Türkiye aylar öncesinde girdiği seçim sürecinde artık sona doğru yaklaşıyor. Bisiklet kullanıcıları olarak bu süreçte dikkatimizi çeken nokta aslında bisikletin belki de tarihimizde ilk kez bir seçim döneminde gündem olması ve konuşulması oldu. Hem bu noktadan çıkışla bisikleti bir siyasetçi ile konuşmak istedim.

İzmir'in belki de sahadaki en dinamik milletvekillerinden birisi olan Sayın Murat Bakan'a bu konuda görüşme talebimi ve birlikte bisiklete binme isteğimi ilettim. Dakikalar geçmeden kendisinden memnuniyet duyacağını ifade eden bir telefon aldım.

Seçim çalışmalarındaki yoğunluk ve konunun seçim sonrasına kalmamasını da düşünerek 20 Haziran Çarşamba günü için Alsancak İskelesi önünde buluşmak için haberleştik.

Buluşmanın ardından pedallar Konak yönüne doğru dönmeye başladı. Konak yönüne doğru sürerken Murat Bey ile hem bisikleti hem bisikletli ulaşımı, sürdürülebilir çevre için bisikletin önemini ve İzmir'i konuştuk.

Bisiklet dediğimde aklınıza ne geliyor?

Bisiklet deyince aklıma uygarlık geliyor. Neden mi? Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi olarak savunduğumuz önemli konulardan birisi de "Sürdürülebilir Yaşam". Stephen Hawking sağlığında "100 yıl içinde yerleşecek yeni gezegenler aramalıyız, çünkü bir süre sonra dünya artık yaşanabilir bir gezegen olmayacak" demişti. Bunu söylemesinin temel bir nedeni var. Dünyanın tüm kaynakları hızla tükeniyor, canlı türleri azalıyor. Canlı, cansız doğadaki hiçbir şeyin kıymetinin olmadığı bir zamanlardayız. Her ne kadar önlemler alınmaya çalışılsa da ne yazık ki bu durdurulamıyor.

Bunu durdurmanın yolu öncelikle enerji politikalarını değiştirmekten geçiyor. Atmosfer hızla kirleniyor, okyanuslar kirleniyor, içilebilir su kaynakları azalıyor, ekilebilir tarım arazileri azalıyor ve küresel ısınma gün geçtikçe iklimlerin insanlığın aleyhine değişmesine sebep oluyor. Bu sebeple köklü çözümlere ihtiyacımız var.

Ve tabii ki ulaşım araçlarımızın bu kirlenme içindeki etkisi çok büyük. Karbon salınımlı motorlu araçlarla sürdürülebilir bir yaşamı devam ettiremeyeceğimiz çok açık. Daha fazla yol, daha fazla otomobil demek, doğaya daha fazla karbon salınımı demek. Sürdürülebilir bir çevre ve yaşam istiyorsak, yaya ve bisiklet ulaşımını arttırmak zorundayız. Daha doğrusu öncelikli kılmamız gerekiyor. Şehir merkezlerindeki araç sayısını hızla azaltmamız lazım. Eğer şehirlerde yaya ve bisikletliler için rahat hareket alanları oluşturamazsak sürdürülebilir bir kent hayatımız kalmayacak.

Dolayısıyla "bisiklet" deyince benim aklıma "sürdürülebilir yaşam" geliyor. Doğayla uyum içinde yaşamak geliyor. Uygarlık geliyor. Bana göre uygar olmak demek yaşadığın çevre ile uyum içinde yaşamak demek. Ekolojinin bir parçası olmak demek. İnsan bir virüs gibi her gittiği yere yayılıyor ve kendisi dışındaki canlı türlerine yaşam hakkı tanımıyor. Atmosfere ve yeryüzüne gereken saygıyı göstermiyor. Yeryüzü ananın hakkını ona vermek için bisikletli ulaşımı öneriyorum ben. Ya yürüyeceğiz ya da bisiklet ile gideceğiz.

