İZ GAZETE- İzmir'de kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele gününe yönelik, Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde bir araya geldi. Kalabalık içerisinde kadın örgütleri üyelerinin yanı sıra HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, HDP İzmir İl Eş Başkanı Besriye Tekgür ve EMEP İzmir İl Başkanı Emine Uyar da bulunurken, alanda, 'Kadın cinayetleri politiktir, İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmeyeceğiz, krizin yükü patronlara, yaşasın kadın dayanışması' gibi sloganlar atıldı.

Yapılan basın açıklamasında, kadın mücadelesinden dem vuruldu. Ayrıca 100'ün üzerinde insanın hayatını kaybettiği İzmir depreminden de bahsedilerek, 'Depreme bir AVM'nin içinde giyinme kabininde yakalanan bir kadın, depremden kaçarken denemek için üzerine giydiği kıyafet üzerinden çıkarılmak istendi. Biz kez daha bu erkek egemen sistemde, biz kadınların canının bir elbise kadar bile değer olmadığını gördük. Tıpkı depremde yıkılan binalar gibi AKP’nin iktidar, sermayenin kar hırsı yüzünden ülke, tepemize çöken bir enkaz yığını. Biz kadınlar bu enkazı kaldırıp, yerine eşit, özgür, insanca yaşayacağımız bir dünya kuracağız" denildi.

'İLK 10 AYDA İZMİR'DE 19 KADIN CİNAYETİ!'

Basın açıklamasında, Türkiye’de kadınların şiddete uğramadığı,katledilmediği, evde, işyerlerinde, sokakta şiddet görmediği, çocukların istismara maruz kalmadığı tek bir gün olmadığı ifade edilerek, "Ekonomik kriz, savaş, pandemi ve deprem her yeni gelişmeyle kadına yönelik şiddet katlanarak artıyor. 2020 yılının 10 aylık zaman diliminde en az 256 kadın, cinayet sonucu yaşamını yitirirken, en az 197 kadının ölümü 'şüpheli’ olarak kabul edildi. Şüpheli olarak kayda geçen ölümlerle beraber 2020 yılının ilk 10 ayında toplam 453 kadın yaşamını yitirdi. Bu süre içerisinde İzmir’de ise 19 kadın cinayeti yaşandı. İpek Er'in, Aleyna Çakır'ın ve Nadira Kadirova'nın katilleri hala sokaklarda ellerini kolları sallayarak geziyor. Biz biliyoruz ki kadın cinayetlerini asıl faili erkek egemen kapitalist sistemdir" denildi.

'KAZANILMIŞ HAKLARIMIZA GÖZ DİKİLİYOR'

Açıklamada, "Kadınlara ve çocuklara yönelik işlenen tüm suçlarda her gün karşımıza çıkan adaletsiz yargı kararları bir diğerini aratır hale geliyor. Haksız tahrik indirimleri, iyi hal indirimleri hakim inisiyatifleri failleri cesaretlendiriyor. Kadın cinayetleri artıyor, şiddet vahşileşiyor, bu şiddeti önlemek için devlet nezdinde tek bir somut adım bile atılmıyor. Tersine, kazanılmış haklarımıza göz dikiliyor. Bu şiddeti önleyecek mekanizmaları oluşturacak İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı yasa, nafaka hakkı tartışmaya açılıyor" denildi.

'KADINA ŞİDDETİN KARŞISINDA OLMAK SAMİMİYETSİZ DEMEÇLERLE OLMAZ'

