Gizem TABAN/İZGAZETE- Bu yıl 22-23 Eylül tarihlerinde İzmir’de Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ev sahipliğinde toplanacak olan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Sosyal İşler, Sağlık ve Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu toplantıları öncesinde; ‘Kapsayıcı, Adil ve Sürdürülebilir Kalkınma’ konulu açılış konferansı gerçekleşti. Tarihi Havagazı Fabrikası’nda gerçekleşen konferansın açılış konuşmasını AKPM Sosyal İşler Sağlık ve Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu Başkanı, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Sekreteri ve İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke yaptı. TBMM ev sahipliğinde İzmir’de yaklaşık 50 Avrupalı parlamenterin ağırlanacağı ve iki gün sürecek toplantılar öncesinde Komisyon Başkanı olarak Selin Sayek Böke, toplantıların içeriği, sunulacak raporlar ve tartışılacak konularla ilgili kamuoyuna bilgi verdi. Konferansta Avrupa Sosyal Haklar Komitesi Başkanı Karin Lukas, Avrupa Sosyal Şartı’nın Sosyal Devletin İnşasında önemi ve Avrupa Sosyal Şartı’na dair güncel gelişmeleri değerlendirirken, AKPM Genel Sekreteri Despina Chatzivassiliou-Tsovilis ise AKPM’nin Sosyal Haklara dair çalışmalarını anlattı. Etkinliğe; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, milletvekilleri, ilçe belediye başkanları ve AKPM üyeleri katıldı.

‘KESKİN BİR DÖNEMİN EŞİĞİNDEYİZ’

“Dünya büyük bir değişimin eşiğinde, çok uzun süredir bu değişimi tartışıyoruz” sözleriyle konuşmasına başlayan AKPM Sosyal İşler, Sağlık ve Sürdürülebilir Kalkınma Komitesi Başkanı, CHP Genel Sekreteri ve İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, şunları söyledi: “Ekonomik düzenin ortaya çıkardığı yıkım, herkesin üzerine çökmüş vaziyette… Dünya coğrafyasının her köşesinde, belki farklı oran ve hızlarda ama düzenin sonucunda çıkan yıkım, herkesi aynı yıkımın altında bırakmış vaziyette… Daha yoksuluz, daha kırılgan ve güvencesiz hissediyoruz. Aynı zamanda hayat da artık çok daha pahalı… Sosyal adaletin olmadığı yerde toplumsal barışın da yeşeremeyeceği, ekonomik kapsayıcılığın olmadığı yerde katılımcı demokrasinin de yaşayamayacağı gerçeğini, her gün hep birlikte yaşıyoruz. Toplumlar ise hep birlikte zenginleştiğimiz, refahı ortak paylaştığımız ve eşit şekilde imkanlardan yararlandığımız bir düzen değişikliğini talep ediyorlar. Ve herkesin ekonomik ve sosyal haklarının güvence altına alındığı, yeni ve güçlü bir sosyal devletin günden güne ihtiyacının çok belirginleştiği, keskin bir değişim döneminin eşiğindeyiz. İklim krizinin sonuçları hayatımızın her alanında hissediliyor; seller, kuraklıkla yangınlar… Tüm bunları, çevreyi korumanın yaşamsal bir zorunluluk olduğu gerçeğini bize öğreten bir durum olarak yaşıyoruz. Ve yaşam hakkımızı güvence altına almak için sağlıklı çevre hakkımızı koruma gerekliliği bize doğa tarafından neredeyse her gün coğrafyamızın her köşesinde hatırlatılıyor. Ve tüm bunların içerisinde kovid-19 pandemisi, beklenmedik bir şekilde, sağlığımızın ne kadar önemli bir hak olduğunu bize hatırlatacak bir şekilde giriverdi hayatımıza… Ve öğrendik ki; anayasal hakkımız olan en temel insan haklarımız kâr güdüsüne teslim edilemezler. Kâr güdüsüne teslim edildikleri takdirde korunamazlar ve toplumu güvencesiz bırakırlar. Dolayısıyla, onurlu bir iş, eğitim, sağlık, çevre, yani temel yaşam hakkını koruyan yeni bir kamucu anlayışa dair ihtiyaç kovid ile birlikte hayatımızın merkezine yerleşti. Sağlığın en temel insan hakkı olduğunu ve temel haklarımızı güvence altına alma sorumluluğun da kamu kaynaklarını kullanıyor olan iktidarlar olduğunu bize hatırlatan bir ağır yıkımı yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz. Pandemi, hayatımızın işleyişini de değiştirdi. Çalışma biçimlerimiz değişti. Uzaktan eğitim aldı gençler, uzaktan çalışmayı öğrendik, evden üretir hâle geldik ve tüm bunlar emeğin haklarının yeniden düzenlenmesi gerekliliğini çok net bir biçimde ortaya çıkardı. Ve bütün bunlar, artık internetin, bilgisayara erişimin temel bir insan hakkı olduğunu, dolayısıyla da kamu tarafından sağlanması gereken bir hizmet olduğunu, dijital eşitsizliklerin de sosyal adaletsizliği gidermek için hızla giderilmesi gerektiğini de bize çok net bir biçimde hatırlattı. E-ticaret sektöründe çalışan kuryelerin güvencesizliğinden, uzaktan çalışan emekçilerin iş ve kendi hayatları arasındaki ince çizginin kaybolmasına kadar, dolayısıyla yeniden sosyal hakların tanımlanması gereken bir dönemi hep birlikte yaşadık. Çok uzaklara bakmaya gerek olmadığını gördük. Bütün coğrafyamız aynı yıkımdan ve büyük değişimden etkilendi. Kendi sokağımıza baktığımızda gördüğümüzü, Avrupa coğrafyasının tümüne baktığımızda da farklı hızlarda, farklı oranlarda ama aynı düzenden kaynaklı krizin etkilerini gözlemlediğimiz bir dönemden geçiyoruz.”

