Gözler bu hafta başlayacak Türkiye’nin en büyük sözleşme pazarlığı olan asgari ücret görüşmelerinde. Yaklaşık 7 milyon işçiyi ilgilendiren görüşmeler öncesinde, Cumhuriyet'ten İklim Öngel, masada işçi sınıfını temsil edecek olan TÜRK-İŞ Başkanı Ergün Atalay ile konuştu.

- Asgari ücret nedir? Nasıl, neye göre belirleniyor?

Devlet, özel sektöre “Bu rakamın altında ücret vermeyeceksin, bu ücretin altında işçi çalıştıramazsın” diyor. Pazardaki, marketteki enflasyona göre ücret belirleniyor. Bu ücret, evlenme, boşanma, icrayı ilgilendiriyor. Boşandığında hesap asgari ücretten yapılıyor. İcralık bir durum varsa yine asgari ücrete göre veriliyor. Yani asgari ücret, devletin işlemesi için bir belirleme ücreti. Ancak son yıllarda bu geçim ücreti oldu. 7 milyon asgari ücretli çalışan var. Aileleriyle birlikte 35 milyonu buluyor. Böyle büyük bir pazarlık yok.

- En yüksek zam ne zaman olmuş?

En yüksak zammı Necmettin Erbakan vermiş. Biz 45 yılda beş kere imzaladık, onun dışında imzalamadık. Hükümet işverenle birlikte imzaladı. O yüzden bu asgari ücret 45 seneye bedel bir asgari ücret. Çünkü insanların alım gücü düştü. TÜİK yüzde 20 enflasyon açıklıyor ama 10 gün önce aldığın bir sıvı yağı 10 gün sonra aynı fiyatta alamıyorsun. Yani sokaktaki fiyata TÜİK’in açıkladığı örtüşmüyor.

- “İşçi bugün aldığını yarın aynı fiyatla alamıyor. Yarın aldığını öbür gün alamıyor” diyorsunuz. Bu çıkmazın önüne nasıl geçilecek?

Bunu zapturapt altına almalı. Enflasyonu belli bir yere getirmek gerek. Bu dolar artışlarına kafam yatmıyor. Ekonomist değilim. Savaş yok, harp yok bunun nedeni nedir? Patatesin, şekerin dolarla ne alakası var? Doların oraya girdisi yüzde 1. Şeker 120 TL iken 240 TL oldu. Yüzde 100 nasıl oldu bu? Ama bakıyorsunuz, çocuk bezi yok, cam yok. Hammadde diyorlar, girdi diyorlar. Ne girdisi, şekerinki yüzde 1’i geçmez. Vatandaş, 400 TL ile beş altı kalem alırken o kalem bugün üçe düşüyor.

- Bu koşullarda işçi yaşamını nasıl sürdürüyor?

Gece ek iş yapıyor. Mesaiden çıkıyor saat 17.00’de. Gece gidiyor çalışıyor. Asgari ücretlinin yüzde 90’ı böyle. Asgari ücretliyle birlikte öğrenci ve az da olsa memur da var. İnsanlar mecburen ikinci üçüncü işi yapıyor. Uyumaya zamanları yok.

MECLİS’İN ÇOĞU İŞVEREN

- “İşçi ittifakı kurulmalı” dediniz, nedir bu?

Millet İttifakı var, Cumhur İttifakı var. Biz; memur, işçi emekli bu ülkenin dörtte üçüyüz. Meclis’e bakın, çoğu işveren, avukat ve doktor. İşçi dördü geçmez. Bizden çok çok az. Madem bu ülkenin dörtte üçüyüz Meclis’te neden azız.

- Milletvekilliği düşünüyor musunuz?

Türkiye’nin tapusunu versen TÜRK- İŞ başkanlığından daha önemli bir görev yok. Benim siyaset yapma niyetim yok. Ne üyeliğim ne delegeliğim ne adaylığım var. Ama ben herkesin başkanıyım. Ben TÜRK-İŞ’in başkanıyım. Bir milyon 200 bin üyemiz var. Aileleriyle birlikte ben 5 milyonun başkanıyım.

