İki gün önce Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, 2021-2023 dönemine ilişkin Yeni Ekonomi Programı'nı açıkladı. Albayrak, "Tüm göstergeler 'V' tipi toparlanmaya işaret ediyor. Temamız yeni meydan okuma başlığı ile yeni dengelenme, yeni normal, yeni ekonomi” diyerek üç yeni modelini açıkladı. Geçmişte de defalarca program açıkladı. Hedefler koydu ve hiçbiri tutmadı, en basit bu yaşadığımız yıllarda enflasyon hedefi % 5 idi son iki yıldan beri enflasyon çiftli rakamların altına düşmedi.

Şuraya takıldım, yeni dengelenme, yeni normal, yeni ekonomi, her şeyin başında yeni var ama uygulayacaklar eski, bir de başlığı meydan okuma…

Tamam meydan okuyalım, meydanı kim okur güçlüler, ekonomisi kırılgan dışa bağımlı olmayan okur… ABD rahip konusunda meydan okumadı mı, okudu…biz rahibi bıraktık arkasından da ekonominizi çökertiriz diyecek kadar küstahça mektup… biz ne yaptık

ABD doları güçlü para dünya ticaretinin % 70’i dolarla yapılıyor. Bir mal ithal edeceğiz TL ödeyecek yapabiliyor muyuz? tabi ki hayır paramız rezerv para değil…

Tamam meydan okuyalım arkamızda 83 milyon var diyelim ama izlenen yanlış ekonomi politikaları gereği kendi vatandaşımız kendi parasına güvenmiyor, arayışı dövizde buluyor, neden onu bu arayıştan vazgeçirecek doğru, yerinde ve zamanında politikalar uygulamıyorsun…

KAYSERİ TL'YE GÜVENMİYOR haber

Yeni açıklanan hedefler ve düzeltmeler, yani hedef sapmaları, Sağlık Bakanının her gün açıkladığı gibi gerçekle ilgisi olmayan, piyasayı ürkütmeyen ve belirli bir katsayı ile çarparak oluşturulan rakamlardan ibarettir. Ekonomi Bakanı ve yönetimi açıklana rakamlara +-2 puan ekleyerek yeni hedef ve düzeltmeler açıklamış. Ne güzel, Ellerinde tüm doğru veriler var, sorunlar belli ama masa başında, kağıt üstünde istediği gibi rakamlarla düzenlemeler yapıyorlar. Böyle olunca da hedefler tutmuyor, ciddi sapmalar oluyor. Ben inanıyorum ki ekonomi yönetimi içerisinde vicdanı sızlayan o kadar çok kişi var ki, bu açıklamaların doğru olmadığına inanan…

Moody's; hatırlarsınız son bir ay içerisinde ülkemiz hakkında iki rapor açıkladı. Birincisinde kredi notumuzu düşürdü. On gün önce açıkladığı; İkincisinde sert bir devalüasyon beklentisinden söz ederek ekonomi yönetiminin yetersiz olduğunu içeren açıklamalarda bulundu.  İlkinde de, ekonomi yönetimi için "Sorunları Çözmekte İsteksiz Ya Da Yetersiz" demişti. Bana göre sorunların farkında bile değiller yada eğer sorunları biliyorlar ise o zaman bu sorunlar umurlarında bile değil diye düşünüyorum.

Yeni açıklanan programa gelince, yukarıda açıkladığım +-2 puan mevzusuna açıklık getirmek isterim. Merkez bankası politika faizini 8,25 ten 10,25 e çıkartarak 2 puan artırdı. YEP’te, bu yıl gerçekleşecek olan % 10 enflasyonu gelecek yıl % 8 e çekeceğini, Bu yıl % 13,8 olan faizi kademeli olarak % 11,8’e düşüreceğini söylüyor, Tabi ki gerçekler bu değil, tuik değil halkın enflasyonunu baz alarak program açıklamalıydı.

Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok, 1994 ve 2001 ekonomi krizlerinde dövizi frenlemek için faiz sopasını kullandı. 1994 yılında üç aylık % 406 faizli hazine kağıtları çıkarttılar. 2001 Yılında % 7500 gecelik faiz enstrümanlarını kullandılar. Ülke alınan diğer tedbirlerle 3-6 içerisinde normale döndü

AKP dönemlerinde inatlaşan bir ekonomi yarattılar.

17 ve 25 Aralık 2013’te AKP’nin kendi yarattığı FETÖ terör örgütü operasyonunu öncesi 16 Aralık’ta dolar 2,04 lira idi. 27 Ocak 2014 yılında ise 2,35’e çıktı. Enflasyonu hedefin üzerinde % 7,4 Merkez Bankası bırakın olağanüstü bir toplantıya gitmeyi, piyasa ile inatlaşarak veye sorunları doğru okuyamamak ve çözüm üretememek adına 21 Ocak 2014’teki normal Para Piyasası Kurulu toplantısında bile faizi %  4,5 düzeyinde sabit tutuyor. Piyasalardaki daha da kötüleşince hemen bir hafta sonra olağanüstü kurul toplantısı yaparak  faizi % 10’a çıkarttı.

Diğer bir yakın tarih örneği ise, 2018 yılında % 5 olan enflasyon hedefinin iki katı olan TUİK enflasyonu % 10,4 civarında idi. Yine aynı manzara ile karşı karşıya kalan ekonomi yönetimi enflasyona karşı faiz artırımı konusunda çok isteksizdi.  Amerikalı rahibin durumu ile 13 Ağustos 2018 dolar 5 liralardan 7,21 liraya kadar sıçradı. Ekonomi yönetimi yine uyuyor. Bir, bir buçuk ay sonra Merkez Bankası faizi % 24’e çıkartıyor.