‘YENİ BİR ANLAYIŞA İHTİYAÇ VAR’

AKPM’nin Sosyal İşler, Sağlık ve Sürdürülebilir Kalkınma Komitesi’nin 2 gün boyunca; sosyal ve ekonomik hakların korunması, sosyal barışın sağlanması, toplumdaki en kırılgan kesimlerin güvence altına alınması ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerini içeren bir dizi konuyla ilgili yasal düzenlemeleri ve hak güvenceleriyle ilgili kararların alınması için yoğun bir biçimde toplantılarını gerçekleştireceğini belirten Böke, “Çok boyutlu krizden çıkışın reçetesinin yeni bir kalkınma perspektifi olduğunu bilerek yürüttüğümüz bu çalışmalar ışığında komitemizin İzmir programımızın açılışını bu akşam TBMM ev sahipliğinde; ‘Kapsayıcı, Adil ve Sürdürülebilir Kalkınma’ başlığıyla düzenlemeye karar verdik. Çünkü, bütün dünyanın yeni bir kalkınma anlayışına ihtiyacı var. Bütün dünyanın, kapsayıcılık, adil ve sürdürülebilirliği gözeten yeni bir ekonomik düzene geçmeye ihtiyacı var” dedi.

‘İZMİR BÜYÜK BİR GURUR YAŞATTI’

Avrupa Konseyi’nin etkin ve kurucu bir üyesi ve Avrupa’nın vazgeçilmez bir parçası olan Türkiye Cumhuriyeti’nin hak temelli dünya düzeninde; demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarını yaşatan varlığıyla öncü rolü, tarihi mirasında olduğu gibi Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında da Avrupa’nın geleceğini inşada, ortak ve öncü bir paydaş olacağını söyleyen Böke, “Unutmamalıyız ki Avrupa sadece coğrafi bir bölge değildir, bir ilkeler bütünüdür; ‘insan hakları, kadın ve erkek eşitliği’ diyen, ayrımcılığa karşı duran, demokrasiyi var eden ve yaşatan, özgürlükler, adalet ve hukukun üstünlüğünü savunan, sosyal hakları temel insan haklarının ayrılmaz bir parçası gören, insan onurunu korumaya odaklı bir ilkeler bütünüdür. Ve biz Türkiye Cumhuriyeti’ni bu ilkeler bütününün öncüsü yapan tarihi mirasını geleceğinin öyküsü yapma konusunda da çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu hafta İzmir’de 25 farklı ülkeden, 50 Avrupalı parlamenterin katıldığı bu AKPM toplantılarına ev sahipliği yaparak Türkiye’nin bu kararlı duruşunu bir kez daha çok güçlü bir şekilde gösterdiğimiz gönülden inanıyorum. Vatandaşlarımızın günlük hayatlarının merkezinde yer alan bu konuların, İzmir’in ev sahipliğinde AKPM Sosyal İşler Komitesi’nin toplantılarında tartışılacak olmasının büyük önem taşıdığını düşünüyorum. Öte yandan milletvekili olmaktan her zaman onur duyduğum, tarihi agoralarıyla, tartışabilme, farklı görüşleri konuşabilme, dinleyebilme, farklı bakışlardan ortak bir geleceği kurabilme kültürüne ve toplumsal hoşgörüsüyle öne çıkan İzmir’e, bu toplantılara ev sahipliği yapmanın çok yakıştığını da söylemek istiyorum. İzmir, binlerce yıllık tarihi boyunca her daim ekonomik gelişmenin, ticaretin, kültürün, sanatın, bilimin, demokrasinin beşiği olmuştur. Ve bu tarihi uygarlıkların buluştuğu güçlü kent, Batı ve Türkiye arasında bütünleştiren, güçlü bir köprü görevini tarihte de görmüştür, günümüzde de görmeye devam etmektedir. Nitekim İzmir, Parlamenter Meclis’in 2022 Avrupa Ödülü’nü kazanarak, Avrupa ve dünyadaki konumuna ilişkin bu tarihimizin ne kadar isabetli olduğunu bize bir kere daha göstermiş ve bize büyük bir gurur yaşatmıştır. İzmir Büyükşehir Belediyemizin bu sene kazandığı Avrupa Ödülü, AKPM tarafından Avrupa ideallerinin yaygınlaştırılmasını sağlayan en üst seviyedeki ve en önemli ödül olarak tanımlanıyor. 2022 yılında Avrupa Ödülü’nün İzmir ile buluşmasında emeği geçmiş olan tüm emekçilere, belediye başkanımıza çok teşekkür ediyorum ve tebrik ediyorum” diye konuştu.

