Merhaba Suna Abla

Yıl 1992, aylardan eylül. İzmir’e gelişimin, soluğu gazetenin mutfağında alışımın üzerinden olsun olsun bir ay geçmişti. Okulların açılması yakındı. Çocuklarımız için ek bir gazete (“ilave”) hazırlansa ne güzel olurdu.

İşi kucağımda buldum. Masama geçip “ek”in havasını, içeriğini tasarlamaya koyuldum. Yanı başımda sen vardın. Senin dilince söylersem, “mutluluğun nefes alışı”nı yani sevgiyi yansıtmalıydı ortaya çıkacak ürün.

Adına, Şimdi Okullu Olduk dedik. İçeriğine ilişkin notları sıraladım: Söyleşiler, öyküler, şiirler, fıkralar, oyunlar, haberler... Ve köşe yazıları... Kimler yazardı? Suna Tanaltay, Fatih Erdoğan...

Telefonun ilk çalışta mı açılmıştı?

Yalnızca iki soru: ne zamana istiyordum yazıyı, ne uzunlukta olmalıydı?

Birkaç gün içinde... “Yarın sende.” demiştin duraksamadan. Ekin içeriğini de zenginleştirmiştin önerilerinle. Dönemin il milli eğitim müdürü, iyi ve çalışkan insan Turgut Akan’la ve sevgi dolu bir öğretmenle (Necla Karakaya) yaptığım söyleşilere de yer vermiştim.

Sevgili Suna Abla,

Kitaplarının hepsini indirdim raflarından. Erdoğan² abininkileri de...

Çocuklar Ağlamasın, Düş Sevginin Peşine, Gençlik Sevgidir, Sonsuzu Paylaşanlar, Gül Kokusu, Çocukluğum Bana Kalsın... hepsinde imzanız var. Çocukluğum Bana Kalsın’ı birlikte imzalamışsınız. Erdoğan abi, kızımız Emek’e göndermeyle, “Sevgi, bitmeyen güzel bir Emek’tir... gönüllerde çiçek açan...” derken sen, “Tüm aileye ve de İzmir’e sevgimle...” notunu düşmüşsün. Tarih mi? 1 Kasım 2006.

Erdoğan abinin kitaplarını karıştırırken bir sürpriz çıktı karşıma. Onun Kuşlara Taş Atan Çocuk³ kitabını çok sevmiş, birkaç satır da yazmıştım. İşte o yazıdan birkaç tümce (“Bir güldeste sanki Tanaltay’ın yapıtı. Kıpır kıpır atan yürek var dizelerde, inceden sızlayan...”), Isırgan Tarlasındaki Gelincik⁴kitabının kapağından gülümsedi bana.

Kitaplarını onca yıl sonra yeniden karıştırırken altını çizdiğim satırlar, aldığım notlar, tez bulmayı istediğim bölümlere yerleştirdiğim sayfabullar,⁵ onların üzerine düşülmüş notlar... hepsi, başka bir yolculuğun zarif biletleri gibiydi.

Suna Abla,

Emek beş yaşındaydı. 1992 baharı, tam da bu günler. Erdoğan abiyle epeyce bir sohbet etmişlerdi. Erdoğan abi küçük bir öykü anlatıp sormuştu:

-  Bir ağacın dalındaki yuvada, anne kuş, baba kuş ve yavru kuş yaşamaktadırlar. Bir gün bir fırtına çıkar. Yuva yerle bir olur. Anne kuş uçar, bir ağacın dalına konar. Baba kuş uçar, başka bir dala konar. Yavru kuş ne yapar?

Emek’in yanıtı cebindeymiş sanki, öyle söylemişti Erdoğan abi:

- Anne kuşu çağırır. Uçmayı öğrenir. O da istediği yere uçar.

Her zaman gülen gözlerin daha bir ışık saçmıştı o an.

Sevgili Suna Abla,

Narlıdere Belediyesi Çocuk Belediye Meclisinin çalışmaları üzerine kaleme aldığım bir yazımı da ulaştırmıştım sana. Nasıl mutlu olduğunu, o yazımı birçok dergiye ulaştırdığını, radyo televizyon konuşmalarında yıllarca aktardığını da hiç unutmadım. “Bu tutum, bu yapılanma örnek alınmalı, çocuklarımız yerel yönetimlerde söz sahibi olmalılar. Türkiye’nin her belediyesinde çocuk meclislerinin olduğunu bir düşünsene!..” demiştin heyecanla.

Şair, “çocuk hepimizin akıllısı” diyor ya İzmir’in bu ilk Çocuk Belediye Meclisi, ilk toplantısında “nar”ın ilçenin yalnızca adında kaldığını anımsatıp Narlıdere’ye nar ağaçları dikilmesi kararını almıştı.

Suna Abla,

Çocuklar ağlamasın, sevgiyle büyüsün, gençler saygı görsün diye yaşam boyu yorulmak nedir bilmeden uğraş verdin. Kadınların, saygı görmesi bir yana, yaşam haklarının bile kolayca ellerinden alındığı bir çağa savruldu ülkemiz. İş olanakları kısıtlı, saygınlığı elinden alınmak istenen, evlere hapsedilmeye çalışılan kadınlarımız; bir yandan çocuklarını sevgiyle kucaklarken bir yandan da inanılmaz bir dayanışmayla zora, zorbalığa, dayatmalara boyun eğmemek için seslerini yükseltiyor, karşı çıkıyor, direniyor.

Hiçbir çocuğun aç ve açıkta kalmadığı, gençliğin sevgi olduğu bir çağa ulaştığımızda bu uğurdaki emeğinin hatırlanacağını biliyorum.


¹Suna Tanaltay (psikolog, yazar/ 22 Nisan 1933-5 Mart 2021)

²Dr. Erdoğan Tanaltay (nöro-psikiyatr, yazar/ 1928-21 Ocak 2014)

³Kuşlara Taş Atan Çocuk, Erdoğan Tanaltay, şiir, Tekin Yayınevi, 1990

⁴Isırgan Tarlasındaki Gelincik, Erdoğan Tanaltay, şiir, Tekin Yayınevi, 1992

⁵sayfabul: kitapta kaldığımız yeri kolayca bulmak için sayfa arasına koyduğumuz herhangi bir nesne ya da tanıtmalık. Sevgili Fatih Erdoğan’ın kulakları çınlasın; yayıncıların (okurların da) neredeyse tamamının kullanıp geçtiği, okurun yol arkadaşı “ayraç” sözcüğünün yerine kullanılsın istediği, benim de yeğlediğim “sayfabul” sözcüğü onundur.