AKP'liler bile TÜİK'e güvenmiyor!

Şu an yaşadığımız duruma gelince de, biliyorsunuz dolar 7,85’ gördü. Yine inatlaşma, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında Merkez Bankası politika faizini % 8,25’te sabit tuttu. TUİK enflasyonu % 10,5’lerde, ekonomi yönetimi vatandaşının tasarrufunu enflasyona ezdiriyor, vatandaş da enflasyonun üzerinde bir getiri elde etmek tasarrufunun değerini korumak için farklı araçlara yöneliyor. Bunların başında da dolar geliyor. Merkez Bankası PPK 24 Eylül toplantısında politika faizini 200 baz puan artırarak %10,25’e çıkartıyor. Çok geç ve eksik alınmış bir bu karara piyasa kısa bir tepkiden sonra, senin bu kararın doğru ve yerinde ama yetersiz diyerek yeniden tepki gösteriyor. Döviz karar öncesinin de üzerine çıkıyor.

Aynı yerden defalarca sokulana ne denir sizler biliyorsunuz. Ekonomi yönetimi aynı yerden defalarca sokuldu ama hala anlamıyorlar veya anlamak istemiyorlar. Faizi 3-4 ay önce 300-400 baz kademeli olarak artırma gibi bir görünüm sergileseydi bunlar yaşanmazdı.

Son dakika... Bakan Albayrak'tan CNN Türk'te önemli açıklamalar -  HotWnews.com Sıcak Dünya Haberleri Günlük Haberler

Buraya şunu da eklemek isterim 300 fabrika gibi, bakan kendisine bağlı kurumların açıkladığı bilgilerin aksine yalan söylüyor halkı aldatıyor, halkına yalan söylüyor. “Türkiye Para Bassaydı Enflasyon % 25-30 Olurdu” diyor. Para basmanın enflasyon yarattığını biliyor. Enflasyon oranını da TUİK’i yalanlayarak % 30 olduğunu itiraf ediyor ama işine geldiği gibi kağıt üzerinden düzenlemelerle açıklama yapıyor. Para basma konusuna gelince;

Neden yalan söylüyorsunuz kendi vatandaşınıza, sokağa çıkın kime sorarsanız sorun vatandaş biliyor ne oldu 131,3 milyara, bankamatiklerin önünde para çeken vatandaş el değmemiş paraları para alma bölümünden almadan elini uzattığında seri ve sıra numarası bozulmadan art arda gelen yeni kağıt ve boya kokusunu hemen alıyor gıcır gıcır banknotların… le casa de papel dizisinde olduğu gibi darphane emekçilerinin alın teri yapışıyor vatandaşın ellerine… şimdi sen vatandaşa para basmadım mı diyeceksin, peki bu paraları kim bastı ve bankamatiklere koydu veya bankalara vererek piyasalara sürdü.

Gerçek şu; dolaşımdaki paraya emisyon diyoruz M1-M2… şeklinde ifadelerle resmi verilerde yer alıyor. Resmi verilerle 2018-2019-2020 verilerine baktığımızda emisyon 2018 yılında 133,4 milyar, 2019 yılında 131,3 milyardı. Fark % -1,57 yani emisyon, yani dolaşımdaki para sabit bibi, fakat 2020 nisan ayı itibarı ile emisyon 204,1 milyar oldu, kısaca emisyon % 56 arttı. Bunlar remi veriler gerçeğin ne olduğunu bilmiyoruz piyasada emisyonun % 63 arttığı, yani yeni basılan paranın bu oranda arttığı, bazı açıklamalarda ise 228 milyar civarında olduğu söyleniyor.

Pandemi Giresun mitingi bibi, Gaziantep 300 fabrika açılışı gibi sosyal mesafe dikkate alınmadan fırsata dönüştürüldü. Tıpkı FETÖ sonrası ülkenin yönetiminin sistem değişikliğine uğradığı gibi.

Pandemi ortamında para basmanın ekonomi için uygun olduğu tartışılmaz ama bunun oranı ve nerelerde kullanıldığı büyük önem arz etmektedir. Bu dönemde merkez bankası bilançosundaki menkul kıymetler kalemindeki % 267 artışın izah edilmesi gerekir. Burada sorgulanacak veya halkı bilgilendirilecek konu hazine merkez bankası ve bankalar arasındaki para trafiğinin nedenleri ile aydınlatılması gerekir. Dile kolay basılan yaklaşık olarak 75-80 milyar Türk halkının parası….

Belki de basılamadı darphane 3 vardiya çalışmasına rağmen, ama para masa başında bilgisayar ortamında yaratıldı…bilmiyoruz beli o da ticari sırdır,  kim sayacak… Sayıştay’da denetleyemiyor. Son yılların Sayıştay’ını başka bir yazımda açıklayacağım.

Bu ekonomiyi yönetenlerin kumaşı hiç iyi değil, birçok neden var ama bunların en başında YALAN var.

Gitti 120 Milyar dolar hazinenin parası, geldi aile reisinin 300 fabrikası.

“Genel olarak tüketicinin devlet tarafından korunması arzu edilir. Daha da kritik bir mesele ise tüketiciyi devletten korumaktır.” Milton Friedman (1912-2006)