Eski deri sanayicisi Yokuş, besiciliğin kan kaybetmesi, Çin faktörü ve sektör paydaşlarının büyük hataları yüzünden dericilerin büyük çıkmazda olduğunu söyledi, “Soruna devlet el atmalı” dedi. Egetegraf'tan Sevilcan Günay'ın özel haberine göre, besiciliğin her geçen gün kan kaybetmesi, ithal et sebebiyle ülkeye deri girmemesi, döviz kurlarındaki aşırı yükselişe bir de Çin faktörü eklenince; ürün bulmakta zorlanan sektör, çözüm istiyor. Konu hakkında görüştüğümüz eski deri sanayicisi Turgay Yokuş, sektörün zor durumda olduğunu dile getirdi.

"ÇİN BASTIRIYOR"

Dericiliğin aslında çok zahmetli bir meslek olduğuna vurgulayan Turgay Yokuş, şunları söyledi: “dericilik, pis kokan ama tok tutan bir meslektir. Eskiler hep şöyle derlerdi: ‘Kokar mokar ama tok tutar.’ Çok haklıydılar ama biz mesleğimizi kokusundan ve arıtmasından dolayı her bölgede yapamıyoruz. Eskiden Yeşildere’de bu iş yapılırken, 1980’li yıllarda plan değişti ve dericiler oradan kaldırılarak Menemen tarafına alındı. O sürede biz Buca’da bir yere taşındık ve orada devam ettik. Dericilik geçmişte daha da sıkıntılı bir meslekti. Çünkü teknoloji çok gerideydi, hayvansal yağlar ile işleniyordu ve bu da kokuya sebep oluyordu. İyi işleseniz de o koku kalıyordu. Zaman geçtikçe teknoloji ilerledi ve bilgisayarlı makinler gelmeye başladı. Bizim de deri sektörümüz dünyada söz sahibi oldu. Öyle ki en son dönem İspanya ile başa baş gider olduk. Ancak şu an bir Çin faktörü var. Bunu da bir mazeret olarak söylemiyorum, ancak ortada bir gerçek var. Çin gerçekten bu konuda çok bastırıyor.”

“SİSTEME SOKULMALI”

Çin’in uçakla gidip, Rusya’daki büyük deri alıcılarını ülkesine götürdüğünü, konaklama ve diğer giderlerinin tümünü karşıladığı bilgisini veren Yokuş, sözlerine şöyle devam etti: “Sonra çok güzel bir defile hazırlıyor ve siparişleri topluyorlar. Daha sonra da o siparişleri kolileyip, alıcıların da olduğu uçağa koyuyorlar. Ürünler firma sahipleri ile aynı uçakta tekrar Rusya’ya dönüyor. Bu ciddi bir masraf ama Çin bunun altından kalkıyor. Bizim ise böyle bir bütçemiz yok. Uçak kaldır, konaklamasını karşıla, tekrar geri gönder bunlar büyük bir maliyet. Üstelik Çin deriyi de bizlerden uygun fiyata satıyor. Çünkü Çin’in işgücü ucuz, şartları daha uygun. Ülkemizde hayvancılığın gittikçe azalması bizi çok kötü etkiliyor. Yıllardır, İran’dan, Rusya’dan ve Orta Asya’dan deriyi ithal ediyoruz. Bir de Çin, Orta Asya’ya çok yakın. Biz ise oldukça uzaktayız ve büyük bir nakliye ücreti ödememiz gerekiyor. Ben de daha önce Orta Asya’dan deri alıyordum. Evet, dağ köylülerinden deriyi ucuza alıyorsunuz ama Türkiye’ye getirmeniz büyük bir maliyet. Hayvancılığın olduğu bir ülkede aslında deri ithal etmememiz gerekir. Hayvancılığın ülkemizde bir sisteme sokulması lazım. Ama bir sisteme sokulmadığı için Türkiye dışarıdan deri almaya devam ediyor.”

“DERİ GİRİŞİ YOK”

Diğer taraftan hayvancılığın bitmesinin deri sektörünü çok olumsuz etkilediğine dikkati çeken Yokuş, “Canlı hayvan ithalatı az olduğu, ayrıca ithalatın et ağırlık olması yüzünden ülkeye deri girişi olmuyor. İç pazarda deriye talebin artması ham deri fiyatlarını yükseltiyor. Zaten malzemenin de çoğu yurt dışından geldiği için dolara bağlı. Dolar artıkça maliyetiniz de artıyor. Maliyet arttıkça siz de ürünü daha pahalıya satıyorsunuz. Çünkü işçilik ve vergi maliyeti de çok yüksek. Bunları topladığınız zaman dericilerin ayakta kalması çok zor. Bu konuya devletin el atması gerek. Hayvan alım satımı, ithalat ve ihracatta denge olması lazım ki, deri sektöründe ürünler daha uygun fiyatlara alınıp satılsın” dedi.

