Murad Karabulut – Hem bu hamle hem de Toplu İş Sözleşmesi’nde (TİS) işçilere karşı alınan tavırlar Petrol-İş tarafından protesto edildi. Petrol- İş aşamalı olarak arttırdığı eylemleri hiçbir şekilde taviz vermeden devam ettirdi. Yalnız eylemliliklerde gösterdiği direnci ve kararlılığı masa başında gösteremedi. İşverenle yapılan görüşmelere işçiler adına Petrol-İş Genel Merkez Yöneticisi Ali Ufuk Yaşar katıldı. Görüşmeler sonrasında açıklama yapan Ali Ufuk Yaşar işçilerin büyük bir tepkisiyle karşılaştı. Çünkü işverenin şartlarını bunca direniş hiç olmamış gibi kabul etmişti. Zaten Ali Ufuk Yaşar’ı da Petrol-İş’in bu seneki kongresinden “AKP’li aday” olarak tanıyoruz. Mustafa Öztaşkın’ın karşısına adaylığını koymuş ve kazanmıştı.

Burada işçilerin büyük bir hayır demesi lazım… Hem de üç defa!

Birincisi, işçilerin günlerce direndikten sonra hiçbir şey olmamış gibi işverenle anlaşan sendika yöneticisine hayır demesi lazım. Bu basit ve sade bir hayır.

İkinci neden ise biraz uzun... Petkim’in yapıldığı dönem, özelleştirme dönemi ve şimdiki dönemin üretim süreçlerini biraz incelemek gerekiyor. Bu anlamda ilk önce Petkim’in yapıldığı döneme bakmak gerekiyor. Petkim, 1962 Anayasa’sında özel olarak üretim bölgesi ilan edilmiş Aliağa’da geniş bir arazi üzerine fabrikası kadar sosyal tesisleri de olacak bir şekilde yapıldı. Burada dönemin refah politikaları ve bunların etkisini görebiliyoruz. Üretimden geleni bölüşümde daha fazla kullanarak insanların tüketim seviyelerini arttırmak dediğimiz Keynesci yaklaşımın güzel bir yansıması olarak Petkim karşımızda duruyor. Bakımlı siteleri, kira verilmeyen lojmanları, bedava ısınma, giyim kuponları, bu kuponları harcayacak bir Pet-kop satış mağazası… Petkim’de büyümüş birisi olarak bu listeyi uzatabilirim. Peki ya sonra? Biraz sıçrayalım ve 2007 Petkim’in özelleştirilmesinin altında yatan üretim sürecine bakalım. Bu üretim süreci şuan yaşamakta olduğumuz üretim süreciyle aynıdır. İşçilerin her türlü haklarının elinden alındığı, ücretlerin düşürüldüğü, sendikalaşmanın bitirilmeye çalışıldığı, devletin elindeki üretim araçlarının satılması gerektiğini, işçilerin çalışma saatlerinin istenildiği gibi ayarlandığı, işçilerin patronun istediği yerde çalışması gibi özellikleri getiren bu üretim sistemine de neo-liberalizm dediler. Bu anlamda Petkim’in satanlar ve onların çok daha öncesi olanlar 80’den sonra Türkiye’ye bu sistemi getirdiler. Petkim’in satılışı da aynı zihniyetin bir ürünü olarak gerçekleşti. Yeni kurulan fabrikalara sendika sokmamak için her türlü şeyi yapan bu zihniyet eski fabrikalarda da var olan sendikaların temsiliyet kaybetmesi için işverenlerle-patronlarla el ele bir şekilde çalışıyor. Bugün Petrol-İş’e bağlı işçilerin artık sıranın kendilerine geldiğini görmeleri gerekiyor. İlk önce kendi kurdukları fabrikalara sendikaları sokmadılar daha sonra Türkiye’nin köklü fabrikalarındaki sendikal hareketlere karşı mücadele başlattılar. Bugün Petrol-İş’in temsil ettiği Türkiye’deki diğer ücretlere bakarsak yüksek ücretli, vasıflı yani fabrikanın çekirdek işgücü dediği işçilerin örgütlü olması, patronlar ve üretim süreçlerindeki dönüşüme ‘evet’ diyenler için artık katlanılamaz bir hale gelmiştir. Zaten vasıfsız olan, düşük ücretli, sürekli iş değiştiren işçiler için sendika-örgütlenme çok zor bir hale getirilmiş ilk örgütlenme denemelerinde iş sözleşmelerinin feshedilmesi ile tehdit edilmektedirler. Şimdi Star patronlarının yaptığı da örgütlü işçilerin sendikal haklarını, temsiliyet haklarını kaybetmeleri için parçalamaktır. Kabul etmeyenin de iş sözleşmesini feshetmek ile tehdit ediyorlar. Artık işçi sınıfının örgütsüz, düşük ücretli kısmı için ne yapıyorlarsa sıra örgütlü, yüksek ücretli, vasıflı işgücüne de gelmiştir. Yalnız burada önemli olan işçi sınıfının örgütlü olmasından kaynaklanan gücünü nasıl kullanacağıdır. İşte bu üretim süreçlerindeki değişmeye karşı da işçi sınıfının yüksek sesle hayır demesi gerekmektedir.

Son olarak da bütün bunların önünü açan, grevleri yasaklayan, ücretleri düşüren, sendikal faaliyetleri suç sayan, işçilerin işyerinde ölmesine fıtrat diyenlerin yaptığı anayasaya 16 Nisan yani yarın hayır demek.

İşçiler için ilk önce bu üçüne hayır. Sonrası bunların altını eylemlerle doldurmak olacaktır. 

Editör: Haber Merkezi