Bir haftadır hem sosyal medyada hem de televizyonlarda spora dair hep aynı tartışmayı görüyoruz. Şu an gündemi en çok etkileyen 2 konu var. Birincisi hangi kulübün Fetö ile ilgisi olup olmadığı, ikinci mevzu ise Bein Sport’un Türkiye Futbol Federasyonu’na ödemesi gereken ücreti ödeyip ödemediği. Aslına bakarsanız bu iki sorununda cevabı aynı kapıya çıkıyor benim gözümde. Her anlamda kötü yönetilen bir Türkiye, maalesef bu tarz konuları gündemine almaya devam edecektir.

Hafta başından beri İstanbul kulüplerinin birbiriyle ben senden daha temizim yarışını izlemeye devam ediyoruz. Birbirlerinin sosyal medya hesaplarından “Sen Fetöcüsün, ben değilim” anlamına gelen paylaşımlar yaparak Saray hükümetinin gözüne girmek adına ellerinden geleni yapıyorlar. Dünya üzerinde yaklaşık 30 milyona yakın taraftarı olan kulüplerin böylesine acınası hale düşmeleri beni derinden yaraladı açıkçası. Bankalara olan borçlarında indirime gidilmesi için hükümete şirin görünme çabalarından anlıyoruz ki aslında o kulüpleri bu kadar büyük borç batağına sokan yönetim zihniyetinin kendilerine verdiği zararı hala anlayabilmiş değiller. İki kulübünde sporcularının defalarca kez Pensilvanya’da çekilmiş el öperken ki fotoğrafları, hep birlikte edilen dualar, akşam yemekleri yenen uzun sofralar ne çabuk unutuldu. Demek ki o akşam yemeklerinde sofradakiler bu kulüplerin çalışanları ve sporcuları değil, Manchester United’ın oyuncuları ve teknik heyetiydi. 17-25 Aralık süreci bittiğinden beri neden Manchester ekibinin şampiyon olamadığını hiç düşünmediniz mi? İşte bu yüzden. Hatta Hakan Şükür, Emre Belezoğlu, Zafer Biryol, Uğur Tütüneker, Arif Erdem, Bekir İrtegün ve Uğur Boral’ın Fetö ile hiçbir ilgisi yok, birlikte dua edenler Ronaldinho ve Rivaldo, elini öpenler Zidane ve Jürgen Klopp, akşam yemeği yiyenler de Ancelotti ve Gattuso’ydu.

Bu hafta yaşananları izlerken her geçen gün daha büyük utancın içine düştüm. Ülke siyasetinin spora yaptığı eziyeti ve asırlık kulüpleri getirdiği acınası hale bakarken resmen içim acıdı. Sadece bazı isimlerle ilişkilerini iyi tutmak adına bunca gerçeği inkar eden kulüplerden, Avrupa’ya gidip Türkiye’yi onur ve gururla temsil etmelerini bekliyoruz. Asıl hatayı biz yapıyoruz çünkü bu kulüplerin hiçbiri artık o temiz spor ve sporcu ruhunu içinde barındırmıyor. Kendilerine saygıları olmadığı gibi dünyanın dört bir yanında kendilerini destekleyen taraftarlarına da ihanet etmeye devam ediyorlar.

Bugün dünyanın 36 ülkesinde yayın yapan beIN Media Group nedense bir tek bizim ülkemizin Federasyonu’na gereken ücreti ödemiyor. Daha doğrusu ödemediği iddia ediliyor. Adamlar çıktılar açıkladılar, biz parayı ödüyoruz dediler. Kim bilir paralar nerde! Artık bu ülkede bu tarz olaylara şaşırmaz olduk zaten ama dünyanın en büyük yayıncı kuruluşunun böyle bir ödeme problemi yaratma ihtimali hiç de mantıklı gelmiyor. Sen hükümet olarak beşli çetenin elebaşlarından bir tanesini Türk futbolunun başına koyarsan, paralar daha çok kaybolmaya devam edecektir.

Zamanında Akp ve Fetö ile iş birliği yapanlar, Türkçe Olimpiyatlarını düzenletenler, galibiyet için dualar okutanlar, bugün federasyonun yayıncı kuruluştan kendilerine dağıtmak için aldığı paranın nereye gittiğinin bile hesabını soramaz hale geldiler. Sen hem ülkede ne var ne yok Katarlılara sat, sonra bir de adamı paramızı ödemiyorsun diye suçla. Ülkedeki her şeyin yabancı sermayeye, özellikle de Katar’a satılmasına çok karşı olan biri olarak şunu söylemeliyim ki, bence Katarlılar bile henüz nasıl bir belaya bulaştıklarının farkında değiller.

Türk sporunun siyasetten kurtulması ve en kısa zamanda Cumhuriyet ayarlarına dönmesi tek kurtuluş yoludur. Ülkede oynanan futbola, basketbola, voleybola bakar mısınız? Ne Fetö’sü bitiyor ne de Akp’si. Keşke bu işlerle uğraşacaklarına biraz top oynamaya gayret etseler. Böyle devam ederse bizi her konuda kıskanan Avrupa, spor dalındaki başarılarımızı da kıskanmaya başlayacak, aman dikkat edelim.