“AYAĞA DÜŞÜRÜLDÜ

Eskiden devletin, ihraç edilen her bir deri mont başına bir fon verdiğini, daha sonra bunun da kaldırıldığını dile getiren Yokuş, şunları söyledi: “Fakat bizim de sektörde hatalarımız oldu. Dericilik bir dönem ülkemizde zirve yapmıştı. O dönemlerde bir rehavet oluştu ve arkadaşlarımız Avrupa’daki müşterilerin sayısını artırmak yerine Rusya pazarı gündemde olduğu için oraya yöneldiler. Avrupa’ya sırt çevirdiler, çünkü Rusya büyük ve önü açık bir pazardı. Diplomatik sıkıntılar yaşanınca Rusya’daki pazar payımız da daraldı. Bir de bizim ülkemizde, ticaret yapılan müşteriye bir seferlikmiş gibi bakılıyor. Müşteri gelip birinci sınıf mont siparişi veriyor ama siz ona üçüncü sınıf göndererek kandırıyorsunuz. Ama karşı taraf bunu anladığı an bir daha sizinle doğal olarak ticaret yapmıyor.

Hatalarımızın bir diğeri de dış pazarı büyütmeden ve talebinizi artırmadan fabrikanızda kapasiteyi büyütüp, makine parkurunu genişletiyorsunuz, İyi de kapasite büyüyünce ona bir pazar gerekli ama bunlar düşünülmeden büyümeye gitmek sanayicileri zora soktu. Bu nedenle de mallar ülkemizdeki turistik bölgelere gönderildi. Oradaki dükkan sahiplerine ne dediler ki; ‘Satınca parasını verirsiniz.’ Deri ürünleri böylece ayağa düşürüldü.”

“SEKTÖRE YATIRIM YAPMADIK”

Başka bir hatanın da her şeyi bir kişinin yapmaya çalışması olduğunu ileri süren Yokuş, bunları da şöyle sıraladı: “Deri imalatı yapan insanlar deriyi işliyor, montu yapıyor ve ihraç ediyor. Oysaki yurt dışına baktığımız zaman insanlar branşlaşmışlar; birisi yarı mamulü, diğeri boya kısmını, başkası da mont kısmını yapıyor. Biz de tüm bunları bir firmanın yapmaya çalışması; makine parkurunu, kapasiteyi büyütüyor ama sonra riski de artırıyor. Bir sorun olduğunda bu sizin çöküşünüzü hızlandırıyor. Bunların yanında fiyatlar ve maliyetlendirme de iyi yapılmadığından sıkıntılar yaşanıyor. Dericilikten iyi kazandığımız dönemde de sektörün geleceği ile ilgili bir şey yapmadık. Sektörde bulunan arkadaşlarımızda birlik yok. Ege Bölgesi Deri Sanayiciler Derneği vardı. Dernek başkanı çok iyi çalışsa da, özünde birlik olmadığı ve güçlü bir oluşum meydana gelmediği için de sektörü yukarı çekme konusunda sıkıntılar oluştu.”

“DEVLET VERGİLERİ YAPILANDIRMALI”

Çalışan ve işveren ile devlet üçgeninde de bir uyum olması gerektiğine vurgu yapan Turgay Yokuş, “Üç taraf da birbirini anlamalı. Örneğin vergiler sektörel ve belgesel bazda yeniden yapılandırılmalıdır. Belki birkaç sektörde bu yapılmış olabilir ama genel olarak tüm sektörlerde yapılmalıdır. Sonuçta insanlarda ödeme sıkıntısı var ve vergilendirme sisteminin biraz ele alınırsa iyi olacağını düşünüyorum. Örneğin Zonguldak’taki bir madenci ile Antalya’daki bir turizmcinin ya da Doğu’daki bir işletme ile Batı’dakinin kazancı aynı değil. İşte bu nedenle vergilendirme sektörel ve bölgesel bazda yapılandırılmalı. Bunlar dengelenmeli, vergiler herkesin ödeyebileceği hale getirilmeli” dedi.

“FABRİKA KAPATMADA İZMİR BAŞI ÇEKİYOR”

Kendisinin şu an sanayi sektöründen uzak olduğunu dile getiren Yokuş, sözlerine şöyle devam etti: “Konfeksiyonumuzu, atölyemizi, fabrikamızı, Moskova’da ve İstanbul’daki butiklerimizi, Kırgızistan’ın Çin sınırında da yer alan depomuzu kapattık. 180 kişiyi de işten çıkardık. Şu an da kardeşlerim, bitmiş deri alım satımı yapıyor yani sanayiciliği bıraktık. Ama sektör hiç iyi değil, deri satış vadeleri 2 yıla uzatılmış şekilde. Böyle ticaret olur mu!

Senetler dolar senedi ve 2 yıl vadeli bu çok büyük bir kayıp. Böyle olunca da bu sektörde iş yapılır mı! Gidişat iyi değil ve bunun karşısında kimse dayanamaz. Bu sektör için devletin el atması gerekiyor. Bir işveren çalışanları işten çıkardığı zaman bunun devlete de ekonomik olarak bir zararı dokunuyor. Devlet işten çıkarılan bu insanlara bir süre işsizlik maaşı ödüyor. Sektör temsilcileri çağrılıp onların sorunları dinlenmeli ve sektörün yeniden ayağa kalkması için çabalanmalı. Menemen’de birçok fabrika kapandı. Koskocaman Menemen Serbest Bölgesi’nde eskiden 400’ün üzerinde fabrika vardı. Şu an 15-20 tane ancak var. Tüm Türkiye’de dericik sektörü kötü ama İzmir bu konuda maalesef başı çekiyor.”

Editör: Haber Merkezi