İlk başta bu köşenin kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere kimliklerinden dolayı ezilen herkesin sesi olacağını söylemiştim. Sadece mağduriyetler değil bunların ortadan kaldırılması için verilen mücadeleler de bu köşenin ilgi alanına giriyor. ‘Böyle gelmiş böyle gider. Biz öldük bittik. Bu halktan bir şey olmaz.’ Diyerek hem kendi enselerini karartıp hem de bizim moralimizi bozanlara inat, yakılan her isyan ateşini hatta tek bir kibritin bile buradan paylaşmaya çalışacağım. Çünkü nerde, kaç yaşında, hangi koşullarda olursa olsun ‘diz çökmeyenler, hayal etmeyi bırakmayanlar’ var.

Bugün, hepimizin zaman zaman düşmeyi engelleyemediği umutsuzluk çukurunun kıyısında iken tanıştığım bir kadın örgütlenmesinden bahsedeceğim; (Onlarla tanıştıktan sonra gerisin geri koşarak umut ve direnç bulutlarının yumuşak kucağına bıraktım kendimi)

FOÇA BARIŞ KADINLARI!

Tek bir yazıya sığmayacakları için onları detaylı olarak tanıtmayı başka bir güne bırakarak, beni de davet ettikleri bir etkinliklerini özellikle paylaşmak istedim. Geçen hafta sonu üç günlük (15/16/17Kasım)  bir seminer çalışması organize etmişler. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü yaklaşırken seçilen konu başlıkları tam isabet! Hacettepe Üniversitesi’nden Doç. Dr. İlknur Yüksel Kaptanoğlu’nun moderatörlüğünü ve eğitimciliğini yaptığı KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ( Orijinali ORTADAN KALDIRILMASI olacakmış. Ama bizim iktidar sahipleri, ortadan kaldırmaya niyetleri yok ki, ‘önlemeye çalışıyormuş gibi yapalım bari’ demişler.)  SÖZLEŞMESİ (CEDAW)hakkında bizi bilgilendirdi. ‘Kadınların insan hakları uluslar arası anayasası’ diye nitelendirilen CEDAW’ Türkiye 1985 yılında imzalamış. Ocak 1986’da yürürlüğe girmiş. Fakat uygulama da isteksiz davranılmış olsa gerek ki,kadın hareketi 1986 yılında CEDAW’ın uygulanması için imza toplamış. O dönem Türkiye’nin çekince koyduğu maddeler var. Bu maddeler yine kadınların mücadelesi sonucu 2002’ de kaldırılmış

Kadın hareketinin içinde aktivist de olan avukat arkadaşlarımız Şenay Tavuz ve Arzu Hazer Güngör, 11 Mayıs 2011’ de İstanbul’da imzaya açıldığı için İSTANBUL SÖZLEŞMESİ olarak anılan KADINLARA YÖELİK ŞİDDET VE EV İÇİ ŞİDDETİN ( ki bu terimi de Resmi Gazete’de Aile İçi Şiddet olarak yazmışlar.) ÖNLENMESİ VE BUNLARLA MÜCADELE HAKKINDAKİ AVRUPA KONSEYİ SÖZLEŞMESİ’nden bahsettiler.

Benim gibi birçok kadının ilk defa duyduğu, Birleşmiş Milletlerin Güvenlik Konseyi’nin 1325 sayılı kararının Kadınların barışı için önemini Demir Leblebi’den sevgili Sevna Somuncuoğlu’nun samimi ve heyecanlı anlatımıyla dinledik.

Yukarıda adı geçen Sözleşmeler ve tabii ki 6284 sayılı kanunun son zamanlarda neden siyasi iktidarın hedefinde olduğunu anlamak açısından bu eğitim çalışmaları çok değerliydi. İçeriklerine, devletlere getirdikleri yükümlülüklere bakıldığında, kadına yönelik şiddetle mücadelede yasal olarak elimizin güçlü olduğunu ve doğru düzgün uygulandıklarında şiddetin ciddi şekilde önleneceğini gördük.Tabii ki tüm bu yasa ve sözleşmelerin hem ulusal hem de uluslar arası düzlemde kadınların yıllarca inatla sürdürdükleri mücadeleler sonucunda kazanılmış haklarımız olduğunun ve öyle kolay kolay tırpanlanmasına ya da ortadan kaldırılmasına izin vermeyeceğimizin bir kez daha altını çizdik.

Defalarca katıldığım bu tür eğitim/farkındalık çalışmalarının en güzel yanlarından biri farklı kesimlerden kadınların bir arada olmasıdır. Tanış olursunuz. Tanık olursunuz. Ön yargılarınızla yüzleşirsiniz. Bakış açınızı gözden geçirirsiniz. Dayanışma ve mücadeleye olan inancınız tazelenir. Güçlendiğinizi hissedersiniz. Hele bu kadar puslu ve boğucu ülke gündeminin arasında, hem avaz söylediğiniz şarkılar, attığınız sloganlar moralinize can suyu olur. Zihinsel ve bedensel olarak yorgun ama bilinciniz gayet dinç olarak evinize dönersiniz.

Bu sefer ellerimizde barış için yaptığımız ve üflediğimiz rüzgar gülleri vardı. Sevna bize sınırsız barış hayalleri kurdurttu. Hayallerimiz mutlaka bir gün gerçek olacak!

Sevgili Foça Barış Kadınları’na sizin için biraz daha yakından bakacağım. Ve eminim tanıdıkça sizin için de ‘nefes’ olacaklar! İyi ki varlar!