Artık “sanat ekoloji için, yaşamın sürdürülmesi için” olmalı desek, yanlış söylemiş olmayız herhalde. Dünyayı daha anlamlı daha yaşanır kılmak için sanata oldukça büyük sorumluluk düşüyor. Yaşam yok edilirken, yaşam ticarileştirilirken ve insan doğanın tek sahibi, egemeni gibi davranırken bu görev çok daha önemli oluyor.

İşte bu görevi üstlenmiş, yaşam savunucusu, kentinin kültürünü evrensel değerlerle anlatabilmiş bir söz ustası Necdet Aracı’nın dizeleri:

“ …

Karıncalar kaçışıyordu

sincaplar tedirgin!

Yoktu ki dilleri

olsaydı eğer dilleri

kim bilir neler söyleyeceklerdi

kendi dillerinden.

Söylediler de belki

olmadı bir duyan ama

yoktu ki oralarda

bir Hazreti Süleyman.

-Siz yaşamıyorsunuz sade

paylaşıyoruz dünyayı birlikte

olmazsak birimiz eğer

olamayız diğerimiz de!

Hârelenmişti şahinli dağ

ve Aysekisi dorukları

tozdan ve asit sisinden.

Şahin dedi ne oluyoruz

yine mi geldi bunlar?

Ama nasıl olmadı hiç haberimiz

bu seferki gelişlerinden? “

Turgutlulu söz ustası Necdet Aracı, Çaldağ’daki nikel madeninin neden olduğu ekolojik yıkıma dizeleriyle meydan okuyor. Her yıl bir milyon ton sülfürik asit üretimine ve madende tüketimine karşı çıkıyor. Yok edilenin sadece doğal yaşamın olmadığını, kültürün de yok edildiğini belirtiyor; gelenekler, adetler, ilişkiler hep yok ediliyor…

Şairin muhteşem dizeleriyle devam edeceğim; göreceksiniz Türkçenin muhteşemliğini, doğa kavgasının azizliğini.