdır.

Basın özgürlüğünün öneminin, varlığıyla değil yokluğuyla daha iyi anlaşıldığı bir yüzyılda yaşamaktayız. Basını özgür ve bu anlamda basın emekçilerinin sansür ve oto-sansürden azade olduğu ülkeler, toplumsal barışını da bilimsel ilerlemesini de yarınlara taşıyacak bir güvenceye kavuşturmuştur. Aksi durumdaki ülkelerin yaşadığı gerçek ise; hukuk düzeni evrensel ölçütleri yakalamamış, ekonomik sistemleri istikrarsız, bilimsel gelişmelerde dışı bağımlı, toplumsal çatışmaların eksik olmadığı bir görüntüdür.

Bu bağlamda başta gazeteciler olmak üzere ancak onlardan daha az olmamak kaydıyla eşit ve demokratik bir yaşam ve toplum özlemi duyan her kişi ve kesim, basın özgürlüğünü yaşamsal önemde görüp mücadeleye ortak olmalıdır. Çünkü bu mücadele, başarıya ulaşması halinde, kaybedeni olmayan mücadeledir.

EKİ İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Editör: Haber Merkezi