- EYT’liler için ne yapmalı?

EYT’liler benim sorunum. Bir yerden başlamak gerek. Hükümet diyor ki, 5 milyonluk bir insan topluluğu var bir seferde halledemem. Bazılarının hoşuna gitmeyecek ama benim makul olanı söylemem gerek. Bir yerden başlamalı.

- Nereden başlamalı?

Bu yaşı 50 mi 45 mi koyarsın ama böyle durmaktansa, hiçbir şey yapmamaktansa bir yerden başlamak daha iyi. Kısa bir zaman diliminde 4-5 yılda bunu eritmek gerekir. İşveren diyor ki “Bunlar yaşlı işe almam”, hükümet diyor ki “gençsin”. Ortası yok bu işin. Bir orta yol bulmak lazım.

- Örgütlenmede sıkıntı çekiyor musunuz?

Siyasinin sendikası olmaz. Memurun, işçinin sendikası olur. İşçi kimden memnunsa, oraya geçsin, kimse baskı yapmasın. İşçi, özgür iradesiyle karar versin. Patron, belediye başkanı, iktidar yönlendirmesin.

- Nasıl olacak?

Olmalı. Çünkü bu olmadan kadına şiddeti önleyemezsin. Bu olmadan demokrasiyi geliştiremezsin, özgürlükleri genişletemezsin. Saygıya, sevgiye ulaşamazsın. Adaleti bulmadan merhameti göremezsin.

- AKP iktidarında işçiler ne kazandı ne kaybetti?

AK Parti döneminde kazandıklarımız da var kaybettiklerimiz de. 1980’de nüfus 40 milyonken örgütlü 2.5 milyondu. Şimdi nüfusumuz 80 milyonu geçti. Örgütlü yine 2.5 milyon. Örgütlenmeyle ilgili istediğimizi alamadık. Bu yıl iyi bir kamu sözleşmesi yaptık. Grev yaptığım yerler var, yapmadığım yerler var. Bu en son kullanılacak silah. Bir ay greve çık, sonuç alamazsan işçi de işveren de zararlı çıkıyor. Kıdem tazminatından, vergiden, sigortadan, maaştan kayboluyor. Onun için masada biten sözleşme en iyi sözleşme. Ama grev yapman gerekiyorsa da grev yapacaksın. Şu an kıdem tazminatı alıyorsanız, bu bizim mücadelemizle oldu.

- İşçinin alım gücü nasıl böyle düştü?

Sözleşmenin olduğu yerlerde asgari ücret yok. En azından yüzde 99’ı asgari ücretlinin üzerinde.

- Sembolik olarak üstte, büyük rakamlar değil...

Yüzde 90’ı semboliğin üstünde. En azından yemek parası var, servis var, ikramiye var. Örgütlü yerlerde belki yüzde 1-2’sinde asgari ücret sorunu var. O nedenle birinci şart örgütlenmek. Örgütlü olursak sorunların büyük bölümünü çözeriz. 

- Düşük ücretler yüzünden Avrupa’nın Çin’i mi oluyoruz?

Turizmde en ucuz ülkelerden biriyiz. Bunu önce asgari ücretle bozmak gerek. Enflasyonun bayağı üzerinde zam vermek gerek.

- Söz ettiğiniz enflasyon kaç?

Yüzde 20. Bunun çok üzerinde zam vermek lazım. “Avrupa’nın Çini oluruz” demiyorum ama şu anda bizim alım gücümüz çok düşük.

- Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yakın dostluğunuz var, bunun avantajını yaşıyor musunuz?

AK Parti ’nin grup başkanvekili değilim, delegesi, üyesi değilim. 30 yıldır tanıyorum. İyi yaptığı zaman hoşuma gider, kötü yaptığı zaman kötü yaptığını söylerim. Başına bir sıkıntı gelirse yanında olurum. Aynısını Kemal Bey’e de Meral (Akşener) Hanım’a da yaparım. Ben TÜRK- İŞ başkanıyım, bunun ayrımını yapmam. Her partiden insan var ama ben o işlere girmem. Bir sendika başkanı olarak söylemem gerekeni söylerim ki bu zamana kadar da böyle geldim. Artvin’de Kemal Bey’e saldırı olduğunda ilk havaalanına gidenlerden biriyim. İnsani ilişki başkadır. Tanıdığına, ailesine insan ne yaparsa onu yaparım ki ben köşeli yaparım. Gözümü de budaktan sakınmam.