Ben milletvekiliyim ve meclise yürüyerek gidiyorum. Evim kent merkezinde ve her yere yürüyerek gidiyorum. Bisikleti aktif olarak kullanmasam da benim ve çocuğumun bisikleti var. Bisikletli ulaşımın teşvik edilmesinden yanayım. Şehirlerin çevre ile ilgili atacağı en önemli adımlardan birisinin bisikletli ulaşım altyapısını geliştirmek olduğunu düşünüyorum.

İzmir özelinde bisikletin durumunu nasıl görüyorsunuz?

İzmir'deki bisiklet kiralama sistemi Bisim'i başarılı buluyorum. Daha da yaygınlaşması gerektiğini düşünüyorum. Bisiklet yollarının arttırılması insanları daha fazla bisiklete binmeye teşvik ediyor. Bisikletli ulaşım altyapısının genişletilmesi ve sahil şeridinden diğer ilçelere doğru genişletilmesi gerekli. İzmir kent merkezi dışında seçim çalışmaları yaptığım köylere giderken en ücra köy yollarında bisikletliler için rota tabelalarına rastladım. Mesela Kaplancık Köyü'ne gittik. Oradan geçen bir bisiklet rotası olduğunu ve o noktadan diğer köylere bisiklet ile kaç kilometre mesafe olduğunu gösteren tabelalar gördüm. Bunlar bence olumlu adımlar. Belki yeterli değil henüz ama önemli bir gelişim ve bisiklet kullanan sayısında da kayda değer artış var.

Tabi bunda bisiklet aktivistlerinin çok etkisi var. Perşembe Akşamı Bisikletçileri'ni biliyorum ve tabi bununla sınırlı değil birçok bisiklet grubu da var İzmir'de hepsi de bisikleti teşvik etmek için gayret sarf ediyor. Tabi senin yazılarını yazdığın www.bisikletvs.com'u da biliyorum, yazılarını takip etmeye çalışıyorum.

Bazen yüz kadar bisikletliye yollarda denk geliyorum ve bunu görmek hoşuma gidiyor. O esnada o yüz bisikletlinin yerine yüz araba ile yola çıkıldığını düşündüğümde bunun doğa için, şehir hayatı için ne kadar kötü bir tercih olduğu aklıma geliyor. Bu yüzden bisiklet kullanımı arttıkça mutlu oluyorum. Çevreci, sağlıklı ve ekonomik bir ulaşım aracı bisiklet. Petrolde dışa bağımlı olduğumuzu düşündüğümüzde bize döviz kaybettirmiyor. Bu açıdan hem ülke ekonomisine hem çevreye hem de insanlığa yönelik doğru bir iş yapmış oluyor bisiklet kullananlar.

Bisikletle gezdiğimiz sırada sohbet ederken bisiklet için "barışçıl ve pozitif bir araç" demiştiniz. Bunu biraz açar mısınız? Ne demek istediniz?

Bisiklet barışçıl bir araçtır, insanlar bisikleti ile birisi yanlarına geldiğinde ya da bisikletli birisi ile karşılaştığında onun hakkındaki algıları pozitiftir. Bunu motorsiklet ve otomobil için söyleyemeyiz. Bisikletin insana verdiği olumlu bir duygu var. Bu nedenle bisikletinizle yurdun en ücra köylerine gitseniz insanlar size pozitif yaklaşacaklardır diye düşünüyorum. Bunu tecrübe ediyorsunuzdur yaptığınız turlarda. Zaten dünyaya baktığınızda bisikletin en yoğun kullanıldığı ülkeler en uygar, suç oranının en düşük olduğu barışçıl ülkeler. Evet bisiklet o sebeple barışçıl, birleştirici, çevreci ve uygar bir ulaşım aracıdır.

Bu seçimlerde aslında bir ilk de yaşanıyor biliyorsunuz bisiklet bağlamında. Belki de Türkiye siyasi tarihinde "bisiklet" ilk defa seçim gündemi oldu ve tartışıldı.

Bir yazımda "Bisiklet tunusol kağıdı gibidir. Bisikleti savunanlar ile onu küçümseyenleri göz önüne getirdiğinizde aslında başka birçok şeyin ortaya çıkmasını sağlayan bir araçtır" demiştim.

