Her yerel seçim öncesi ve sonrası en fazla kimler sıkıntıya giriyor denilse sanırız yanıt tartışmasız işçiler olacaktır. Tıpkı neredeyse tüm iktidarların, büyük sermaye gruplarının, uluslararası para kuruluşlarının ekonomik krizlerden çıkış yolu olarak hedefe işçileri koyması gibi; mali yükü hafifletme programlarının daralma, küçülme, tasarruf adı altında krizin yükünü işçilere yıkmadan başkaca bir şey olmadığını gösteren Aliağa Belediyesi gibi ekonomik krizin faturasının işçilere kesilmeye çalışıldığı bir dönemdeyiz.

Evet; iki aydır İzmir’in işçi havzası Aliağa’da MHP’li Belediye Başkanı Serkan Acar’ın yönetiminde olan Aliağa Belediyesi hiçbir haklı ve hukuki gerekçeye dayanmayan nedenlerle; hatta ‘İstediğimi alır, istediğimi atarım’ pervasızlığıyla 179 işçiyi işten çıkarmış, hem tüm belediyelerdeki çalışanların tedirginliğini artırmış hem de işçi kıyımının bu denli ‘basit’ olduğunun ispatına girişmiştir.

Aliağa Belediyesi işçileri ise Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Genel-İş’te örgütlü olup, sendikalarıyla birlikte bu işçi kıyımına karşı harekete geçti; direniş çadırı kurdu. Genel-İş İzmir’deki tüm şubeleriyle birlikte Aliağa Belediyesinden işten atılan işçilere sahip çıkarak çeşitli eylemlilikler geliştiriyor. Bu etkinliklerin halka duyurulması, halktan destek alması; kamuoyunun dikkatini Aliağa’ya çekmek için kentin önemli noktalarında masalar koyarak imza kampanyası başlattı.

Elbette bu etkinlikler nasıl bir etki yarattı/yaratıyor, kamuoyunu daha fazla nasıl harekete geçirdi/geçiriyor, işçilerin işlerine geri dönmesi bakımından nasıl bir güç biriktiriyor bunu önümüzdeki günlerdeki değerlendirmeler ve gelişmeler gösterecektir. Ancak, atılan her bir imzanın işin özünde Aliağa Belediyesinden işinden, ekmeğinden edilen işçilerle bir dayanışma içerdiği gibi asıl olarak ‘işten çıkarmalara’ karşı bir tepkinin halktaki karşılığının ne olduğunu anlamak bakımından önem taşıdığını belirtmeliyiz. Öyle ki, Bayraklı’da masa başına imza atmaya gelenlerin büyük bir çoğunluğunu kadınların oluşturduğunu, kadınların ailenin mutfağını yönetmenin vermiş olduğu sorumluluk duygusunun işten atmalara karşı olan dikkatleriyle eş değer olduğunu söyleyelim. Yine kadınların başlarının açık-kapalı ayrımı yapılmaksızın, eğitim düzeyini sorgulamaksızın ‘iş ve ekmek’ konularında aynı duyguları taşıdığını belirtmek gerekiyor.

Dikkat çeken bir başka nokta ise imza verenlerin farklı siyasal eğilimleri olması ve bunu açıklıkla dile getirmeleri. Ancak, bu durum işçilerin ‘Ekmekleriyle oynanmaması’ konusunda birleşmelerine engel değil. Şöyle ki, ‘Aliağa Belediyesi hangi partiden?’ sorusunu sorarak masaya imza vermeye gelenlerin MHP yanıtını almaları ve ‘Bende MHP’liyim ama işçilerin atılmaları yanlış, böyle olmaz’ diyerek imzalarını daha cesaretli vermeleri önemlidir. Şunu da söylemeden geçmeyelim; Bayraklı’da ilk gün toplanan imzaların büyük bir kısmının muhafazakar ve milliyetçi eğilimlerin ağır bastığı vatandaşlardan geldiğinin altını çizelim. Buna karşılık siyasal kimliğini ‘CHP’liyim’ diyerek ifade edenlerin de ‘Yoksa bizim belediyeler mi işten çıkarıyor?’ sözlerindeki şaşkınlığın hızlı bir şekilde öfkeye dönüşme potansiyeli taşıdığını, bazılarının CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yerel seçimler öncesinde ‘Kazandığımız belediyelerdeki çalışanların işten çıkarılmayacağı’ sözünü unutmadıklarını ve imza toplayanlara hatırlattıklarını vurgulayalım.

DİSK Genel-İş’in İzmir’de Aliağa Belediyesinden işten çıkarılan işçiler için başlattığı imza kampanyası sonuç almaya yönelik ilerlemenin koşullarını hazırlaması bakımından önemlidir. ‘Bir imzayla bu iş olacak mı?’ sorusunun yanıtı bu imzalar etrafında birleştirilecek güçlerle ortak hareket etme ve bu durumu daha ileriye taşıyabilmenin koşulları sağlandığında verilecektir. Ekonomik krizin faturasının işçilere yüklenmek istenildiği bir dönemde halkta işten çıkarmalara karşı oluşan tepkinin, ‘İşten çıkarılan işçiler geri alınsın’, ‘İşten çıkarmalar yasaklansın’ talepleriyle birleştirilerek daha kitlesel etkinliklerin yapılmasının önünü açacaktır. İmza veren bir kişinin imzasının yanına ‘Ekmekle oynama’ diye not düşmesi bunun koşullarının var olduğunu gösteriyor.