DUYGU KAYA/ İZ GAZETE- Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın 2020 yılında, "İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, Eşcinselliği lanetliyor" ifadelerini kullanması tepkilere sebep olmuş, Erbaş'a yaptığı yazılı açıklama ile tepki gösteren İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel ve Baro Yönetim Kurulu üyelerine ise Karşıyaka Başsavcılığı tarafından soruşturma açılmıştı. Soruşturma üzerine Yücel ve İzmir Barosu yönetimi konuya ilişkin savunma yapmayı reddetmiş, düzenlenen fezlekede adı geçen avukatlar hakkında suç işlendiği yönünde yeterli delil bulunmadığından bahisle kovuşturma izni verilmesine yer olmadığı şeklinde de görüş bildirilmişti.

Ancak Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığı, 2022-2023 Adli Yılı'nın ilk gününde haklarında soruşturma açtığı Avukatlar hakkında iddianame hazırladı. İddianamede, yapılan tebligatlara rağmen savunmada bulunmayan avukatların TCK 216/3 53. maddeden yargılanmak üzere son soruşturmasının İzmir Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılmak üzere yargılanmasına karar verilmesi talep edildi.

'SOPA TEKLİFİNE OLANAK VERMEK İSTEMEDİK'

Konuya ilişkin İz Gazete'ye konuşan İzmir Barosu eski yönetim kurulu üyesi avukat Ali Deman Güler, bu durumun doğrudan fikir hürriyetine, düşünce özgürlüğüne aykırı bir tutum olduğunu belirtti. 

Güler, "Savcılık bizi daha öncesinde ifade vermek için çağırdı ancak biz bu çağrıya uymadık. Çünkü Barolar, kanunla düzenlenmiş hukuk kurumlarıdır, bağımsız savunma yargının en önemli ayaklarından biri. Biz böyle bir sopa teklifine olanak vermedik ve dolayısıyla gitmek istemedik. Bugünkü mesele ise bizim doğrudan mahkeme önünde savunma vermemize, davanın mahkeme aşamasına geçmesine yönelik bir tutum" dedi

'GÖREV SUÇU İŞLENDİĞİNİN APAÇIK İŞARETİ'

Avukat Güler açıklamasına şu şekilde devam etti:

"Burada söylenmesi gereken şudur;  

Türkiye günlerdir yaşanan yolsuzluk skandalları, mafya ve iktidar arasındaki ilişki iddialarıyla çalkalanıyor ve toplumun büyük bölümünde şöyle bir beklenti var; Bu savcılar nerede? İşte o savcılar burada. Bu savcılar, giysisinden, yaşam tarzından rahatsız oldukları sanatçıların peşinde. Bu savcılar eylem yapan öğretmenin peşinde. Bu savcılar Türkiye'nin demokratik bir ülke olması için çalışan Baroların, baro yönetim kurulunun, avukatların peşinde. Bir adli yıl açılış gününde bizim karşılaştığımız tablo bu ve bu tablonun bir an değişmesi gerekiyor. Savcılar kendi görevlerini yapacaklar, savcılar toplumun onlardan beklediği şeyleri yapacaklar. Öte yandan bu davranış ise görev suçu işlendiğinin apaçık bir işareti."

DAVA DİLEKÇESİ:

BARODAN YENİ AÇIKLAMA

İzmir Barosu Yönetim Kurulu, bunun üzerine ‘Kayıp savcılar bulundu. İzmir Barosu Başkan ve yönetimi ağır ceza mahkemesinde yargılanacak’ başlıklı yazılı bir açıklamayla dava istemine tepki gösterdi. 

Baronun açıklaması şöyle: 

“Diyanet İşleri Başkanı tarafından 24.04.2020 tarihinde yapılan ayrımcı ve hedef gösterici konuşmaya karşı baromuzca ayrımcılık yasağını anımsatarak yapılan açıklama nedeniyle 2020 yılında görev yapan yönetim kurulunun yargılanması isteniyor. Soruşturma merciinin; ‘Suç işlendiğini gösteren delil yok, o nedenle kovuşturma gerekmez‘ diyerek gönderdiği evrak, bakanlığın kovuşturma izni vermesi üzerine iddianameye dönüştü. İddianamede Baro başkanımız Av. Özkan Yücel ve on yönetim kurulu üyemizin ‘Dini değerleri alenen aşağılama‘ suçlamasıyla Türk Ceza Kanunu’nun 216/3 maddesi uyarınca cezalandırılmaları istenmiştir. Şimdi Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi, son soruşturma açılıp açılmayacağına karar verecek. Bir devlet görevlisi şahsın, yurttaşların bir kesimini hedef gösterici, şiddeti meşrulaştırıcı, ayrımcılığı doğallaştırıcı söylemi açıkça dile getirmekten çekinmediği yerde, baroların savunmasız kalan yurttaşların haklarını korunmak için öne çıkması, kanundan kaynaklanan görevleridir. 

Baromuzun bugün yargılama konusu yapılmak istenen açıklaması tam da bu amaçla hazırlanmış bir metindir ve hiçbir şekilde bir suç unsuru taşımamaktadır. Biliyoruz ki yurttaşlarımız haftalardır yürütmenin her basamağından insanların karıştığı rüşvet ve yolsuzluk iddialarına karşı sessiz kalan savcılar nerede diye haykırıyorlar. Mazisi 114 yıl geriye giden İzmir Barosu olarak açıklıyoruz, kayıp savcılar bulunmuştur. Çevre katliamlarında, kadın cinayetlerinde, çocuk istismarlarında, rüşvet ve yolsuzluk iddialarında ortadan kaybolan savcılar, bugün adlarının başındaki ‘Cumhuriyet‘ sıfatının manasını unutmuş, öğretmenlerin, sendikacıların, akademisyenlerin, öğrencilerin, sanatçıların ve şimdi de İzmir Barosu yönetiminin peşine düşmüştür. Bütünüyle siyasallaşmış, talimatsız iş göremez hale gelmiş yargıyı yeniden inşa edecek, cumhuriyetin liyakatli savcılarını ve yargıçlarını yetiştirecek güç, ülkemiz hukukçularında mevcuttur. Geldiğimiz bu noktada yargının bağımsız kalmış tek unsuru olan savunmanın temsilcileri sıfatıyla bir kez daha yüksek sesle ifade ediyoruz: Bedeli ne olursa olsun, yurttaşlarımızın haklarını, demokratik ve laik Cumhuriyeti korumaya devam edeceğiz. Bize parmak sallamayın. Korkutamazsınız!”

Editör: Haber Merkezi