Haykırıyoruz sermaye için yaşamın yok edildiğini. Daha fazla kâr, daha egemen sermaye için tüm yaşamlar yok ediliyorlar. Sular, hava ve topraklarımız yaşanamaz hâle getirildi.

İşte denizlerimiz gözler önünde! Deniz diplerini görmüyoruz. Yeraltı sularımızdan haberimiz yok! Dünyada yeraltı suyuna el süren yok. Ülkemizde obruklar oluşturuncaya kadar çekildi yeraltı suları. Sonrası ne olacak? Çölleşiyoruz. Kuraklıklar yaşıyoruz, yaşayacağız. Kola şirketi milyon metre küp suyu hesapsız kitapsız ve bedava kullanıyor. Karışan yok dur diyen yok! Diyemezler; onların iktidarlarıdır tüm iktidarlar.

Siyanür liçi ile madencilik yapılıyor ülkemizde. Bir gram altın için bir ton ağır metal ve siyanür bulaşıklı pasa! Toprak ağır metallerle zehirli. Sularımız ağır metallerle kirli. Altınlar yurtdışında. Kanser ve diğer ağır hastalıklar ekmeğimizde, aşımızda, suyumuzda, soframızdalar...

Yaşam sularda başladı. Yaşamı sularda bitiriyorlar. Daha çok kâr daha egemen sermaye! Anlamsız yaşama doğru. İnsansız dünya. Dinazorsuz devam ettiği gibi yoluna insansız da edebilir dünya. İnsan olmamış umurunda mı sanki?

Ne canlılar geldi geçti. Ama hiçbirisi kendi sonunu hazırlayacak işler yapmadı. İnsanoğlu başka tabii. Önce toprağı sahiplendi. Sonra suları kattı mülkiyetine. Havayı bile alınır satılır yaptı. Yaşamı metalaştırdı. Doğa buna tepki vermez miydi?

Esasında sermayeci iktidarların ve yöneticilerinin yüzüne kustu doğa. Onlardan ne kadar tiksindiğini, iğrendiğini haykırdı. Ama anlayan kim? Hâlâ “...cek, cak...” palavraları! İğrençler! Yalancılar! Tiksinçler! Milyarlarca yılda var olabilmiş yaşamı kısacık mı kısacık ömürleri süresinde yok ediyorlar. Daha fazla mülkiyet daha fazla sermaye daha fazla egemenlikleri için...

Daha görmediklerimiz var. Örneğin, altın madenciliği sonunda arda kalacak ağır metal dağlarının yıkımlarını yaşamadık daha. Altınlar yurtdışına kanserler ve ağır hastalıklar evlerimize... Bundandır siyanür liçi yöntemiyle yapılan madenciliğin fotoğraflarının yasaklanması. CMC’nin Kıbrıs Lefke Gemikonağı’ndaki bakır madenlerinin fotoğraflarına yasak neden kondu? Ülkemizdeki siyanür liçi yöntemiyle yapılan altın madenciliğinin nasıl bir felakete neden olacağını görmeyelim diye.

Turgutlu Çaldağı’nda 18 milyon ton sülfürik asit ile nikel sıyırılacak topraktan. Asit sisine boğulacak doğa; boğuluyor da...

Tümüyle tehlikeli atık olan gemiler sökülüyor. Hava, su, toprak; yaşama dair ne varsa yok ediliyor. Emekçiler ölüme mahkûm ediliyorlar.

Yaşam sermayenin çıkarına yok ediliyor diyoruz; dedik. Denizler haykırıyor şimdi. Yüzlerine tükürüyor pisliklerini, beceriksizliklerini, ihanetlerini. Bunları altın ve nikel madenciliği için de yaşayacağız. Suların ticarileştirilmesinin sonuçlarında da göreceğiz. Devlet ormanları yakılırken sermaye çıkarları için sermayenin ormanlarının nasıl da yayıldıklarını göreceğiz daha.

İşte o zaman “Sermaye düzenine, kültürüne, egemenliğine, iktidarlarına karşı çıksaydık” demenin yararı olmayacak.

İyisi mi şimdiden sermayeye karşı ekolojik toplumdan, yaşamdan yana tavır almalı. Doğanın, yaşamın egemenliğinin sağlandığı toplumsal düzenin kurulmasına katkı sağlanmalı.

Ekolojik saflara yaşamın sürmesi için!