Bu hafta, enflasyon haftasıydı. Her ayın üçünde açıklanan aylık ve dönemsel yıllık enflasyon oranları bu hafta 3 Ocak’ta TUİK tarafından açıklandı. Kapısına asma kilit vurulan TUİK, kendi halkına aylardır makyajlı verilerle endeksleri açıklıyordu. Bu nedenle bu kuruma hiç kimsenin güveninin kalmadığı da açıktır. Aralık sonu itibarı ile açıklanan enflasyon oranı ile 2021 yılı tüketici enflasyonu yüzde 36, üretici enflasyonu ise yüzde 80 oldu. Bağımsız bir grup olan ENAG ise aynı döneme ait tüketici enflasyonunu yüzde 83’e yakın açıkladı. Üretici ile tüketici arasındaki enflasyon makası anormal bir şekilde açıldı. Normalde üretici enflasyonu 36 ise üretici enflasyonu 80 olmaması gerekir. 5-6 puan ya yukarıda veya aşağıda gerçekleşir. İktidar yine yapacağını yaptı, fiyat ayarlamalarını (ZAM) bir gün sonrasına atarak aralık ayı enflasyonunun yüksek çıkmaması ve maaşlara daha az zam yapması için 2022 Ocak ayı başında gerçekleştirdi. Yapılan bu zamlar ise 3 şubatta bize enflasyon olarak dönecek. Üreticinin enflasyonu yüzde 80’lerde dolaşırken zaman içerisinde bu makas daralacak önümüzdeki aylarda da enflasyon artmaya devam edecektir. Yani şöyle düşünelim, üretici 70-80 liraya maliyetlendirdiği bir ürünü 35-40 liraya satamaz.

Son üç aydan beri cumhurbaşkanı tarafından uygulamaya konulan ve sürekli olarak farklı isimlendirilen yeni ekonomi modeli, kısa süre sonra evirilerek Çin Modeline döndü, Manşetçi Şahap sonra çekirdekçi oldu, sonrasında cari açıkçı oldu daha sonrasında da enflasyon ve fiyat istikrarı dahil her şeyden vazgeçti, arkasından ekonomi eğitimi almamış, kendi vatandaşına “EN FAZLA ENFLASYONUN ALTINDA EZİLİRSİN” ve “KÜÇÜK YATIRIMCI ÇARPILDI” diyen, gözleri ışıl ışıl parlayan Ekonomi Bakanı Nureddin Nebati (Bitkisel) tarafından Türkiye modeli olarak adlandırıldı. Durmadı Nebati, zaten “Batarsak da, çıkarsak da” diye başladı ekonomi yönetimine, yani halkın parası ve kaynakları ile kumar oynayarak başladı, yetmedi dünde iş adamları ile yapılan toplantıda dünya ekonomilerinin genel kabul görmüş kurallarının aksine yeni ekonomi modelini faklı bir şekilde "Biz ortodoks politikaları bir tarafa koyduk. Artık heterodoks politikalar var" diyerek yeni bir model ortaya koymaya çalıştı. Önümüzdeki dönemde başka modeller çıkmaz ise… Heterodoks politika, ekonominin bilimsel olarak kabullendiği uygulamaların dışında, farklı uygulamalar anlamına gelmektedir. Kısaca, biz ne yaptığımızı ve yapacağımızı bilmiyoruz, “BİNDİK BİR ALAMETE GİDİYOZ KIYAMETE” söyleminde olduğu gibi ileride nasıl bir sonuç ile karşılaşacağız hep birlikte göreceğiz.

Halkımız deneme tahtasına döndürüldü, ülkemizi bir kumar masasına yatırdılar, ben bu modele “SEÇİM EKONOMİSİ MODELİ” diyorum. Neden? Bir seçime gidiyoruz, geçmiş seçimlerde olduğu gibi, seçime giderken, seçimi kazanmak için ülke kaynaklarını sorumsuzca harcayarak, ücretlere alışılmışın dışında zam yaparak geçici bir refah sağlayıp ekonominin iyi gittiği hissini oluşturmaktır. Ama kazın ayağı öyle olmadı. Çünkü direksiyonda olanların ehliyetleri yeterli değil ve aracı düzgün ve kurallara uygun olarak kullanmıyorlar. Bu gidişle de aracı devirecekler.