'Kadına yönelik şiddetin karşısında olmanın yılın belli günlerinde kadınlara kırmızı bir gül verilerek, samimiyetsiz demeçlerle, sözlerle olmaz' ifadeleri kullanılan açıklamada, "O kırmızı güller kız kardeşlerimizin mezarlarına kırmızı bir karanfil olarak dönmektedir. Bu şiddet önlenmek isteniyorsa İstanbul Sözleşmesi, 6284 gibi yasalar etkin olarak uygulanmalıdır. Bugün İstanbul Sözleşmesi’ni pazarlık konusu haline getirmeye çalışmak, Türkiye’de kadınların en önemli kazanımlarından birini yok saymaya çalışmaktır. Bugün İstanbul Sözleşmesi’ni savunan kadınlara saldırmak yaşamın ta kendisine saldırmak, çocukların özgürlüklerine yani bu ülkenin geleceğine saldırmaktır. Bahsedilen bizim haklarımız, bizim yaşamlarımızdır. Biz kadınlar özgürlük ve eşitlik mücadelesinde en önde yer alıyoruz. Haklarımızı korumak için sokaklara çıktığımızda doğrudan devlet şiddeti karşımıza çıkıyor. Bazı arkadaşlarımızın Las Tesis performansına katıldıkları içi yargılanması hala devam ediyor.  Daha birkaç ay önce İstanbul Sözleşmesi’ni savunduğumuz eylemde onlarca arkadaşımız yerlerde sürüklenerek, darp edilerek gözaltına alındı. İmza altına alınan uluslar arası sözleşmeler ve anayasal ve yasal haklarımıza karşın bizi korumayan devlet, yasamıza sahip çıktığımız için bizlere şiddet uyguladı. Şimdi pandemi önlemleri adı altında eylemlerimiz kısıtlanıyor, yasaklanıyor. Ancak bunların hiçbiri biz kadınları mücadeleden geriye düşüremeyecek. Biz kadınlar bugün olduğu gibi mücadele etmeye devam edeceğiz" ifadeleri kullanıldı.

'YA SALGIN YA AÇLIK YA CİNAYETTEN ÖLMEK İSTEMİYORUZ!'

Yapılan basın açıklamasında, "Ülke ekonomisinde yaşanan krizin yükü en çok biz kadınların omuzlarına yüklenirken, pandemi nedeniyle artan işsizlik ve ev içi bakım yükü yaşamlarımızı katlanılamaz hale getiriyor. Kadınlar ya krizin getirdiği artan işsizlik ve güvencesizlikle, aile içindeki şiddetten uzaklaşacak geçim kaynağı ve gelecek güvencesi olmadığı için erkek şiddetine mahkûm ediliyor ya da aynı işi yapmasına rağmen erkeklerden daha düşük ücret almaya, ucuz iş gücü olarak kayıt dışı güvencesiz, esnek çalışmaya zorlanıyor. Tüm bunlar yaşanırken kadınları daha çok işsizliğe, sigortasızlığa, kayıt dışı ve sendikasız çalışmaya ve ücretsiz izinlere mahkum eden istihdam paketleri açıklanıyor. Patronlara vergi indirimi, teşvik paketlerini açıklayanlar, işçi ve emekçilere “acı reçete” yazıyor, kadınların korunması için kişi başı 3 TL’yi reva görüyor.  Vaka ve ölüm sayıları hızla artarken, yüzde 70’i kadın olan sağlık işçi ve emekçilerinin “tükeniyoruz” feryatlarını duymayan iktidar, salgın önlemleri adı altında İşsizlik Fonunu, deprem vergilerini patronların yağmasına açıp, göstermelik kararlara imza atıyor.  
Kadınları giderek daha fazla oranda güvencesiz ve niteliksiz işlere mahkûm eden, bakım yüklerini arttıran, şiddeti derinleştiren, kadınları çaresizleştiren bu sömürü düzenini kabul etmiyoruz. Ya açlıktan ya salgından ya da cinayet sonucu ölmek istemiyoruz!" denildi.

'KADINLARIN CANININ BİR ELBİSE KADAR ÖNEMLİ OLMADIĞINI GÖRDÜK'

İzmir'de meydana gelen 6,9 büyüklüğündeki depremden en çok etkilenenlerin yine kadınlar ve çocuklar olduğu ifade edilen açıklamada, "Kadınlar toplumsal rolleri gereği “aileyi toparlama”, “hayatı yeniden kurma”, “çocuğun güvenliğini sağlama” ve tabii ki kendi fiziksel, sosyal ve ekonomik güvenliğini sağlama sorumlulukları altında ezildi. Birçoğu zaten işsiz olan kadınlar, çocuklarını bırakabilecekleri güvenli yerlerin olmaması ve açıklanan yardımların sadece evi yıkılan ve ağır hasarlı olanları kapsadığı için tüm kaygılarıyla beraber evlerine geri dönmek zorunda kaldı. Depreme bir AVM'nin içinde giyinme kabininde yakalanan bir kadın, depremden kaçarken denemek için üzerine giydiği kıyafet üzerinden çıkarılmak istendi. Biz kez daha bu erkek egemen sistemde, biz kadınların canının bir elbise kadar bile değer olmadığını gördük" ifadelerini kullanıldı.

