Sadece Aliağa ve İzmir’in değil, Türkiye’mizin başına belâdır bu gemi söküm tesisleri!

Dünyada sadece, Pasifik Okyanusu tarafında Hindistan, Pakistan ve Bangladeş’de sökülür. Avrupa’nın da tamamıyla tehlikeli atık olan hurda gemileri Türkiye’mizde! Başka ülkelerde yoktur benzeri söküm tesisleri.

Ülkemizin düşürüldüğü duruma bakar mısınız? Avrupa’nın çöplüğü yapılmışız! Ne kadar nükleer ve tehlikeli atıkları varsa gemi söküm alanından ülkemize sokuyorlar. Geçmiş yıllarda gazeteyken, Yeni Asır ve Günaydın Gazeteleri’nde sürmanşetten verilmişti haber: “Gemi Sökümcüler Aliağa’yı Nükleer Çöplük Mü Yapıyorlar?” diye.

İzmir’in orta göbeğinde Gaziemir’de binlerce ton radyoaktivite yayan nükleer santral atığı olan çubukları kim soktu ülkeye? Devletin Çevre Bakanlığı, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, İzmir Valiliği, İzmir Çevre İl Müdürlüğü yedi yıl boyunca hangi siyasal kişinin baskısıyla bunu kamuoyundan saklamıştır? Bu sıradan politik bir kişinin gücünün yeteceği iş değildir; kimdir bu politikacı veya politikacılar? Gemi sökümle ilişkileri var mıdır?

Devletin istihbarat örgütleri benim ayakkabı numaramı biliyor da bu nükleer atıkların hangi ülkeden çıktığını ve Türkiye’mize kimlerin marifetiyle sokulduğunu, nereden ve nasıl sokulduğunu mu bilmiyor? Bilmiyorlarsa, bu çok korkunç bir olaydır! O zaman ülkemize nükleer atıklar hâlâ giriyor, tıkıştırılıyor demektir!

İşte bu Brezilya’dan getirilmeye çalışılan Sao Paulo isimli nükleer gemi de bütünüyle tehlikeli atıktır. Radyoaktivite, asbest, kanser yapıcı diğer kimyasallarla doludur. Basel Konvansiyonuna göre bu geminin Türkiye’ye sokulması mümkün değildir! Tehlikeli maddelerin uluslararası nakli ve ticareti yasaktır! Ama Türkiye, ekonomik olarak öyle berbat bir duruma düşürülmüştür ki, bu tür işleri yapmaya mahkûm edilmiştir. Ekonomik bağımsızlığınızı kaybederseniz olacağı budur!

GEMİSANDER’in eski başkanı, zamanın Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım için “ağabeyim” diye söz edebiliyor. Bakan olduğu zaman da “artık gelecek bizimdir...” diye sabahlara kadar havaî fişek gösterileriyle Aliağa’yı aydınlatıyor. Şimdi de utanmadan arlanmadan, “ne olduğu belli olmayan, yalan yanlış belgelerle 600 ton ile 900 ton arası asbest var diyorlar...” gibi saçmalıyor. Yalan belgelerle konuşuyormuş Sao Paulo’ya karşı çıkanlar. Âdem Şimşek “kişi kendinden bilir işi” deyişini biliyordur herhalde?

Meksika bayraklı OTOPAN gemisini yalan dolan ve gemide bir ton asbest olduğunu belirleyen belgeyi yırttık attık. Gemide bildirilen belgenin yetmiş yedi katı asbest vardı. Bu gemiyi geri yollattık ve Hollanda’da söküldü asbestler. Gemi geri geldi ama elbette PCB’lerle yüklüydü. Türkiye nasıl olsa çöplüktü ve ağabeyleri vardı, korunuyorlardı.

KYOTO ise yüzen rafineriydi ve ülkeye girmesi yasaktı, yasadışıydı. Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri bu konuda karar da vermişti. Ama mahkeme kararlarından güçlü politikacılar vardı, politikacılar hâkimlerden güçlüydüler bu ülkede!

Daha böyle birçok gemi, yalan yanlış belge ve hukuk dışılık...

İnanın say say, yaz yaz bitmez!

Ya hû, GEMİSANDER’ in eski başkanı Âdem Şimşek, sen bilmez misin ki, alınan ve yalan beyandan oluşmuş Gas free raporuyla, gemide serbest gazlar olmadığının belirtilmesi üzerine yapılan söküm sırasında gazların patlayarak yanması sonucunda yedi işçi öldürülmüştür! Bunu vicdanın kaldırıyor mu?

Gemi söküm bölgesinin kaçakçılık merkezi olduğunu bilmeyen yok! Sahil Güvenlik helikopterindeki görevli deniz subayları konuşmalarında, “buranın kaçakçılık merkezi olduğunu, gemi söküm ayağına Türkiye’ ye neler sokuluyor neler?..” denilen bandı İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclis Salonunda hep birlikte dinledik. Sesiniz soluğunuz çıkmadı ama! Orada da bunun yalan olduğunu söyleseydiniz keşke! Ama sadece Sahil Güvenlik değil ki! Bak, Âdem Şimşek, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ciddi çalışmaları ve iz sürmeleri sonunda Aliağa gemi söküm şirketlerinde kaç kez akaryakıt kaçakçılarını gözaltına aldı, biliyorsun.

Sanayi Bakanlığı’nda çalıştığım sırada, Mısır’dan Yunanistan’a giden ama tesadüfe bakın ki, Aliağa’ya sapıp karaya oturan gemiden söz edeyim mi? Hani o sıralar Türkiye’de çimento karaborsası vardı da bu gemi de çimento yüklüydü de Allah’ın işine bak ki, bu gemi tam da Aliağa’da gemi sökümde karaya oturmuştu da...

Neyse, politik güç ve devlet sizin elinizde; siz doğru söylüyorsunuz biz de yalan belgelerle karşı çıkıyoruz. Hem de Fransız nükleer savaş gemisi Sao Paulo’ya!

Gemi söküm tesisleri kapatılmalıdır!

Devlet, sadece en az on yıl Türkiye bayrağı ile çalışmış gemileri kendi havuzlu tesislerinde sökmelidir. İthal gemi sökümü asla yapılmamalıdır!

Türkiye, gemi sökümcülerin tatlı tatlı yiyebileceği pasta değildir.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e bir sözüm olsun: Sayın Başkan, mademki bu geminin İzmir’e getirilmesine ve Aliağa’ da sökülmesine karşısınız, tüm balıkçıları, denizcileri, tekne sahiplerini, belediyenin teknelerini seferber edin ve eğer bu Sao Paulo denilen nükleer savaş gemisi Türkiye karasularına girme teşebbüsünde bulunursa, daha girmeden bu seferber ettiğiniz teknelerle onu ablukaya alın! Tüm dünya da o zaman görsün bir şehrin belediye başkanı nasıl olurmuş!

Bir sözüm de işçilere, gemi sökümde çalışan tüm emekçilere:

Bu ekonomik koşullarda köle olarak çalıştırıldığınızı biliyorum. Ya bugün hemen açlıktan ya uzun vadede kanserden ölmek tercihindesiniz. Ama bir başka dünya da mümkün! İşte bu sizin dünyanızdır! Emeğin özgür, insan haklarının egemen olduğu, yaşamın sürdürülebildiği sağlıklı bir toplum! Bu senin bu gemiyi söktürmemene bağlıdır; senin iradenle, senin direnişinle bu dünya mümkündür! Vur ve kur bu güzelim dünyayı artık!