NİL KAHRAMANOĞLU/ İZ GAZETE- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün (RSF) yayınladığı 2020 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye dünya sıralamasında üç basamak yükselerek, 180 ülke arsında 154. sırada yer aldı. Türkiye, geçen yıl yayınlanan raporda 157. sırada yer almıştı. Ancak Türkiye’nin açıklanan listede yükselmesinin nedenin diğer ülkelerin kötüyü gidişi olarak gösterildi.

Açıklanan rapora göre, Norveç dördüncü kez en özgür ülke oldu. Norveç’i Finlandiya ve Danimarka izledi. İsveç dördüncü, Hollanda beşinci, Jameika altıncı, Kosta Rika yedinci, İsviçre sekizinci, Yeni Zelanda dokuzuncu ve Portekiz listede onuncu sırada yer aldı. Listenin sonunda ise Kuzey Kore yer aldı.

Açıklanan raporun ardından Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İzmir Şube Başkanı Halil İbrahim Hüner ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC)  Başkanı Misket Dikmen, oluşan tabloyu İz Gazete’ye değerlendirdi.

‘BİR İYİLEŞME SÖZ KONUSU DEĞİL’

Gazetecilerin tutuklanmasının Türkiye’nin sicili açısından olumsuzluk yarattığını ifade eden TGS İzmir Şube Başkanı Halil İbrahim Hüner, açıklanan rapordaki yükselişin herhangi bir iyileşme neticesinde olmadığını belirtti. Tutuklamaların terörle mücadele kapsamında değerlendirildiğini söyleyen Hüner, “Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) bu raporu açıkladığında, bizden daha kötü durumda Singapur, Irak, Malezya, Çin gibi ülkelerin kötü notundan dolayı yükseldik. Bizde bir iyileşme söz konusu değil. Aksine düşünce ve basın özgürlüğü anlamında günden güne bir kıskaçla karşı karşıyayız. Gazeteci arkadaşlarımız tutuklu. Ama bunu basın ve ifade özgürlüğü olarak algılamıyorlar, terörle mücadele kapsamına sokuyorlar. Oysaki gazetecinin elinde kaleminden başka, düşüncesinden başka bir şey yoktur. Fikirlerini, düşüncelerini, Anayasa’daki fikir ve düşünce özgürlüğünden kaynaklanan haklarını kullanırken; bunları terörle mücadele kapsamına sokarak tutsak ediyorlar. Avrupa Birliği de Dünya Gazeteciler Örgütü de bunları daha net algılıyor. Gazeteciler, düşünce ve ifade özgürlüğünü savundukları için içeride olduklarını, terörist olmadıkları kanaatini oluşturuyorlar. Biz de diyoruz ki bu demokrasiye yapılan bir darbedir. Gazetecileri içeride tutmak Türkiye’nin sicilini bozuyor” dedi.

‘YATIRIMCI GÜVEN DUYMUYOR’

Basın özgürlüğünün darbe almasının ekonomiyi de etkilediğini dile getiren Hüner, “Biz başka sıkıntı şuradan kaynaklanıyor; özellikle Avrupa ve Amerika yaptırım yapacakları ülkelerin demokrasilerine bakıyorlar. Düşünce ve ifade özgürlüğüne bakıyorlar. Türkiye’de bunlar olmadığı için yatırım gelmiyor. İş, aş imkânı sıkıntıya düşüyor. Bu açıdan bakarsak işin ekonomik tarafı da var. Sadece gazetecileri terörist diye tutukluyorsunuz ama yatırım yapacak kişi düşünce özgürlüğü olmadığı için güven duymuyor. Böyle olunca ülkeye para da gelmiyor” diye konuştu.

‘İÇİMİZE SİNMİYOR’

Yayınlanan rapor içlerini sinmediğini söyleyen Hüner, “Önceden daha üst sıralardaydık. Bir, iki gazeteci fikirden ya da yazdıklarından dolayı tutuklanıyorlardı ama onlar o kadar azdı ki idare edebiliyorduk. Şu an yüzlerce gazeteci cezaevinde. Oda Tv’deki arkadaşlara bugün ceza verilse bile yattıkları süre göz önüne alındığında tahliye edilmeleri gerekir. En üst sınırdan ceza alsalar dahi şu an tahliye edilmeleri gerekir. Avukatlarının yapmış olduğu başvurulara bakılmadan reddedildi. Bu konularda çok üzüntülüyüz, sıkıntılıyız” dedi.

‘ADALET TERAZİSİ BİR KEZ DAHA ŞAŞTI!’

Son olarak hükümetin çıkardığı af yasasına da değinen Hüner şunları söyledi: “Ceza İnfaz Düzenlemesi ile ilgili itirazlarımıza da ilettik. Bu düzenlemenin vicdanları yaralamamsı gerektiğini söyledik. Kişisel suçlarda yapıyorsunuz ama yarın daha büyük çapta insan zarar görecek dedik. Nitekim görüyoruz da. Eşini öldüren bir şahıs Gaziantep’te aftan yararlanıp çıktı. Daha sonra çocuğunu döverek öldürdü. Bu hakikaten vicdanları kanatıyor. Bu açıdan çıkarılan infaz düzenlemesi toplumda adalet duygusunu yerleştiremedi. Gazeteciler, aydınlar, bilim insanları da bu düzenleme dâhil edilseydi o zaman adaletten söz etmek mümkün olurdu. Ne yazık ki adaletin terazisi bir kez daha şaştı.”