Tabi burada lafı Sayın Muharrem İnce'nin Samsun mitingi sırasında kendisine hediye edilen bisikleti kullanmasına getirmek isterim. Sayın İnce aynı zamanda Cumhurbaşkanı seçilirse bisikleti makam aracı olarak Cumhurbaşkanlığı envanterine kayıt ettireceğini de söyledi. Bizim için bu söyledikleri ve yaptığı bir umut oldu. Sonrasında iktidar partisi sözcülerinin Muharrem Bey'in bu davranışını ve bisikleti küçümseyen, bir alt sınıf, gelişmemişlik simgesi olarak niteleyen açıklamaları geldi. Siz nasıl okudunuz bu olan biteni?

Hollanda'nın Başbakanı parası olmadığı için mi bisiklet kullanıyor? İngiltere zayıf ve güçsüz bir ülke olduğu için mi bisikletli ulaşıma yönelik büyük adımlar atıyor? Temelde bir felsefe farkı var ve dediğin gibi bisiklet bir turnusol kağıdı. Mevcut iktidarın felsefesi şu; Güçlü devlet büyük uçakları, büyük sarayları olan devlet... Cumhurbaşkanı'nın sayısız koruması ve koruma aracı olması gerekiyor bu görgüsüz devlet anlayışına göre. Halbuki uygar olan ülkelerde uygarlığı var eden para değildir. Uygarlık bilim, kültür, eğitim ile ilgili bir konudur. Eğitimli toplumlar, kültürlü toplumlar, kültür ve sanatın güçlü olduğu toplumlarda bisiklet yaygın. Bunu yurtdışına her gittiğimde görüyorum, yaşıyorum. Dolayısıyla bir ülkede ulaşıma, ulaşım araçlarına bakış, aslında bakarsanız insana bakışı, doğaya bakışı, çevreye bakışı da yansıtıyor.

Ülkemizde yağmacı bakış açısına sahip bir iktidar mevcut. Herşey yağmalanıyor. Canlı, cansız doğa yağmalanıyor. Ekonomik kaynaklar yağmalanıyor. İktidarın kent ile ilgili gelişmişlik algısı yüksek gökdelenler, geniş asfalt yollar, büyük AVM'ler yani özetle beton ve asfalt. Ama uygarlık bu değil. Uygarlık çevre ile uyum içinde yaşamak demek. Bisiklet tercihi ekonomik temele dayalı bir ulaşım tercihi olabilir ve tasarruf da bizim ülkemiz için çok önemlidir. Aynı zamanda çevre ile uyum içinde yaşamak isteyen insanların, yüksek bilince dayalı tercihidir bisiklet. Dolayısıyla iktidarın bu bilinç düzeyine sahip olmadığı yaptıkları açıklamalardan çok net görülüyor ve dediğin gibi bisiklet burada turnusol kağıdı görevini yerine getirmiş oldu.

Aslında vatanını sevmek, ülkeni sevmek doğayı sevmek ile başlar. Hayvanları, canlı cansız her varlığı sevmek ve korumaktan geçer. Vatan sevgisi büyük otoyollar, büyük köprüler, büyük arabalar demek değil.

Bisiklet kullanıcıları olarak her platformda, her yerde "Yol yaparak ulaşım sorununu çözemezsiniz" diyoruz. Çünkü sizin de dile getirdiğiniz gibi daha çok yol daha çok otomobil demek. Şehir içinde toplu ulaşım ağının yaygınlaştırılması yerine ilave yol, tünel ve köprü yaparak "trafik kışkırtması" diye nitelenen şeye de sebep oluyorsunuz. Bunun önüne geçmek için, çözümün "Yol Diyeti" olduğunu bilen İngiltere, Fransa gibi ülkeler Londra'da Paris'te bazı büyük bulvarları trafiğe kapatma kararı aldı ve 2019 yılında bunu uygulamaya geçirecekler. Ülke yönetimine talip bir partinin mensubu olarak bunları sizin huzurunuzda da dile getirmek isterim.

Son soru olarak; Murat Bakan'ı mecliste bisiklet kullanıcılarının bir sözcüsü, savunucusu olarak görebilir miyiz?

Elbette seve seve. İsteklerinizi ve sesinizi duyurmak istediğiniz her an bunu aşkla, şevkle yapacağımı vurgulamak isterim.

Editör: Haber Merkezi