'AKP'NİN İKTİDAR HIRSI YÜZÜNDEN ÜLKE, TEPEMİZE ÇÖKEN BİR ENKAZ YIĞINI!'

Açıklamada ayrıca, "Öte yandan devletin yapamadığını yaparak, büyük bir dayanışma örneği sergileyen siyasi parti, dernek, oda ve sendikalar ise çadır kentlerden apar topar çıkarıldı. İzmirliler de çadır kentlerde kalmaya devam eden vatandaşlar da bilsin ki dayanışmaya engel olamayacaklar. Olası depremlere karşı uyarılara rağmen, gerekli önlemleri almayan, risk analizi yapmayan, sağlıklı kentleşme için gerekli adımları atmayan yerel mülki amirlikten merkezi idareye kadar sorumlu herkesin hesap vermesini istiyoruz. Toplanan deprem vergilerinin nerelere harcandığını açıklayın. Deprem mağduru İzmirlilerin tüm kayıplarını derhal karşılayın.. Okulları, iş yerlerini ve devlet kurumlarına ait binaları denetleyin. Biz biliyoruz ki deprem öldürmüyor sizin kar hırsınız öldürüyor.  Tıpkı depremde yıkılan binalar gibi AKP’nin iktidar, sermayenin kar hırsı yüzünden ülke, tepemize çöken bir enkaz yığını. Biz kadınlar bu enkazı kaldırıp, yerine eşit, özgür, insanca yaşayacağımız bir dünya kuracağız" denildi.

ÖNERİLERİ MADDELER HALİNDE SIRALADILAR

Yapılan açıklamada talepler şöyle sıralandı:

İstanbul Sözleşmesi’nin iptali şiddetin önünü açmaktır: Sözleşme uygulansın!

İyi hal indirimi kaldırılsın!
Denetimli serbestlik uygulamasından kadınlara karşı suç işlemiş olanların faydalanması engellensin!
Kadınların korunmasının önündeki tüm bürokratik ve fiili engeller kaldırılsın!
Yeterli sayıda ve kadınların yönetiminde olan, kamu tarafından finanse edilen kadın sığınma evi açılsın!
Korunma ve sığınma talep edenler öncelikli olmak üzere her kadına iş ve sosyal güvence sağlansın!

Kadına yönelik her türlü şiddeti önleyen ve kadınları koruyan yasal düzenlemeler acilen yapılsın!
İşyerinde şiddeti, ayrımcılığı ve mobbingi önleyen düzenlemeler yapılsın!
Kadın istihdamında tek seçenekmiş gibi sunulan esnek-güvencesiz-kayıt dışı ve taşeron çalıştırmaya, kiralık işçilik uygulamasına son verilsin!
Bütçede, eğitimde ve her türlü yasa ve uygulamada toplumsal cinsiyet eşitliği esas alınsın!
Kapatılan kamu kreşleri açılsın, kadın veya erkek olduğuna bakılmaksızın en az 50 çalışanın bulunduğu iş yerlerinde gündüz bakım evi ve kreşler açılsın!
Eşit işe eşit ücret sağlansın!
Kadınlar için daha fazla yoksulluk, şiddet, göç ve ayrımcılık anlamına gelen savaş politikaları son bulsun. Eşit ve özgür biçimde bir arada yaşamın sağlanacağı demokratik koşulların oluşması sağlansın,
KHK'ler iptal edilerek haksız hukuksuz yere işten çıkarılan tüm emekçiler görevlerine iade edilsin!


 

Editör: Haber Merkezi