DİKMEN: SON DERECE UTANDIRICI

Türkiye’nin, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinde yıllarıdır alt sıralarda yer almasını değerlendiren İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen ise, durumun Türkiye’nin itibarı açısından kaygı verici olduğunu belitti. Yaşanan yükselmenin bir anlam ifade etmediğini ifade eden Dikmen, “Yayınlanan rapora göre 3 basamak üste çıkmışız. Gülelim mi, ağlayalım mı bilemiyorum. Bu bizim için; hele ki bu mesleğin içinde olan bizler için gerçekten son derece utandırıcı. Ama en önemlisi Türkiye’nin dünya genelindeki itibarı için açısından da çok düşündürücü ve kaygı verici. Ne yazık ki yıllardır bu sıralamanın en gerisinde olmaktan kurtulamıyoruz. Bunda uygulanana politikaların konuya bakış açısının ve hukuka gereksinimin daha da zor duruma düşmesinden kaynaklanan bir hal söz konusu. Türkiye’nin batısındaki ülkelerin daha üst sıralarda, doğusundaki komşularının ise daha alt sıralarda olduğunu görüyoruz. Bu aslında Türkiye’nin bulunduğu coğrafyadaki siyasal koşulların da bir göstergesi. Basın özgürlüğünün olmadığı yerde dikta rejiminden söz edilir” diye konuştu.

‘ENDİŞE VE KAYGI GİDEREK BÜYÜYOR’

İktidarın dayatmalarıyla tek sesliliğe giden bir sürecin içerisinde olduğumuzu söyleyen Dikmen, “Ne yazık ki doğruların, gerçeklerin ve fikirlerin yazılmasından, çizilmesinden, söylenmesinden rahatsız olanların dayatmasıyla ülkemiz hızla tek sesliliğe gidiyor. Pek çok medya organının siyasi iktidarın tahakkümü altında olduğu ve onların yönlendirmesiyle haber yaptığı ülkemizde sosyal medya bir alternatif haline gelmişken; o alternatif içerisinde de kirli bilginin, algı yaratmaya çalışan ve gerçekte uzak bilginin de çok baskın olduğu bir ortamda ülkede yaşanan hukuksuzluklar, doğa katliamları, yolsuzluklar ancak o ortam üzerinden bozulmaya uğrayarak yansıyor. Avrupa Konseyi Ocak ayının sonunda şöyle bir görüş belirtmişti; ‘Türkiye’de basın özgürlüğü ve gazetecilerin güvenliği endişe verici boyutta.’ Bu görüşü büyük harflerle not etmiştim. O endişe, kaygı içeride bulunan bizler açısından giderek daha da büyüyen bir boyutta” dedi.  

‘HANGİ VİCDAN?, HANGİ ADALET?’

İnfaz Düzenlemesi adı altında çıkarılan af yasasını da değerlenirden Dikmen, gazetecilerin düzenleme dışında bırakılmasını eleştirdi. Dikmen, “Korona günlerinde öyle bir gerekçe çıktı ki dünya üzerinde, insanın yaşam hakkını korumak üzerine. Özellikle tutuklular için bir düzenleme geldi. Bu birden bire infaz düzenlemesine, af yasasına dönüştü. Yüz bine yakın mahkûm ki bunların içinde katiller, tecavüzcüler, suikastçılar, hırsızlar, uyuşturucu satanlar var. Ama düşünen, yazan, çizen herkes içeride tutuldu. Gece yarısı konan tek bir maddeyle gazeteciler, düşünenler siyasiler içeride kaldı. Onları içeride tutmak insan haklarına aykırıdır. Burada hukuktan söz edemezsiniz. Hangi vicdan?, Hangi adalet? diye sorarsınız. Yaşam hakkı evrensel bir haktır. Bu yaşam hakkına vurulmuş çok önemli bir darbedir. Meslektaşlarımız Yeni İnfaz Yasası’na bile isteye alınmadılar” diye konuştu.

‘HİÇ ŞAŞIRMIYORUZ’

Ulusal egemenliğin 100. yılının kutlandığı bir süreçte basın özgürlüğü konusunun aşılmış olması gerektiğini söyleyen Dikmen, “Biz diyoruz ki; düşünceden, bilgiden, haberden, yorumdan korkmayın. Bunu yasaklama çalışanlardan çekinmek lazım. Gazeteciler olarak insanların bilgi edinme hakkının peşinden gitmelerini istiyoruz. Bu konunun tam da ulusal egemenliğin 100. yılını idrak ettiğimiz günlerde, Anayasamızın 96. yılında bunları çoktan aşmış olmalıydık. Bu nedenle maalesef RSF’nin açıklamış olduğu bu rapora hiç şaşırmıyoruz” dedi.

Editör: Haber Merkezi