Dün, başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin TBMM’ye verdikleri “20 Aralık araştırılsın” önergesi AKP ve MHP oyları ile reddedildi. Evet, 20 aralıkta neler yaşandı bilmiyoruz Araştırılmayınca da gerçekler ortaya çıkmıyor ve herkes yaşananlara farklı yorumlar yapıyor. Hatta yine seçime giderken bir kahramanlık hikayesi yaratmak için 20 aralık darbesi diye konuşanlar oldu. Cumhurbaşkanı, doları düşürdü denilerek cumhurbaşkanını güçlendirme algısı yaratıldı. Meclis araştıramadığı için şöyle de düşünenler olmuştur. Bu algıyı yönetenler bilerek doları 18 liraya çıkartıp birkaç saat içinde cumhurbaşkanının konuşması sonrası 11 liralara düşürerek planlı bir algı yarattılar. Sonrasında da köpüktü sildik dediler fakat önce köpürttük sonra sildik diyemediler. Ama kimse şunu düşünmedi, aksine dolar düşmedi, dolar 8 liralardan 13,60 liraya yükseldi. Dövizdeki bu artış cumhurbaşkanının ister yaklaşan seçimler diyelim ister kibir ve bir inat uğruna deyin “FAİZ SEBEP, ENFLASYON SONUÇ” tezini başarılı kılma uğruna yapılan hatalardır. Gelinen noktada, Merkez Bankası politika faizi yüzde 14 ama piyasada ve uygulamada böyle bir faiz oranı olmadığı gibi, faiz indirilmeye başladığı son 3 aydan beri, hem yüzde 22 negatif reel faiz oluştu, hem de piyasa faizleri yüzde 30’lara yükseldi. Demek ki faiz sebep değilmiş. İlave olarak bu faiz kararı ile devlet salak yerine konuyor. MB, bankalara yüzde 14 ile borç veriyor, bankalar aynı gün taş atıp kolu yorulmadan aynı parayı halka yüzde 25-30 ile borç veriyor. Ye kürküm ye misali ballı kaymaklı olmuş bu iş, bankalar için.

Nureddin Bitkisel, heterodoks modeli dediği uygulamayı yapıyor. Hepimiz duyuyoruz, dünyada enflasyon yükseliyor, dünyanın tüm ülkeleri bu öngörüye istinaden peş peşe faiz yükseltiyor ama biz tam tersine faiz düşürüyoruz. Dünya ülkeleri parasal daralmaya gidiyor, biz enflasyonu körükleyecek şekilde genişlemeye gidiyoruz. Çok yakında da para musluklarını açarak bol bol kredi verirlerse şaşman. Kısaca, Herkes deli bir biz akıllıyız. Piyasalarla inatlaşırsan, piyasalar affetmez ve sana çok ağır bedeller ödetir. Ödetti de… Ama ödeyen hep halk oldu, vatandaş oldu, bundan sonra da olacak…

Şöyle ki; 2020 yılı sonu itibarı ile ülkemizin dış borcu 450 milyar dolar ve dolar kuru 7,5 lira, borcumuzun lira karşılığı 3,375 triyon lira. Son üç ayda İktidarın anlamsız isimlerle ifade ettiği yeni ekonomi uygulamaları ve inadına faiz indirimi bakın bize ne kadara mal oldu. 2021 Aralık sonu veya bugün dolar kuru 13,70 lira ve dış borcumuz 453 milyar dolar, 450 milyar diyelim karşılaştırma yapabilmek için, 450 milyar dolar çarpı 13,70 lira, eder mi 6,165 trilyon lira. Bu tutardan 3,375 trilyonu çıkardığımızda, yaklaşık 2,8 trilyon ilave borç yükü oluştu. Peki, 2022 yılında ülkemizin tüm bütçe gelirleri toplamı ne kadar biliyormusunuz, Onu da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay mecliste bütçe konuşmasında açıkladı, tüm gelirimiz 1,472 trilyon. Şimdi 2022 yılının tüm gelirine hiç dokunma maaş ödeme ve bir kuruş yatırım yapma, 84 milyonun bir yıllık geliri, sadece son üç ayda uygulanan politikaların bize getirdiği 2,8 trilyonluk ilave yükün ancak yarısını karşılayabiliyor. Erdoğan doları düşürdü diye yaratılan kahramanlık hikayesinin faturası bu, varın gerisini siz düşünün.