Enes Kara’nın babası Mehmet Kara TELE 1’den Fırat Yeşilçınar’a, devlet yurduna başvuru yapmadığını, ‘manevi olarak ahiretine faydası olması’ için oğlunu cemaat yurdunu gönderdiğini söylüyor.

Mehmet Kara kaç yaşında, kaç yıllık Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı onu bilmiyorum. Cemaat yurdunu ‘manevi olarak ahiretine faydası olması’ için seçtiğine göre, devlet yurtlarında maneviyat olmadığını mı düşünüyor? Onca yıldır vatandaşı olduğu devlet yurtlarını seçmeyerek 25 yıldır içinde bulunduğu cemaat yurdunu seçmesinin bağımlılığı neydi? Baba Kara, tıp öğrenimi gören çocuğunun ne istediğini umursamıyor. Cemaatin yurduna çocuğun manevi olarak ahirette fayda göreceğine inandığı için gönderiyor. Çocuğunun bugün yaşamını hiçe sayarak faydası olur diye ahiretini cemaat yurtları üzerinden düşünmesi vatandaşlık sorumluluğunun nerelere geldiğini açıkça ortaya koyuyor.

Yakın gelecekte, hasta çocukları iyileşsin, aç çocukları manevi olarak doysun diye cemaat-tarikat kapılarına bırakıldığını görürseniz yadırgamayınız.

AİLE SORUMLULUĞU!

Enes Kara’nın cemaat yurduna mahkûm edilen yaşamını, ‘aile ne yapısın’ diyerek geçiştiremeyiz. Yaşanılan bu olaylarda devlet, hükümet, muhalefet, toplum sorumluluğu kadar aile sorumlulukları var. Mehmet Kara’ya cemaatin yurduna gitmesinin manevi olarak ahirette fayda sağlayacağı bilgisi empoze ediliyor. Sosyal Devlet, Mehmet Kara’da tıp öğrencisi oğlunun öğrenimini tamamlayarak, insanlığa faydalı olacağı bilincini oluştursaydı, Enes, bugün yaşıyor olurdu.

Mehmet Kara, 20 yaşında çocuğunun ne istediğini önemsemiyor. Reşit olan çocuğunu istemediği bir yaşama zorluyor. Kendi istediği cemaat yurdunda kalmasını fiiliyatta uyguluyor. Enes Kara, babasının zorlaması ile sürüklendiği yaşamının karanlığı içinde, kız kardeşlerinin geleceğinden endişeleniyor. Kim bilir, kız kardeşlerini aydınlığa taşımak için ne hayaller kuruyordu.

Enes Kara, sosyal devlet desteğinden yoksun. Babasının verdiği karar gereği istemeyerek cemaat yurdunda kalıyor. Cemaat, 25 yıl içinde, Mehmet Kara’yı, öylesine bağlı, bağımlı, sadık, sadakat gösteren mürit yapmış ki, oğlunun naaşını toprağa vermeden, acısını yaşamadan, ilk beyanı kimseden şikayetçi olmayacağını söylemek oluyor.

Sosyal devlet olunmayınca: Parasız bilimsel özerk eğitim olmaz. Barınma, beslenme, sağlık, eğitim, iş güvencesi olmaz.

Cemaatler, tarikatlar, örgütler… Kuzgunlar gibi bu boşluğun üstünde uçuşarak kendilerine yaşam alanları açarlar.

Müfredatı, yönetmeliği olmayan, denetlenmeyen okullar, hastanelerin açıldığı haberi birkaç gencin ölümleri sonucu ortaya çıkıyor. Tüzelkişiliği, tüzüğü, standartı olmayan, mevzuata uymayan yasa dışı eğitim kurumları, yurtlar, kurslar… adı altında dini duygular üzerinden ticaret yapılıyor.

Kim bunlar?

Allah için dua ettiklerini söyleyip, kabir azabından kurtulmak için yanmaz kefen giyenler, satanlar.

Tacizlere, tecavüzlere, cinayetlere, cayır cayır yanan çocuklara…, ‘kaderlerini yaşıyorlar’ diyenler. İnançlarını gereğini insanca yaşayan müminlere gölge eden, din tüccarı gafillerdir…

DEVLET SORUMLULUĞU!

Okul, yurt, hastane… ihtiyaçlarını cemaatler karşılıyor ise: Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Sağlık bakanlığı ne için var?

Sosyal sorunları, siyasal sorunları, sağlığı, eğitimi, yönetimleri, maneviyatı, inancı…, cemaatler daha iyi organize ediyor, toplum onların çalışmalarına daha çok güven duyuyor ise: Devlet ne için var?

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 'Cumhuriyet nedir?' diye soran köylü vatandaşa “Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir.” der.

Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesi olamıyor ise: Laik Demokratik Cumhuriyet ne için var?

NE YAPMALI?

Taciz, tecavüz, cinayet, mobbing… uygulamaları karşısında susan bireyler, aileler, toplum, muhalefet, iktidar aileler üzerinde cemaat ve tarikatların etkileri ortadan kaldırılmalı.

Tüm cemaatler-tarikatlar kapatılmalı, okullar, yurtlar devlet sorumluluğuna alınmalıdır.

Cemaatlerin kapsama alanları içine aldıkları çocuklar, sosyal devlet sorumluluğu ile devlet güvencesine alınmalı.

İnancının gereğini yaşayan insanlar ile dini duygular üzerinden siyaset, ticaret tüccarlığı yapan cemaatler-tarikatlar ayrıştırılarak, bertaraf edilmeli, yasaklanmalı.

Din, ulus, mezhep, milliyet üzerinden yürütülen siyaset dili terk edilmeli. Oy uğruna insanları heba edilen, ülke değerlerini hiçe sayan politikalardan vazgeçilmeli.

TOPLUMSAL MUHALEFET VAR MI?

Laik Demokratik Cumhuriyet söylem ve yaşatma mücadelesinden kopan, iktidar olmanın yol ve yöntemini cemaatler, tarikatlar, muhafazakârlar…, ile helalleşmekte arayan Kılıçdaroğlu, Enes Kara’ya ne diyecek?

‘Seçimleri beklemeden, oy kaygısına düşmeden, Laik Demokratik Cumhuriyet mücadelesi vermiş olsam seni kurtarabilirdim’ diyerek pişmanlık duyar mı?

Kendi deyimi ile ‘ahiret için maneviyatı cemaat yurtlarında arayan’ Mustafa Kara ile helalleşir mi?

Siyaset ve ticaret amaçlı İnsanların dini duyguları üzerinden oluşan, cemaatler, tarikatlar ile helalleşme inancı: Hırsızlık yapan evladının masumiyetine sahtece inanır gözüküp, ganimeti bekleme pususuna yatmaktır.

SONUÇ OLARAK!

Yetkililer sorumlulukları gereği istifa ederler mi?

Devlet araştırma yaparak sorumluları sorgular mı?

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Enes Kara’nın geleceklerinden kaygılandığı, kız kardeşleri korumaya alır mı?

Mehmet Kara hakkında ‘manevi olarak ahiretine faydası olsun’ diye, reşit olan oğlunun istemediği yurtta kalmaya zorladığı için dava açılır mı?

Buna siyaset mi karar verir?

Hukukçular nasıl bir tutum alır?

Haber yasağı mı getirilir?

Helalleşmeye mi gidilir?

Geçmişte yaşanılanlar gibi 21 gün sonra unutulur mu…?

Hadi hayırlısı…