Anadolu insanının yaşadığı tecrübelerden yola çıkarak geliştirdiği bazen biraz kaba kaçsa da çok anlamlı deyimler vardır! Bu da Antep yöresinin bir deyişidir ve yaşanan sorun ve sıkıntıların azalmayıp, gelecekte daha da artacağını anlatır.

Bunu niye yazdım, ahalide ‘2020 bitsin, sıkıntılar geride kalsın’, ‘aşı gelsin, bu iş bitsin’ havası görüyorum; kendimce uyarayım istedim. 2021’de emin olun, bu günleri arayacağız! Niyetim elbet felaket tellallığı değil, keşke yanılsam!

Ancak mevcut tabloya şöyle bir göz atarsak, her alanda krizin çok derin, sorumlusu olan yönetimin ise çözümün parçası olmadığı/olamayacağını görürüz. Salgının kontrolden çıkma noktasına gelmesi ve ekonominin dibe vurması temel sorunlarımız. Ülkenin kötü yönetiliyor olması, parsel parsel satılmamız vb. bunlara bağlı alt başlıkları çoğaltmak mümkün.

Yeni her şey bir umuttur elbette. Yeni bir yıl da umut demektir. Öyle bir 2020 yaşadık ki ‘başımıza daha kötü ne gelebilir’ dedirtecek kadar karaydı! Sadece salgını demiyorum, bu küresel bir sorun. Elbette salgını iyi yöneten ve ekonomik desteklerle vatandaşını fazla mağdur etmeden üstesinden gelmeye çalışan akılcı yöneticilerin iş başında olduğu ülkeler de vardı. Ama bizim gibi salgını değil algıyı yöneten, Hazinesi tamtakır,  ekonomisi dibe vurmuş ülkelerde fatura vatandaşa çıkmaya devam ediyor.

‘Tek adam’ saraylar yaptırmalara doymayıp; Okluk Koyu, Van Gölü kıyısı saraylarına kaynak ayırıp, işini aşını kaybeden vatandaşı üç kuruşa muhtaç yaşamaya mahkum ederken, nasıl 2021’in daha iyi olacağını söyleyebiliriz ki? Vatandaşa yasak var, ceza var ama destek yok!

Aşı konusuna gelince; iktidarın seçimler için bel bağladığı umut kapısı! Virüsün ortaya çıktığı Çin, şimdi aşısını dünyaya satıyor! Ne kadar güvenilir; bilmiyoruz. Ucuz mu, testleri tamamlanmış mı? Hiçbir şey şeffaf değil ki bunları bilelim!

Kendi adıma güveniyor muyum; hayır! Ama iktidar milyonlarca doz getirtecek, herkese aşıyı basıp ‘pandeminin sonunu getirdik’ diyerek seçime giderse; aşının yan etkilerini artık seçim sonrası görürüz!

Her nasıl olursa olsun, bunlar zaman alacak ve biz önümüzdeki yılı özellikle kışı çok zor geçireceğiz. Yani, eşeğin ahırdan çıkmasına daha zaman var…

Yaşama değil, ölüme yatırım böyle olur!

2021 yılı bütçesi beklendiği gibi kabul edildi. Hangi yatırımlar yapılacak; bilim, eğitim, sanayi, ticaret, yani bir ülkenin gelişip ilerlemesi için ayrılan kaynak ne kadar diye bütçe rakamlarına bakıyoruz. Ve görüyoruz ki yedi bakanlıktan çok daha fazla kaynak aktarılan Diyanet İşleri, 13 milyar lira ile aslan payını kapmış! Bunun yüzde 96’sı personel gideri. Tabii 20 haneli köylere bile eğitim sağlık ihtiyacını düşünmeden cami yapılırsa, boş buldukları her yere yine cami inşa edilirse… Elbette bunlara imam ataması da yapılacaktır! Diyanet’in miktarı bilmesek de kira gelirleri, gayrimenkulleri ve bağışları da cabası…

Din, kişinin iç dünyası ile ilgilidir. İnananı ölümden sonraki hayata hazırlayan, bu dünyada da ‘iyi insan’ olmayı tavsiye eden inanç sistemidir. Yani, ölümden sonrası için bu hayatı doğru düzgün insan olarak yaşamasını önerir. Aslolan insanı yaşarken yüceltmek, ileriye taşımaktır. Bu da eğitimle, bilimle, kültür ve sanatla olur. Sağlam ekonomik koşullara sahip olmayla olur. Yani ülkeler yatırımlarını, kaynaklarını yaşarken insanlarına yönlendirmekle yükümlüdür. Ölümden sonraki hayata hazırlamakla değil.