Şiddetle engellenmek istenen Taksim’deki LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nde gerçekleşen polis müdahalesi gündemdeki yerini koruyor. Aralarında güvenlik güçlerine tepki gösterenlerin de bulunduğu yaka paça gözaltına alınan 40’ın üzerinde yurttaş, akşam saatlerinde serbest bırakıldı. Gazeteci Bülent Kılıç’ın boynuna basılarak gözaltına alınması ve ses bombaları çocuklarını korkuttuğu için polisi uyaran bir ailenin gözaltına alınmak istenmesi ise polis şiddetinin geldiği boyutu gözler önüne serdi.

Görevi kötüye kullanma suçunun cezalandırılmaması polis şiddetinin dozajını artırırken yurttaşların en temel Anayasal hakların biri olan toplantı, gösteri yürüyüşü, baskı ve şiddet ile engellenmeye çalışılıyor. Cumartesi günü yapılmak istenen yürüyüşte işkence ile gözaltına alınan, kamerası kırılan Foto Muhabiri Bülent Kılıç ve hukukçular, polis şiddetini ve eylem yasaklarını BirGün’e değerlendirdi.


AFP FOTO MUHABİRİ BÜLENT KILIÇ: CANIMIZA KASTEDİLDİ

“Polis saldırısının oranını tespit etmesi gereken bir uzman, bilirkişi varsa eğer bunlar gazetecilerdir. Oradaki saldırının şiddet düzeyini ölçebilecek birikim düzeyindeyiz. Önceki gün gayet bilinçli şekilde ağır bir saldırı oldu. Normalde biz gazeteci olarak böyle bir dil kullanmayız ama dün bu saldırının hedefi olduktan sonra bunu söylememiz gerekiyor. Normalde bize haber yapabilmek için ayrılan bir alan vardır. Bu alanımız kalmadı. Polis önce gazeteciyi ortadan kaldırmaya çalışıyor.

rejimi-baskiyla-surduremezler-892774-1.


Yıllardır savaş bölgesinde haber yapıyorum. Bir keskin nişancı, bir gazeteci öldürdüğünde 100 düşman askeri öldürmüş sayılır. Savaş alanı böyledir. İstanbul’da barışçıl bir hak arama eylemi yapılıyor. Haberinizi yapar sağ salim eve dönersiniz. Ben dün savaşta aldığım riski aldım sokaktaki eylemde. Savaş alanından gazeteci mi eksiltmeye çalışıyorsunuz? Ben Türkiye Cumhuriyeti’nde yetişmiş, uluslararası akanda çalışan, bilinen bir gazeteci olarak söylüyorum bunu, siz neyi eksiltmeye çalışıyorsunuz? Canıma kastedilmeye çalışıldı, nefesim kesilmek istendi, bana bunu yapandan, yaşadığım sürece bunun mahkemede hesabı verilecek.”


rejimi-baskiyla-surduremezler-892775-1.
► İzmir’in Konak ilçesinde kadın örgütlerinin çağrısıyla İstanbul Sözleşmesi için eylem yapan kadınlara polis müdahale etmişti. Sosyal medyada paylaşılan videolarda polislerin kadınları darp ettiği görüldü.
► İstanbul Kadıköy'de Boğaziçi Üniversitesi rektör ataması protestolarında tutuklanan öğrencilerin serbest bırakılması için eylem düzenlendi. Polisin müdahalesiyle çok sayıda kişi gözaltına alındı.

KILIÇ'IN AVUKATI ÜLKÜ ŞAHİN: ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS

“Müvekkilim işkenceyle, ters kelepçe yapılarak ve boğazına basılıp nefessiz bırakılmak suretiyle gözaltına alma işlemi uygulandı. Aslında fiilen yapılmış bir gözaltı bu. Ancak basın mensubu olduğu anlaşılınca serbest bırakıldı. Şikâyetçi olmak için Taksim Polsi Merkezi’ne getirildi. Savcının talimatıyla sadece mala zarar verme ve görevi kötüye kullanmadan şikayetleri alındı ancak Kılıç’ın ifadesinde öldürmeye teşebbüs, yaralama ve özgürlüğünü kısıtlamadan da şikâyetler var. Bunlar hakkında ayrıca şikâyetçi olunacak.

rejimi-baskiyla-surduremezler-892777-1.

