Bundan önceki yazımda, çocuklarla felsefenin popülerleşmesiyle ortaya çıkan birtakım problem durumlarını ele almıştım. Çocuklarla felsefe yapmanın mümkün olup olmadığı, hangi yöntemle yapılacağı, herkesin felsefe uygulayıcısı olup olamayacağı ve bunun herhangi bir denetime tabi olmamasının sıkıntılı bir durum olduğu vb. şeylere değinmiştim. Bu haftaki yazımda çocuklar için felsefe uygulayıcısı olmanın en önemli koşullarından biri olan, felsefi alt yapıyı oluşturmak için neler yapılabilir üzerinde duracağız.

Çocuklar için felsefe yürütücülüğünü herkes yapabilir gibi bir algının oluşması, çocuklarla felsefenin basite indirgenmesi ve sadece sohbetmiş gibi bir izlenimin oluşmasından kaynaklanmaktadır. Böyle bir algının ve izlenimin oluşmasında göze çarpan iki nokta vardı. Bunlardan biri herkesin çocuklarla felsefe yapabileceğine dair görüşlerin ileri sürülmesi. Örneğin; “Küçük Çocuklar İçin Büyük Fikirler” adlı çalışmasında Thomas E. Wartenberg “Felsefeyi öğretmek için felsefe bilmek zorunda değilsiniz” der. Bu ifade bir bakıma doğrudur. Çocuklar felsefeye yalnızca, felsefi konuları karşılıklı olarak nasıl tartışılacağına yardım edildiği sürece felsefeye katkı sunacaklardır. Wartenberg aynı zamanda şunu da söyler “Öğretmenin bilmesi gereken tek şey, öğrenciler arasındaki felsefi tartışmalara nasıl yardımcı olunacağıdır”. Diğer bir örneğimiz ise Filozof Çocuk’ta Mohr Lone, çocuklarla felsefi konuları konuşmak için akademik anlamda bilgi sahibi olmak gerekmediğinden bahseder.

Sınıf içi yürütülen çocuklarla felsefe çalışmalarında, oturumlarında yürütücünün ya da öğretmenin felsefe bilmesine gerek olmadığı yönündeki hakim görüş sıkıntılı bir görüştür. Herhangi bir disiplinin bilgilerine sahip olmadan yürütülecek olan bir tartışma ne kadar sağlıklı olabilir? En azından felsefenin temel tartışmalarını ve felsefe tarihini, belli başlı isimlerini tanımadan yürütülecek olan bir felsefe tartışması sağlıksız olacaktır. Örneğin; Sokrates’in “Sokratik tartışma” metodunu irdelemek için Sokrates’in fikirlerini, eserlerini ve felsefe tarihindeki durduğu yeri bilmelisiniz. Ya da bir felsefi oturuma öncülük edeceksiniz ve seçtiğiniz uyaran bir hikaye, resim ya da bir gazete haberi olsun. O uyaranın temelinde yatan felsefi problemin epistemolojik (bilgi sorunu) temelli mi, aksiyolojik (değerler) temelli ya da ontolojik (varlık sorunu) mu olduğunu bilmek durumundasınız. Uyaranla birlikte çocuklara ya da topluluğa yönelteceğiniz soruları ve gidişatı belirleyen bu felsefi alanlar olacaktır. Şunu demiyorum elbette öğretmenlerimiz çok küçük yaşlardaki çocukların merak dolu sorularını cevapsız bıraksınlar. Burada bilmemiz gereken şey şu; çocukların bize sormuş olduğu sorular onların felsefe yapmak için sorduğu sorular değildir. Felsefe bilmeyen bir yürütücü bu soruları felsefe çalışmaları adı altında nereye olduğu bilinmeyen sıkıntılı, şüpheli bir yola doğru sürükleyebilir. Böyle bir yaklaşımın doğru olduğunu söylememiz imkansız.

Tüm bunları göz önünde bulundurarak felsefi alt yapıyı güçlendirmek için edinmemiz gereken kimi kaynaklara göz atabiliriz. Başlangıç olarak felsefe tarihini okumakla, irdelemekle başlayabiliriz ve yeni başlayanlar Macit Gökberk’in Felsefe Tarihi kitabını edinilebilirler. Bu kitap felsefi alt yapıyı oluşturmak için temel olacaktır. İlkçağ felsefe tarihinden itibaren var olan felsefi problemleri ve günümüz felsefe tarihine kadar olan tüm felsefi problemleri bu kitapta bulabilirsiniz. Başlangıç için önerilebilecek birçok kitap var lakin en temelden başlayanlar için edinebileceğiniz bir diğer kitap ise Roger- Pol Droit “Kızıma Felsefe Öğretiyorum” adlı eseri. Diyaloglar halinde yazılmış olan bu kitapta yazarın, kızıyla birlikte sorulara cevap aradığı ve okuyucularına da felsefeyi sade, yalın bir dille aktardığı güzel bir kitap.