Aliağa’daki yirmi iki gemi söküm firmasındaki işçiler topluca direnişteler! İnsanca yaşamak istiyorlar. Köle gibi çalıştırılmaktan bıkmışlar. İstekleri o kadar masum ve doğal ki, insan şaşırıyor. 21. yüzyıl Türkiye’sinde sermaye düzeninde hepimizin hâli bu esasında.

Gemi söküm işçileri direniş çadırlarını kurmuşlar, kararlılar. Türkiye’nin tamamı bir direniş çadırı değil mi? Bergama’ dan, Kazdağları’ndan, Cerattepe’den, Aydın’dan, Hasankeyf’ten, Elbistan’dan, Dersim’den, İskenderun Erzin’den, Yatağan’dan ve daha birçok yerden yükselen direnişleri biliyoruz.

Hep işaret ettik, doğa ve emek sömürüsü bir bütündür, sermayenin çıkarı amaçlıdırlar. Kârlarını en yüksek düzeyde tutabilmek için emeği ve doğayı sömürmek zorundalar. İşçilere, emekçilere ödenecek ücreti olabildiğince düşük tutmak, ekolojik dengeye zarar vermemek için yapılması gerekenleri yapmamak; bu yolla en yüksek düzeye ulaşabilirler. Bu nedenledir ekolojik ve emek mücadelelerinin ayrılmazlıkları. Bu mücadeleler ancak birlikte kazanılabilirler.

Gemi söküm işçisi kardeşlerimiz iş bırakma eylemi yapıyorlar. Temsilcilerini seçiyorlar. Tesislerde yürüyüşlerini yapıyorlar. Çok kararlılar. Beraberliklerinin ve mücadelelerinin amaçları gerçekleşene kadar süreceğini haykırıyorlar: “Bu amacımızdan dönmek yok!”

Gemi söküm işçilerinin isteklerine bakar mısınız?

1- Maaş zammı

(Gemi: 500, Saha:450, Çırak:350, Sapancı:400, Atölye çalışanları:450, Gemi’deki operatör:500, Sahadaki operatör:450, Şoför:450),

2- Maaşların alınan ücret üzerinden bankaya yatırılması,

3-Mesai saat ücretlerinin 4 saatinin 1 yevmiye olması,

4-Hava olumsuz koşullarında çalışılmaması durumunda yevmiyelerin kesilmemesi,

5-KKD’lerin (Kişisel Koruyucu Donanım) zamanında eksiksiz dağıtılması,

6-Oksijen lambalarının bakımı ve eksikliklerinin giderilmesi,

7-Sigortaların kesilmemesi,

8-Sosyal tesislerin düzeltilmesi,

9- Mazeret izinlerinin yevmiyeden kesilmemesi,

10- Resmî tatillerin ekstra mesai olarak verilmesi,

11- Cumartesi günleri yarım gün çalışma. Tam gün çalışılması durumunda ekstra mesai,

12-Yıllık izinlerin verilmesi,

13- İşçi temsilcilerinin protokol altına alınması,

14-Mevcut sertifikanın bütün şantiyelerde geçerli olması,

15- İşe giriş kısmında sağlık raporu ücretinin işveren tarafından karşılanması,

16- Zamların 6 ayda bir yapılması,

17- Gemi sökümün ağır sanayi olarak tanınması.

İçiniz sızladı değil mi?

Asbest, ağır metaller, ağır yağlar, tribütültinler, radyasyon, vb. kanserojen ve tehlikeli maddelerle çalıştırılan işçiler koruyucu malzemelerin verilmesini istiyorlar. Çalıştırdığı işçilerin sağlığını umursamayan sermayedarlar ekolojik dengeyi ve halkın sağlığını dikkate alırlar mı?

Binali Yıldırım Ulaştırma Bakanı olarak atandığında bayram eden, seçilen ağabeyleri için sabahlara kadar havaî fişekle kutlamalar yapanları kim denetleyecek kim dur diyecek bu kara düzenlerine?

Kaçakçılık merkezidir gemi söküm tesisleri ve devlet bunu bilir. Akaryakıttan tutun da tehlikeli atıklara kadar her şey girer ülkemize, ilimize buradan. Milyonlarca ve milyonlarca dolar kazananlar ne doğayı ne de çalıştırdıkları işçileri düşünmemektedirler. Doğa ve emek sömürüsü alabildiğine sürdürülmektedir.

Bu gidişe son vermek, doğayı ve emeği korumak için gemi söküm işçilerinin yanlarında olmalıyız. Tıpkı direnen diğer emekçileri desteklediğimiz gibi desteklemeliyiz onları da.

Sonuçta kurtuluş hepimizin kurtuluşu, zafer hepimizin zaferi olacaktır. Sonrası hakça ve insanca yaşanılacak muhteşem bir ülke olacaktır!