Her 10 kadından 4'ünün fiziksel şiddet gördüğü Türkiye'de, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun açıkladığı verilere göre, 2016'da 328 kadın öldürüldü, 2017'inin ilk 3 ayında ise 102 kadın cinayeti işlendi. Şiddet mağduru kadınların hukuken izlemesi gereken yollar, güncel düzenlemeler ve mevcut yasalar Yaşar Üniversitesi'nde düzenlenen etkinlikte ele alındı.

Türkiye'de kadına yönelik şiddetin önlenmesi için yasaların tek başına yeterli olmadığını Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, barolar ve emniyet müdürlüklerinin bir arada çalışması gerektiğini belirten İzmir Barosu Kadın Hakları Komisyonu Avukatı Seda Gürer, İzmir Adliyesi bünyesinde yer alan İzmir Barosu Kadın Hakları Merkezi'nin faaliyetleri hakkında bilgi verdi. 2011 yılından bu yana şiddet mağduru kadınlara destek veren merkeze günde ortalama 4 kadının başvurduğunu bazen bu sayısının 10-15'lere dahi ulaştığını belirten Gürer, "Türkiye'de şiddete maruz kalan kadınlar eğitimli de olsa eğitimsiz de olsa maalesef hakları konusunda haberdar değiller. 2011 yılında açtığımız Kadın Hakları Merkezi'ne şiddet mağduru her kadın hiçbir ücret ödemeksizin gelip başvurabiliyor. 300'e yakın özel eğitim almış, sertifikalı avukatlarımız bu kadınlarımıza yardımcı oluyor. Hızlı bir şekilde tedbir alınmasını sağlıyor. Geçen yıl merkeze 668 kadın başvurdu, bunların yüzde 17'si sonuç aldı" dedi.

İzmir'in kadına yönelik şiddet vakalarında önde yer aldığına dair haberlerin olduğunu, ancak işin aslının farklı olduğunu söyleyen Avukat Seda Gürer, "İzmir'de kadına şiddet vakaları diğer illere göre yüksek gibi gözüküyor. Ancak işin aslı İzmir'de kadınların sessiz kalmayarak şiddeti ortaya çıkarmalarıdır. Kısacası kol kırılıp yen içinde kalmıyor. Ayrıca kadınlar unutmamalılar ki sadece şiddet değil ısrarlı takip mağduru olurlarsa da hakları mevcut. Savcılıktan koruma tedbiri çıkararak o kişinin hapis cezası almasını sağlayabilirler. Şiddetin hiçbir şekilde önlenemediği durumlarda ise yüz değiştirme tedbirinden faydalanabiliyorlar. Maalesef bu çok zor bir süreç ve psikolojik destek gerektiriyor. Ancak bütün masraflar devlet tarafından sağlanıyor. Yeni bir kimliğe büründüğünüz zaman da eski haklarınızdan mahrum olmuyorsunuz" diye konuştu.

Türkiye Barolar Birliği Kadın Hakları Komisyonu Kurucu Başkanı Nazan Moroğlu, kadına yönelik şiddet mücadelesinin aslında insan hakları mücadelesi olduğunu söyledi. Şiddetin bir hak ihlali olduğunu, bunun da kanunlar tarafından açıkça belirlendiğini ifade eden Moroğlu, "Hukuk eğitimde kadın haklarının da bir ders olarak yer almasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hukuk eğitimi alan kişiler gelecekte yasaların uygulanmasında müdahil olacak olan kişilerdir. Erkek egemen bir dünyada kadın hakları konusunda gelişmeleri bilirsek uygulamaya yansıtırken de daha başarılı ve eşitlikçi olabiliriz" dedi.  

Türk kadınlarına, Avrupa ülkelerinden önce seçme ve seçilme hakkı tanınmasına rağmen bugün meclisteki kadın oranının yalnızca yüzde 14'de kaldığını belirten Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fevzi Demir ise 27 bakandan sadece bir tanesinin bakan olduğunu hatırlattı.

25 Mart 2016 tarihinden itibaren velayet hukukunda yeni bir düzenlemeyle velayetin anne ve babaya ortak verilmesinin artık mümkün olduğunu hatırlatan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur Gençcan da şu bilgileri verdi:

"Eski yürürlükteki maddede 'çocuk eşlerden birine verilir' diye bir hüküm vardı. Ancak 6684 sayılı kanunun yürürlüğe girmesi ile ortak velayeti engelleyen 4721 sayılı kanun hükümleri örtülü olarak ortadan kaldırılmıştır. Buna göre eşler boşanma halinde çocuklarının velayeti konusunda eşittirler. Artık eşler evliliğin bitimi halinde çocuklarıyla olan ilişkilerinde nasıl ki hak ve sorumluluklarında eşitse velayet konusunda da eşit oldular."

Editör: Haber Merkezi