Kanal İstanbul projesi ile ilgili tartışmalar toplumu germeye devam ederken Erdoğan'ın açıklamaları da bazı gerçekleri ortaya koyuyor. Erdoğan'ın açıklamaları Kanal İstanbul projesine finans bulamadığı, finans bulmak için yabancı yatırımcıya garanti üzerine garanti vermeye çalıştığını gösteriyor. 
"Kanal İstanbul projesi ihanet değil bir cinayet projesidir" diyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na tamamen katılıyorum. 
Erdoğan’ın; İktidar olmaları halinde projedeki şirketlere para ödemeyeceklerini söyleyen’ muhalefete, “Söke söke sizden bu paraları uluslararası tahkim yoluyla da alırlar”diyerek gözdağı veriyor. Kılıçdaroğlu'da,“Bize sökmez Erdoğan” yanıtını veriyor.
Bu "uluslararası tahkim yoluyla alırlar" ifadeleri kabul edilecek sözler değil. Sanırım, Erdoğan Kanal İstanbul projesini yapacak finansmanı bulamadığı için böyle konuşuyor ve bu ifadeleriyle iktidardan gideceğini de bir şekilde itiraf etmiş oluyor. Erdoğan burada dış yatırımcıya" merak etmeyin ben size öyle anlaşmalar yapacağım ki ben gitsem bile siz uluslararası tahkim de bu paralarınızı tamamı ile alabilirsiniz" mesajını veriyor. Aslında yabancı yatırımcılar da Türkiye'nin bir iktidar değişimi sürecine girdiğini görüyor. Son yıllarda yeşil mutabakat ya da yeşil ekonomi olarak adlandırılan sadece çevre ile ilgili değil daha geniş kapsamlı bir yaklaşım dünyada ciddi şekilde kabul görmeye başladı. Avrupa Birliği'nin ve Amerika Birleşik devletleri'nin bu konuda geliştirdiği projeler var. Bu projelerde öncelikle çevre hassasiyeti gözetliyor ve zarar verilmemesi şartıyla kredi veriliyor. Bu çerçevede Kanal İstanbul Projesine baktığımızda Türkiye'de sadece iktidar bunun çevreye olumsuz etkisi olmayacağını söylerken, iktidar dışında bütün bilim insanları Karadeniz'in Ege ile böyle bir kanal üzerinden birleştirilmesinin olumsuz sonuçlar doğuracağına dair bilimsel ve ayrıntılı raporlarla karşı çıkıyor. Sanırım Erdoğan'ın, bu yeşil ekonomi çevrelerinden de finans bulamayacağı ortada.
Şöyle bir geçmişe bakılacak olursa Erdoğan, köprü otoyol, şehir hastaneleri gibi büyük projelerde halka sık sık çıkıp, "Bizim cebimizden bir kuruş para çıkmadan biz bu işleri yapıyoruz" dediğini hepimiz biliyoruz. Bunu sadece Erdoğan değil AKP'nin yetkili ağızları da aynı ifadeleri kullanıyorlardı. 
Peki cebimizden bir kuruş para çıkmayacaksa uluslararası tahkim mekanizması üzerinden kimin paralarının alınması sağlanacak? Bu soru yanıt bekliyor.
Buradan şunu anlıyoruz ki" Bu projeleri yaparken cebimizden bir kuruş çıkmayacak" lafının gerçek olmadığı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu açıklamaların gerçekle hiçbir alakası yoktur. Siyasi söylemlerinin tersine bu paralar halkın cebinden çıkmaya devam ediyor. Erdoğan burada muhalefeti, 'iktidardan gitsem de bu parayı tahkim mahkemeleri aracılığıyla sizlerden alırlar"sözleriyle tehdit ediyor. Bu mesaj muhalefete verirken aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olduğunu, kendisine yıllardır oy veren  yurttaşların da bu ifadeleri duyduğunu unutmuşa benziyor. "Biz en cahil kesimden oy alıyoruz" diyen AKP yönetimine artık o cahil kesim isyan ediyor. Tahkime gidecek paranın kendi ceplerinden çıkacağını artık biliyor.  Aynı zamanda bir parti lideri olan Erdoğan, bir siyasi olarak işin o tarafını hiç düşünmüyor herhalde. 
Bu durum ise ellerinde sadece tarikatlardan başka bir şey kalmayan Cumhur ittifakı'nın, oylarının her geçen gün eridiği gerçeği araştırma şirketlerinin verilerine yansıyor. 
Yani vatandaş bunu görüyor ve diyor ki "biz bu borçları öderiz ama size de bir daha iktidar yüzü göremezsiniz" mesajını veriyor. 
Sonuç olarak insanlığa, doğaya, ülkeye hiç bir katkı sağlamaya tam tersi büyük zararlara neden olacak, Erdoğan'ın "benim rüyam" dediği Kanal İstanbul projesi, bir daha ortaya atılmamak suretiyle tarihin tozlu raflarına kaldırılacak gibi görünüyor.