Bunların yanında idari yargıda maddi manevi tazminat davası açılması gündemimizde. Bu süreçlerin devamı olarak AYM ve AİHM’e e kadar süreç takip edilecek. Türkiye Gazeteciler Sendikası da bu süreçte Kılıç’a gereken hukuki desteği sağlayacak. Burada iktidarın ve medyanın nefret söylemi ile perçinlenmiş ve cezasızlık politikası ile dozu yükselmiş bir polis şiddeti söz konusu. İktidar meşruiyetini kaybettikçe şiddetin dozu da yükseliyor. Bu şiddet de sahada haber takibi yapan gazetecilere yönelmiş vaziyette ne yazık ki.”


rejimi-baskiyla-surduremezler-892776-1.

MERSİN BAROSU BAŞ. BİLGİN YEŞİLBOĞAZ: ORANTILI ŞİDDET OLMAZ

“İşin özü şu, Türkiye’de herkes Anayasa’nın verdiği hakka güvenerek her türlü barışçıl gösteriyi yapabilir. Bu Anayasal ifade özgürlüğüne yapılan bir saldırı. Şiddet için orantılı orantısız ayrımını da asla kabul etmiyorum. Şiddet şiddettir. Yapılanlar keyfi bir uygulama. Biz ülkenin özellikle hukuk devleti olmasını istiyoruz. Kanun devleti olmasına da karşıydık. O bile ortadan kalktı. Genelgelerle çıkan kararnamelerle hem özgürlükleri ortadan kaldırıyorsunuz hem Anayasayı tanımıyorsunuz. İç hukuk yollarıyla çıkan yasalar keyfilik doğurur. Yasal olmadıklarını da kesin olarak söyleyebilirim. Anayasaya aykırı olan her şey hukuka da aykırıdır. Bunların hukuka uygun şekilde düzenlenmesi gerekiyor. Kontrolü kaybediyorlar. Bu daha otoriter bir rejim haline dönüştürme, yasaklarla yönetme zihniyetidir. Özgürlükler farklı ses ve tercihler getirir. Bunu istemiyorlar. Tekçi bir anlayış yaratmak için bu yoldan gidiyorlar. Hayatın yelpazesindeki tüm renkleri engellemeye çalışıyorlar çünkü her renk bir özgürlüktür. Onlar ise ne kadar gri olursa o kadar kolay yönetiriz diyorlar.”


rejimi-baskiyla-surduremezler-892778-1.

DUAYEN HUKUKÇU TURGUT KAZAN: HUKUKUN ZERRESİ YOK

“Dün yaşananlar yeni değil, ne yazık ki Türkiye’de böyle bir yol açıldı. Oysa gösteri ve yürüyüş en temel haktır. Demokrasinin bel kemiğidir. Türkiye hep bu konuda ihlallerle karşı karşıyadır. O nedenle de yakın denetime alınmıştır. Her türlü pislik seyredilirken en temel haklar çiğnenmektedir. Değişimin tek yolu bu iktidarın koltuğunu kaybetmesidir. Hukukun zerresi kalmadığı için gerekçe de göstermiyorlar. Müteahhitleriyle kazanacakları rant dışında kimseye gün yüzü göstermiyorlar. Valiliklerin yasaklama kararları vs. kabul edilebilecek şeyler değildir. Anayasa Mahkemesi’nin kararı için İçişleri Bakanı ‘Siz tek başınıza işe gidebilecek misiniz?’ demiştir. O yüzden. Türkiye’de hukukçu olmak denizi olmayan ülkede bahriye nazırı olmak gibi.”

(BirGün - Yusuf Tuna Koç)

Editör: Haber Merkezi