Özgür Coşkun sunumuyla gerçekleşen Sektör programının canlı yayın konuğu olan Avukat Zafer Binici, meslektaşlarının sektör içerisinde yaşadığı sıkıntılardan, mevcut yasal düzenlemelerden ve ülke gündemine dair pek çok konudan bahsetti. Binici, ‘Yasalarımız bizlere hukukçu gözüyle bakarken, ticari tarafımızı unutmuş’ diyerek, “Pandemi döneminde her sektörde olduğu gibi hukuk camiasının da zor durumda olduğu gerçek. Avukatların içerisinde bulunduğu sıkıntıların üzerine salgında eklendi. Avukatlık konusunda şikayetçi olduğum durum, mevzuata ve yasalara göre esnaf değiliz. Kabul edilen yasalara göre ticari bir yanı yok. Ama hayatın gerçekleri içerisinde avukat hem kendisinin hem de ailesinin geçimini idame ettirmek zorundadır. Dolayısıyla yasalarımızda hukukçu gözüyle bakılırken, ticari tarafımız unutulmuş. Bu anlamda düzenlemeler oldukça eksik. Salgın döneminde adliyeler, avukatlık ofisleri kapandı. Devlet bazı önlemler alarak diğer sektör çalışanları gibi bizleri de korumaya çalıştılar. Ancak bu sadece çalışmaydı ve gerçek ihtiyaçların oldukça altında rakamlardı. Ekonomik sıkıntılar nedeniyle icra ve adli vakalar artış gösterdi ve adliyeler oldukça kalabalıklaştı. Avukat ve yanında çalışan personeller bu iş akışı içerisinde yer almak zorunda kalıyor. Ayrıca esnafımız zor durumda ve avukatların müvekkilleriyle olan ilişkileri zora girmeye başladı. Ancak bir şekilde güç birliği yapmak durumundayız. İnanıyorum bu sıkıntıları da atlatacağız” dedi.

‘ŞİDDETİ KINIYORUM’

Geçtiğimiz aylarda icra memurlarıyla birlikte hacze giden Avukat Ersin Arslan’ın haczi yaptırmak istemeyen ev sahibi tarafından tabancayla vurarak öldürülmesine ilişkinde, Toplumsal bir olaydır ve iyi irdelenmelidir. Vatandaş gerçekten zor durumda ancak avukatta kendi alacağı için gitmiyor ki işini yapıyor. Avukatlara karşı şiddet gösteren kişileri kınamaktan öte lanetliyorum” açıklamasında bulundu.

REFORMLAR ARTTI

Yargı reformlarındaki artışın altında yatan nedeni araştırmak gerektiğini söyleyen Binici, “Yargı reformları gerçekleşiyor ancak uygulayıcılar düzgün uygulayamıyor. Bir ülkede yasama yürütme ve yargı üzerine tartışmalar açılıyorsa burada sıkıntı var demektir. İlla ki yürütmenin yargı üzerinde etkisi var demiyorum ama tartışmaya açılması bile hoş değil. Yargı reformları üzerine konuşacak olursam, hukukun dinamik olması nedeniyle yargıda yeniliklerin yapılması kadar doğal bir şey yoktur. Ama reformların son iki yılda neden arttığına dair irdeleme yapmak lazım. Yasaları yapabilmekten ziyade uygulayabilmek önemlidir” dedi. Yasal olarak avukatlara şirketleşme olanağının verilmemesini değerlendiren Binici, “Kurumsallaşmanın önü açılmadır. Çünkü Türkiye’de ihtiyacın ötesinde avukat sayısı var. Başka bir nedeni de dünyada bu sistem nasıl işliyor ona bakmak lazım. Gelişmiş ülkelerde avukatlık mesleği şirketleştiğini, birden fazla avukatın bir araya gelerek ticari bir müessese gibi ortaklık kurduklarını görmekteyiz. Avukatlık Kanunu yargı reformu içerisinde yer alması ve mevzuatın güncele uygulanması yerinde olur. Avukatların birden fazla çalışarak şirketleşmesi meslektaşlarım ve mesleğin kalitesi açısından doğru olacaktır” dedi.

‘KARAR SİYASİYDİ’

İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle çıkılmasının hukuksal ve siyasal boyutu olduğunu söyleyen Binici, “Özellikle son dönemde sözleşmenin bazı konuları tartışmaya açıldı. Bu kısımlar aslında kadına yönelik değildi. Cinsiyet eşitliği gibi hususlardı. Bunun üzerinden algı yaratılmaya çalışıldı. Devam eden 10 yıllık süre içerisinde İstanbul Sözleşmesi dayanak yapılarak ülkemiz mevzuatında bir çokta yenilik yapıldı. İptal edilmesi anlamındaki karar siyasiydi. Sözleşemeye karşı çıkan kesim aslında iktidar tabanına yakın bir kesimdi” dedi. İnsan Hakları Eylem Planıyla alakalı, “İnsan haklarına önem vereceğiz ve koruma altına alacağız şekline lanse edildi. Öncelikle bir konuda düzenleme yapılıyorsa konunun eksik ve hatalı olduğunu kabul etmeliyiz. Eylem planı içerisinde güzel uygulamalarda mevcut. Özellikle içerisinde yer alan çocuk mahkemelerinde hakimin cübbe giymemesi yada görevlilerde adli bir kıyafetin olmaması da oldukça güzel ancak doğru uygulayıcılarla birlikte devam ederse” açıklamasında bulundu. Halkların Demokratik Partisinin (HDP) kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde açılan davaya ilişkin, “Bu konuda dikkatimi çeken nokta Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı hazırladığı iddianameyim Anayasa Mahkemesi’ne gönderdi. Burada çıkan raporda da iddianamede eksikler mevcutmuş. Dolayısıyla iddianameyi asılsız bulunmadı. Bu konu bir yere çekildi ve her kesimden birileri Anayasa Mahkemesi hakkında yorum yapmaya başladı. Bu durum saygı boyutunu da geçti. Yıpratılmasına Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir evladının müsaade etmemesi lazımdır” açıklamasında bulundu.

Editör: Haber Merkezi