Şimdiye kadar konuya ilişkin çok sayıda paylaşımı yargıya taşıyan İzmir Barosu, son olarak 16 Nisan’da yapılan halkoylaması öncesi sosyal medya hesabında “17 Nisan günü savaşı kazanınca, bunların karıları ve kızları ganimet olarak ‘evet’çilere helaldir” şeklinde paylaşımda bulunan Ö.A. hakkında suç duyurusunda bulundu.

Bahsi geçen paylaşımı yapan Ö.A.’nın bu beyanının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 216. maddesinde ifade edilen “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama”suçunun unsurlarını oluşturduğu ifade edilen suç duyurusu dilekçesinde, “Türkiye'de önemli bir sürecin yaşandığı bir ortamda, böylesine ayrıştırıcı ve aşağılayıcı nitelikteki sosyal medya paylaşımları hiç kuşku yok ki nefreti yaymak anlamına gelir” denildi. 

Düşünce özgürlüğünün demokratik toplumlardaki mutlak sınırının “şiddet” olduğu hatırlatılan dilekçede, Ö.A.’nın ifadelerinin açıkça şiddeti över nitelikte olduğu, savaş ve savaş hukukundan bahsettiği, kadınları ise savaş ganimeti olarak tanımladığı, ayrıca kendisi gibi düşünmeyen ve farklı düşünceleri dile getiren kişilere ise hakaret içerdiği belirtilerek, bahsi geçen paylaşımın düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği ifade edildi.

Anılan nedenlerle 1136 sayılı Avukatlık Kanunu 76. maddesinin barolara yüklediği “hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak görevi nedeniyle şikayet başvurusunda bulunma zorunluluğu doğmuştur” denilen dilekçede, şikâyet olunan Ö.A. hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak yayının durdurulması ve kaldırılması ile cezalandırılmasını temin amacıyla kamu davasının açılmasına karar verilmesi talep edildi.

Konuya ilişkin görüşlerini açıklayan İzmir Barosu Başkanı Av. Aydın Özcan 80 milyon Türk halkı olarak birlik olunması gereken bu günlerde toplumu ayrıştırıcı, düşmanlık tohumları eken, tüm kadınların onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek biçimde hakaretamiz ve aşağılayıcı ifadeleri kabul etmenin mümkün olmadığını dile getirdi. Av. Aydın Özcan “bu tip paylaşımlar ülkemizin birlik ve beraberliğini bozmak, toplumda umutsuzluk ve kaos yaratmak amacı taşımakta ve kamu düzeni açısından açık ve yakın tehlikeye vücut vermektedir” dedi. Özcan, “dilekçemizde de belirttiğimiz üzere gerek ulusal ve gerekse evrensel hukukta düşünce özgürlüğünün sınırları çizilmiştir ve şiddet içeren söylemler bu sınırın dışında kalmaktadır. Dolayısıyla bu ve benzeri paylaşımlar dünyanın hiçbir yerinde düşünce özgürlüğü kapsamına girmemektedir. Bu nedenle Avukatlık Kanunu’nun barolara vermiş olduğu ‘…hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak…’ yine aynı yasanın baro yönetim kurullarının görevleri arasında saydığı ; ‘hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak’ maddeleri uyarınca adı geçen şahıs hakkında suç duyurusunda bulunmak zorunluluğu doğmuştur” dedi.

Editör: Haber Merkezi