- Pazarlıkta etkisi oluyor mu dostluğun?

Ben doğru bildiğimi başkanlar kurulu ile konuşurum. Orada aldığımız kararı da noksansız uygularım. Kıdem tazminatında onlar benim gibi düşünmüyordu, gittim anlattım. Hem müzakere yaparım hem mücadele.

- Göçmen meselesi işçileri nasıl etkiliyor?

Bunlar bizim misafirimiz. Canlarını kurtarmak ve rahat yaşamak için geliyorlar. Bizim yaptığımız insani ilişkiyi dünyada kimse yapmıyor. Antep’te iki ayakkabı fabrikası var, 100’er kişi çalışıyor. Biri Suriyeli, Afgan çalıştırıyor. Diğeri asgari ücret, servis ve yemek parası veriyor. Bunun maliyeti bir kişi için 5 bin 700 TL. Diğerinin 2 bin TL. Çünkü kayıt dışı. Kayıt dışını kayıt içine almak gerek. Ben ırkçı değilim, onlara ev sahipliği yapalım ama onlarda misafirliklerini bilsinler. Kampları dolaştım, kadınları, çocukları gördüm, üzerime düşeni de yaptım. Dünya da verdiği sözleri tutsun. Ben Türkiye’den yanayım.

RAKAM SÖYLERSEM PAZARLIK PAYIM DÜŞÜYOR

- Asgari ücret ne kadar olmalı?

Kamuoyuna rakam açıklamıyorum, Ben arzu ettiğimi söyledim. Çalışma bakanı, maliye bakanı, cumhurbaşkanı biliyor. Her siyasi parti bir rakam söylüyor ama partilerin bir sorumluluğu yok, masada değiller. DİSK 5 bin 200 TL diyor. Ben 7 bin, 8 bin, 10 bin de derim. Demek serbest ama benim söylediğim ile aldığım arasında uyum olmasılı.

- Rakamı neden açıklamıyorsunuz?

3 dönem önce rakam açıkladım ve o rakama kendimi bağladım. İşveren, “TÜRK- İŞ bu rakamın altına inmez” dedi ve istediği gibi hükümetle hareket etti. O dönemin parasıyla 70 TL az zam alabildim. 70 TL bir yılda 840 TL yapıyor. Bu, iki yıllık ekmek parasıdır. Rakamı söylediğimde pazarlık payım düşüyor.

- Peki Bakanlar istediğiniz rakama ne tepki verdiler?

3 rakam gündeme geldi. Biri müspet, biri tebessüm ettirir ama biri mutlu eder dedim. Ben bunu 1 ay önce söylediğimde dolar 9 TL idi. Bu nedenle şimdi saydığım 3 rakam arasında en üsttekini istiyorum.

- Rakam önerirken işvereni de göz önönde bulunduruyor musunuz?

İş yerlerinin yüzde 90’ı 10 kişinin altında işçi çalıştırıyor. Karaman’dan bir terzi bana yazdı, “Yanımda 3 kişi çalışıyor. Yüksek tutarsanız birini çıkarırım” diyor. Bunu söylediğimde “Sana ne, sana mı kaldı işverenin yükü” diyorlar. Bunlar gerçekler, söylediğimde “Sen işverenin destekçisi misin?”diyorlar. Adam benim işçimi çıkarırsa benim aldığım zammın ne özelliği kalır.

- Devlet desteği ne kadar olmalı?

İşverenin yükünü üzerinden alacak kadar olması gerekir ki işçi de işinden olmasın. Talebim özellikle örgütlü olan işyerlerine destek verilmesi. Çünkü destekle örgütlülüğün de önü açılır.

Editör: Haber Merkezi