Emek Partisi İl Başkanı Emine Uyar'ın açıklamaları şu şekilde:

Açlık sınırının 7 bin 786 TL, yoksulluk sınırının 25 bin 365 lira olduğu bugünlerde toplanacak olan Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda bir tane asgari ücretle yaşamak üzerine fikri olan kişi yok. Patronların 5 temsilcisi, kendisi de işveren olan hükümetin 5 temsilcisi ve maaşları, avantaları ile dudak uçuklatan sendikal bürokrasinin 5 temsilcisi 17 milyona yaklaşan Türkiye işçi sınıfının kaderini belirlemek üzere yeniden masada buluşacak.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, her seneki nakaratı tekrarlayarak “işçilerimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz” diyor. Fakat bugüne kadar açıklanan rakamlar göz önüne alındığında her seferinde, enflasyon ezip geçiyor.

İşveren Temsilcisi Özgür Burak Akkol ise “Çalışanların beklentisini öncelikli görüyoruz.” diyerek havucu uzatırken,  “İşletmelerin rekabetçiliği; istihdam, işletmelerin sürdürülebilirliği ve büyümesi, daha fazla ihracat yapması hem çalışanlar hem de ülkemiz için önemli.” diyerek de sopayı da sallıyor.

En çok üyeye sahip sendika olarak yani işçilerin temsilcisi olarak komisyona katılan, Türk İş Genel Başkanı Ergün Atalay, “Asgari ücret 4 aydır herkes tarafından konuşuluyor, bir an evvel bu rakam belli olsun da bu mesele bitsin” diyerek aslında “Belirlense de kurtulsak” demeye getiriyor.

Asgari ücretin 8-9 bin lira civarı olacağı söylentileri eşliğinde büyük bir iyileştirme olacağı beklentisi yaymakla veya asgari ücretle ilgili görüşmeler öncesi rakam konuşmam deyip sonra da açlık sınırında bir öneri ile işçi sınıfının haklarını savunmak mümkün değildir. Türkiye’de gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) açıklanan her 3 aylık sürede kesintisiz art arda 9 kere büyürken emekçilerin payı yüzde 14,2 puan düşerek yüzde 40,5’ten yüzde 26,3’e indi.

Aynı dönemde Türkiye işçi sınıfının kayıtlı çalışan yüzde 65’i asgari ücret veya bir tık üstünü kazanmaya mahkum edildi. Kayıtsız olarak asgari ücretin altında çalışan işçileri de bu rakama eklediğimizde Türkiye işçi sınıfının büyük çoğunluğu bu sefalet ücreti ile yaşamaya çalışıyor.

Dünyanın aksine Asgari Ücret Tespit Komisyonu işçi ailesini hesaba katmadan, işçiye verilecek ücret olarak asgari ücreti belirliyor. Artan enflasyon karşısında eriyen ücretler ve düşen alım gücü nedeniyle işçiler aileleriyle birlikte sağlıklı beslenme bir yana doyacak kadar bile ücretten mahrum durumdadır.

Halkın milli ve dini duygularına seslenerek fedakârlık ve kanaatkârlık çağrısı yapan sermaye örgütlerinin işçi sınıfına reva gördüğü yaşam budur.

Bugün bu yüzden asgari ücret tespitinde ölçüt yapılan işçi ailesinin zorunlu gıda masrafları olan “açlık sınırı” ve “bekâr bir işçinin zorunlu geçim masrafları” arasında bir yerde tespit edilmesi geleneği terk edilmelidir. Asgari ücret 4 kişilik bir işçi ailesinin insanca yaşama giderlerinin karşılığı olan yoksulluk sınırı düzeyi olmalıdır.

Bugün farklı işkollarında işçilerin asgari ücret üzerine birleşen görüşü ücretin ne kadar olacağı kadar bir biri ardına gelen zamların ve yüksek enflasyonun nasıl devam edeceği oluyor. Zamlar durmadıkça asgari ücretin iyileştirilmesinin bir anlamının olmadığı bir gerçek.  

İşçilerin asgari ücretle üstesinden geldiği tek şey gıdalar da değil. Barınma, giyinme ulaşım her şeye yetirmek gerek. Oysaki İzmir 2021’de %33 ile Dünya’da en yüksek kira artışına uğrayan il iken 2022’de %76 artışla kiralar rekor düzeye ulaştı. Asgari ücretli genç işçiler için ev kurmak hayal oldu, işçiler tekrar iki-üç kuşağın beraber yaşadığı ‘’ geniş aile’’ evlerinde yaşamaya başladı. Şimdilerde çay molalarında elektriğe ve doğalgaza gelecek zamlar konuşulmakta. Vergi kesintileri yüzünden sene başındaki ücret sene sonunda ya asgari ücret seviyelerine ya da onun altına düşmekte. 2023’te ise çok daha fazla vergi yükü ile karşılaşacağımız aşikar.

Demek ki asgari ücretin insanca yaşayacak ücret olmasını talep etmenin yanı sıra zamların durdurulması ve temel tüketim maddelerine gelen zamların geri alınması, vergide adalet talebini de yükseltmeliyiz.

Her gün insanca çalışma koşullarından uzaklaşan, ağırlaşan iş yükü, fazla mesai, alınmayan işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri ve sonucunda iş cinayetleri ile daha da çekilmez hale getirilen çalışma hayatını sefaletle taçlandıran sermaye sözcüsü bileşime karşı insanca yaşayacak bir ücret istiyoruz.

Hükümetin ve sermayenin asgari ücret tespit süresince en istemediği şey işçilerin bulundukları işyerlerinden başlayarak asgari ücreti tartışmaları ve kendi talep ve örgütleri ile alana çıkmalarıdır. Bugün asgari ücret tartışmaları geniş işçi kitleleri açısından bir bekleyiş süreci, işçilerin müdahil olmadan sonuçlanması da kaderin cilvesi olmamalıdır.

Biz işçi ve emekçiler olarak diyoruz ki;

Vergide adalet, insanca yaşayacak bir ücret istiyoruz.

Ücretlerin asgari ücret kadar olan kısmı vergiden muaf tutulmalıdır.

KDV başta olmak üzere halkın sırtındaki dolaylı vergiler kaldırılmalı, zenginlere servet vergisi getirilmelidir.

İşçi ve emekçilerin eriyen ücretleri gerçek enflasyon oranında arttırılmalıdır.

Elektirik, su, doğazgaz, telefon, internet faturalarına yapılan zamlar geri alınmalıdır.

Emek Partisi olarak, başta işçi sınıfımız olmak üzere emekçi halkımıza çağrımızdır; bu kaderi biz yazmadık ama değiştiren  biz olacağız. Kimsenin gündüzleri işsiz gezmediği, geceleri aç yatağa girmediği, insanca bir ücret ve çalışma koşulları için mücadele edelim.