Yazın kavuran sıcaklar ve kışın artan yağışlar, iklim değişikliğinin tek sonucu değil. Deniz suyu sıcaklığının artması ve yeni balık türlerinin Kızıldeniz, Hint ve Pasifik okyanuslarından gelip bizim denizlere yerleşmesi de hep bu iklim değişikliğinin marifetlerinden.

Gelen bu yeni balık arkadaşlardan biri de Aslan balığı. Su altında görsen pek heybetli... Yüzgeçler kelebek kanadı gibi yanlara doğru yayılıyor. Tepesinde dikenler, siyah kırmızımsı havalı pullar... Bir de pek özgüvenlidir, su altında insan görünce yanaşıp izler. Sebebi de tepesindeki dikenler. Dokunanı yakacağını iyi biliyor.

Aslan balığının sırt yüzgeçleri insan vücuduna değince ağır uyuşma, ağrı yapıyor. Bu nedenle ağdan çıkartırken ya da balığı temizlerken pek çok balığa göre daha dikkatli olmak gerekiyor. Ola ki temas oldu o dikenlerle soğuk yerine sıcak su kompresi yapmak şart. Güvenliği sağlamanın yolu aslında çok basit; eldiven kullanmak ve makasla dikenleri temizlemek.

Ege ve Akdeniz kıyılarında çayını içtiğim balıkçılar bu arkadaştan pek muzdarip. Yerli türlerden çok daha fazla çıkıyor. Eti çok lezzetli olmasına rağmen tüketici tanımadığı için ekonomik olarak balıkçıya dönüşü olmuyor. Üstüne bir de kilolarcası ağa takılan aslan balığını ağdan çıkarmak için sağlık kaygısıyla çalışıyorlar.

Yazın sahil kasabalarında temel gıda tercihimiz balıksa eğer levrek, çupra gibi çiftlik balığı ya da avlanması tamamen yasak olan orfoz, çok pahalı olan lahos yerine Aslan balığını şiddetle tavsiye ederim. Bu kadarcık tüketim değişikliği ile bu türün denizden uzaklaştırılmasına ve azalan biyoçeşitlilik nedeniyle gerileyen kıyı balıkçılığına katkı vermek, kolay olduğu kadar etkisi büyük bir eylem. Türkiye’de kıyı balıkçılarının sayısı giderek azalıyor. Bu azalma biyoçeşitliliğin azalması ile doğru orantılı... Bu nedenle hem balıkçı hem de yerel denizel türler için ekmek aslanın ağzında!

Aslan balığının lezzeti de görüntüsü kadar güzel. Kaş’ta Dragoman Dalış Merkezi’ni bilen bilir. Ticaretin önüne Kaş’ın doğasını koyarlar. Dalışlar sırasında deniz çayırlarına temas etmemek, denizden bir taş bile çıkartmamak dalışa gelen öğrencilerine ilk anlattıklarıdır. Ayrıca aldıkları her dalış ücretinin bir kısmını doğa koruma çalışmalarına bağışlar. Şimdilerde açtıkları Dragoman Bahçe’nin menüsüne Aslan balığını eklediler. Gerekçesini de Kaş Deniz Koruma Alanını korumak ve Kaşlı balıkçıyı desteklemek olarak açıklıyorlar. Bu yaklaşımla Akdeniz Koruma Derneği’nin Kaş ve Ege kıyılarında yeni balık türlerine karşı yürüttüğü tüm çalışmalara da destek veriyorlar.

İzmir’de su sıcaklığı henüz Güney Ege ve Akdeniz’deki kadar yükselmediği için bu tür baskı yaratmıyor. Ancak kamu, STK, balıkçı, tüketici, turizmci birlikte yürümezse İzmir’de de yakında bu sorun başköşede yerini alabilir.