Birgün Gazetesi’nin haberine göre, İzmir Emniyet Müdürü olan kişi, İzmir'deki bir kaymakamlıkta verilen seminerde "terörist olmaya yatkın olanlar" ise şöyle sıralamış:

“Politikaya uzak, anarşiye yakın; Milliyetçilik yok, globalizm çok; Dine inanmayanlar çok ya da zayıf; Hayvan, insan, çevre konularına aşırı duyarlı; Algıları çok açık, aktivist vs. olmak isterler; Sosyal medyada zaman geçiriyorlar…”

Özgeçmişinde, “…1990-1991 ABD’nin Minnesota eyaletinde yabancı dil eğitimi aldı. 1994 yılında ABD’nin Georgia Eyaleti Federal Güvenlik Eğitim Merkezi’nde terörle mücadele ve özel operasyonlar konusunda programa katıldı…” denilmektedir. Yani Amerika Birleşik Devletleri’nde iyice eğitilmiş.

Biz ekolojistler de bu memleketin taşıyla toprağıyla ve kültürüyle yoğurulduğumuz için kendisi gibi düşünemiyoruz bir türlü; olası değil!

Ormanlık alanların yakılıp, yerlerinde beş yıldız turistik tesis yatırımlarının patlak vermesi canımızı yakıyor örneğin.

Ya da Alp Dağları’ndan sonra en yüksek oksijen kaynağı olan Kazdağları’nda altın madenciliği yapılmasını endişeyle karşılıyoruz. Hem ülkenin İnsani Kalkınmışlık Endeksi’ndeki sıralaması düşüyor hem de iç savaş tehlikesi artıyor. Müdür Bey bu konuda Birleşmiş Milletler verilerine bakabilir. Yaşamın emperyalizm adına yok edilmesi de başka bir derdimiz.

Sularımız borulara hapsedilerek ticari meta haline getiriliyorlar. Bir havzanın suyu diğer havzalara para ve kâr olarak taşınıyorlar; parası olmayana sağlıklı su da yok! Buna üzülüyoruz ve hukuk içinde eylemlerle karşı çıkıyoruz. “Su haktır ticarileştirilemez!” diye haykırıyoruz.

Sanayileşmiyoruz, sanayileştiriliyoruz! Hangi işleri yapmak istemiyorlarsa bize yaptırıyorlar: Çok su tüketeni, enerji yutan, tehlikeli atık üreten, en yüksek meslek hastalıklarının olduğu iş kollarını dayatıyorlar. Ekosistemle birlikte toplumsal yapımız da kültürümüz de yıkılıyor, yozuyor. Bunları kabul edemiyoruz.

Biz yaşamı savunuyoruz ve yaşamın sürmesi için barışçıl yöntemlerle uğraş veriyoruz; halkımızla birlikteyiz. Amerika’da eğitim almadığımız için de başka türlü düşünemiyoruz.

Bir de terörün ne olduğunu bilse bu müdürümüz ne iyi olacak! Fransız Devrimi’ni incelerse jakobenlerin burjuva iktidarının, devrime karşı ayaklanan feodal beylerle köylülerin bu kalkışmasını bastıra bilmek için giyotinli yöntemlerle halkı sindirmesi, yıldırması olduğunu öğrenebilir. Yani terör, sivil halkın şiddetle, baskıyla, ölümle korkutulması sindirilmesidir. Biz ekolojistler, çevreciler yaşamı savunuyoruz. Bizim emir verip harekete geçireceğimiz TOMA’larımız, gaz tüfeklerimiz, ateşli silahlarımız falan da olmaz da olamaz da! Esas olan yaşamın sürmesi ve savunulmasıdır.

Bence bu müdür, İzmir’e yakışmıyor, istifa etmeli!