‘BÜYÜK BİR SORUMLULUK VAR’

Dünyada yeni bir kalkınma modeline ihtiyaç olduğunu vurgulayan Böke, “Hiç şüphesiz, dünyada, Avrupa’da, özellikle ülkemizde var olan ekonomik modellerin tartışılması ve sosyal adalete dayalı yeni alternatiflerin ortaya konulması ihtiyacı, çok derinden hissettiğimiz bir dönemden geçiyoruz. Bugünkü düzen güvencesiz bırakıyor. Oysa ki yeni bir düzenle yeni bir geleceği inşa etme sorumluluğu tüm siyasilerin omuzlarında, tüm Avrupa coğrafyasında, bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor. Yaklaşık 40 yıldır dünyada hakim olan ekonomik model, ki bunu neo-liberalizm olarak ifade etmek mümkün, bugün ortaya çok ağır bir bilanço çıkardı. Sık sık ortaya çıkan krizler, günden güne derinleşen sosyo-ekonomik adaletsizlikler, büyüyen gelir ve refah uçurumu, fırsatlara erişim imkanlarında derinleşen eşitsizlikler, yukarı yönlü sosyal hareketliliğinin neredeyse durma noktasına gelmiş olması, güvencesizlik, insanların kendilerini korumasız ve yalnız hissetmeleri, kamu kaynaklarının kamu yararı gözeterek değil, şahsi kazanç gözetilerek kullanmasının ortaya çıkardığı derinleşen yoksullaşma… Tüm bunlarla birlikte, siyasal sistemde ortaya çıkan çatlaklar ve kaçınılmaz olarak bu süreç sonucunda erozyona uğrayan demokrasi… Avrupa’nın yeni bir modeli hep birlikte tartışmaya her zamankinden çok ihtiyacı var. Bugün geldiğimiz noktada yüzde 1’in zenginleştiği, yüzde 99’un ise yok sayıldığı bir büyük krizin içerisindeyiz. Bu sosyal ve ekonomik buhranın işaret ettiği açık ihtiyaç ve hatta bir zorunluluk, bizler açısından büyük bir sorumluluk var. Halkın tüm kesimlerini dahil edecek kadar kapsayıcı, ortaya çıkan zenginliğin tüm toplum tarafından eşit paylaşılmasını sağlayacak kadar adil, her türlü belirsizliği, istikrarsızlığı, çevresel yıkımı ortadan kaldıracak kadar sürdürülebilir yeni bir kalkınma hamlesinin hayata geçirilmesi artık bir zorunluluk… Kimseyi arkada bırakmayan, hep birlikte zenginleşeceğimiz, hep birlikte refah içinde yaşayacağımız, herkesin imkanlara eşit olarak ulaşılabileceği, sosyal eşitlikçi, kamu kaynaklarının toplum yararı için kullanılacağı, hak temelli bir düzende güvencelerin sağlandığı bir geleceği var etmek zorundayız” açıklamalarında bulundu.

Editör: Haber Merkezi