Ortalık mafya – devlet ilişkilerinin bir kez daha gözler önüne serilmesiyle toz duman oldu. ‘Devlet için kurşun atan kahramanlar’, pudra şekerciler, sözde meçhullerin özde failleri, ilçe başkanlığından bakanlığa giden yolda ellerini devrimcilerin kanlarına bulamakta çekinmeyenler, sıvasız evlere gelen her cenazede banka cüzdanları daha çok kabaranlar, sahilde oturan vatandaşa pandemi cezası kesip, marinadaki pudra şekerinden yatlara kılavuzluk yapanlar, işsizlikten intihar edenlere sebep olanlar  birbirine girdi.

   Bu topraklarda on yıllardır yaşanan tüm acıların failleri, öncellerinin yöntem ve tekniklerini teknolojik gelişmelere göre revize edip örgütlü kötülüklerine devam ediyorlar. Adına da ‘her şey vatan için’ ve tabii ki ‘devletin bekası’ diyorlar. Bekası insandan, doğadan, eşitlikten, özgürlükten daha önemli olan devlet, ‘erkek’tir. Evdeki erkeğin kumar oynayıp hanedeki kadın ve çocukların hakkı olan bütçeyi(ki kadınlar ve çocuklar da çalışmıştır.)  çarçur etmesi gibi, halktan alınan vergilerle biriken devlet bütçesindeki paralar da gemiciklere, nargilecilere, pudra şekeri severlere yatırılır. Kadına, başını pencereden çıkarsa ‘namussuz’ diyerek şiddet uygulanması gibi, devletin de ‘teröristleri’ vardır, baskılardan başını kaldırıp isyan etti diye sokak ortasında vurduğu...

   Ekmek için ‘para yok’ deyip, cebindekileri Cengiz’lere yedirmek her iki erk(ek) in de en sevdiklerindendir. ‘O paralar bizim!’ diyenlere biri kolunun kuvvetiyle, diğeri kolluk kuvvetleriyle şiddet uygular.

   Her ikisi de susmayan, korkmayan ve biat etmeyen kadınlardan haz etmezler. Bu yüzden güç birliği yaparlar. Boşanmak isteyen kadını evdeki öldürür, diğeri iyi hal ve haksız tahrik indirimleriyle onu korur. Sırtını sıvazlar. İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmaya çalışır. Teşvik eder. Güvence verir.

  İktidarlarını korumak için her yol mübahtır. Erk(ek)in dışındaki herkesin varlık sebebi tabiyettir. İtaattir. Tebaa, susar, onaylar, kurallara uyar, çalışır, çabalar, ‘başındaki’ nimete şükür eder. Allah eksikliğini göstermesin diye el açar semaya... Bilmelidir ki, seven de döven de veli nimetidir. Hem hak edene dayak atılır: Sofrada tuz eksik olur mu hiç?  Bu kadar çok konuşulmaz ki? Kele kel denmez ki? Hak verilir alınmaz ki. Elinin hamuruyla sokağa çıkıp ‘ yıkacağız elbet!’ demek de neyin nesi?

 Beden de karar da onlarındır. (Öyle iddia ederler.) Biri evde tecavüz eder. Sokakta taciz... Büyük olan, ‘Aferin. Suçun yok senin. Sallamasaymış kuyruğu, giymeseymiş eteği, çıkmasaymış o saatte sokağa.’ diyerek azcık kulağını çekip, af eder. Kendisi de çıplak aramayı pek sever. İşkence de işkenceciler de gözdesidir. Diyarbekir zindanlarında meme kesenlerin varisleri, Ahim tescilli tecavüzcüleri ‘yedirmez’, çıplak aramadan vazgeçmezler.

  Kur’an kurslarında, vakıf yurtlarında çocukları istismar edenler, ‘Bir kereden bir şey olmaz’ diyenlerce korunurken, en rütbeli hocaları gökkuşağının çocuklarının dünyalarını karartmak için fahiş maaşlar alırlar. En lüks arabalara binip, ticari taksiye binecek parası olmayan erkeğin erkekliğini fetvalarla kışkırtırlar.

  İsterler ki hiçbir çocuk sözden çıkmasın. Aksi takdirde, evdeki, soba demiriyle odanın köşesinde, diğeri de kolluk kuvvetleriyle bir sokak köşesinde haddini bildirir. Emel annenin ağıdına karışır hem kendinin hem yavrusunun yaralarını temizleyen kadının sessiz isyanı!

  Ve onların çocukları gemiciklere binsinler, para sayma makineleriyle oynasınlar, köpük partilerinde coşsunlar, yurt dışında en iyi üniversitelerde okusunlar diye, okul önlerinde ekmek arası satılan pudra şekerigillerle dallarından koparılan çocuklarımızı kimse konuşmuyor, marina maceralarının ortaya döküldüğü videolardan sonra...

  Ve son söz niyetine;

 Evdekinin öldürdüğü her kadının kanı, 6284’ü uygulamayan, şiddeti ve cinayetleri önlemek yerine , takdir ve teşvik eden, ülkeyi kadın mezarlığına çeviren ve utanmadan ‘tahammül edilebilir’ diyenlerin elindedir. Bilinsin ki, tahammül edilemeyecek bir şey varsa şu memlekette, siz ve köklü zihniyetinizdir. Kurutacağız elbet! Videolardan yayılan pisliği de, dilinizdeki zehri de, ‘kutsal şiddet ve ölüm yuvanızı’ da...