Asgari ücretin 2 bin 825 olarak belirlenmesini değerlendiren Güven, “Resmi enflasyonun bile üzerinde olması asgari ücrete yapılan zamla mümkün değil. Devletin kendi belirlediği, 2020 yılında yeni değerleme oranı yüzde 20.86 olması lazım. Geçen yılda böyle bir oran çıkmıştı. Devlet her şeye, yüzde 20 zam yaptı ama kamu emekçilere, işçilere ise 3+3, 4+4 gibi aslında kendi belirlediği oranın çok daha altında zamlar yapıldı. Aslında kendi değerleme oranı bu anlamda önemlidir. Hiçbir toplu sözleşme ya da zam zaten kayıpları karşılamaz” dedi. Ocak’ta yine yüzde 20 civarında zamların geleceğini de sözlerine ekledi.

‘YÜZDE 10 ÖNGÖRÜLÜYOR’

Kamu emekçilerine 2021 yılı için yüzde 10 artışın ön görüldüğünü söyleyen Mustafa Güven, “Toplumun bütünün, asgari ücretin bütün toplumun sorunu olduğunu kabul etmesi lazım. 15 milyon kişi asgari ücretin altında gelir aldığını ispatlamaya çalışıyor bu ülkede. Devletin belirlediği, TÜİK’in belirlediği rakamların emekçinin yaşamını ilgilendiren durumlarla yapılmadığını biliyoruz. Alım gücü 9 ayda yarı yarıya düştü. 15 yılda düşen alım gücü şu an 9 ayda düştü. Pandemi de bahane edilerek, krizin bütün faturasının emekçilere kesildiğini görüyoruz. Geçen yılda kamu emekçileri çok düşük zam aldılar. Emekçinin alım gücü müthiş bir şekilde düştü” ifadelerini kullandı.

2001 yılında en düşük memur maaşının 17 çeyrek altına denk geldiğini belirten Güven, 2017’de ise 9-10 çeyrek altına düştüğünü dile getirdi. Güven, “Sadece 1 sene içerisinde 15 yılda olan bir alım gücü düşmesi var” şeklinde konuştu.

‘AÇLIK SINIRININ ALTINDA’

“Memurlar asgari ücret alıyor, asgari ücretliler ise açlık sınırının altında bir rakam alıyor” diyen Güven, “Asgari ücretlinin vergi dilimini de düşündüğümüzde maaşlarının önemli bir kısmını vermiş oluyor. Özellikle son üç ayda kamu emekçileri de işçiler de maaşının yüzde 25’ini vergiye veriyorlar” dedi.

Zam meselesinin bir gönül meselesi olmadığını söyleyen Güven, sendikal harekette ise çok ciddi bir kriz olduğunu kaydetti. Güven, “Aslında asgari ücretin bir toplumsal mutabakat meselesi olması gerekiyor. Başta işçi sendikalarının bunda birlikte hareket etmesi ama memur sendikalarının da aktif rol alması gerekiyor. Asgari ücret memurun, doktorun, işçinin, doktorun maaşını da etkiler. Dolayısıyla bu durum bütün toplumu etkileyen bir mesele” ifadelerini kullandı. Güven, konfederasyonların bir araya gelmesinin ve birlikte hareket etmelerinin önemini de anlattı. Emekçilerin duyarsız olmadığını ama bir inanç birliği olmadığı zaman durumun zorlaştığını da sözlerine ekledi.

‘SENDİKALAR İTİBAR KAYBETTİ’

Sendikaların ‘itibar kaybının’ yeni bir mesele olmadığını ancak son dönemde tamamen artık tabandan kopmuş, bürokratik bir elitin eline geçmiş durumda olduklarını söyleyen Güven, “Sürekli koşturan herkes adına her şeyi söyleyen ama hiçbir şeyde yapamayan aslında bir sendikal profil var.Türkiye’de, 90’lı yıllardan sonra kademe kademe gelindi. Birlikteliklerin dağıldığı andan itibaren sistem sendikaları tek tek avlamış durumda” şeklinde konuştu. OHAL sürecinde, demokrasinin önemli oranda askıya alındığını iddia eden Güven, Kovid 19’dan Türkiye genelinde ‘tespit edilebilen’ 386 işçinin hayatını kaybettiğini söyledi. İzmir’de ise Kasım ayı itibariyle 16 işçinin hayatını kaybettiğini ama bu rakamın en az iki katı oranında olduğunu iddia etti. Sendikalara Kovid 19 kapsamında çağrının önemli olduğunu söyleyen Güven, sendikaları sert sözlerle eleştirdi.

‘ÇÖZÜM MERKEZİ GÖRMÜYORLAR’

Sınıf hareketinin demokrasi ile başlamadığını, demokrasinin olmadığı zamanlarda da sınıf hareketinin olduğunu söyleyen Güven, “Gençler sendikaları bir çözüm merkezi olarak görmüyorlar. Bunun için de üye olmak istemezler. Genç kuşağın sendikaya karşı bir ilgisi de yok bu da kötü. Mesela orta kuşak sendikalaşma hakkında bilgi sahibi. Sorun kuşakta değil, o kuşağa uygun sendikalaşmanın geliştirilememesinde” ifadelerini kullandı.

Yapılandırma, sosyal güvenlik prim affı gibi durumların olağanüstü iş yoğunluğunu arttırdığını ve yıl sonu olduğunu söyleyen Güven, pandemiyle mücadele de mesai saatlerinin bile değiştirildiğini bu durumun mücadele ile çeliştiğini dile getirdi. Güven, “Mesele ne, bütçeyi şişkin göstermek. Esnaf bir iki ay priminin ödeyecek, üçüncü ay ödeyemeyecek ama bunlar bütçede rakam olarak gözükecek. Hükümet rakamı şişirsin diye, maliye emekçisini, sosyal güvenlik emekçisini, işkur emekçisini maalesef ölümüne çalıştırıyor şu an” diyerek sözlerine son verdi.

Editör: Haber Merkezi