Özcenaz Özer, meditasyonun günümüz şartlarına ayak uydurduğunu, yapay bir dünyada yeni bir şekil aldığını  belirtti. Özer, kendisinin her zaman bir yarış atı olduğunu zannettiğini fakat aslında kaplumbağa olduğunu fark ettiğini söyledi. Bazı insanların stresten ve yoğun tempodan enerji aldığını, hayatın bu hızından beslendiğini ifade etti.  Zihin ve bedenin birbirlerini etkileyen iki unsur olduğunu ve ikisi arasında ki dengenin sağlanması durumunda meditasyonun gerçekleşeceğini meditasyon öğrencilerine aktardı. 

Özcenaz Özer; “Dışarıdaki yaşam bir kasırga. Biz eğer yaşamsal mücadelemizi sadece bu kasırgaya ve kaosa harcarsak ve içsel dünyamızdan uzaklaşırsak bu kasırga ve kaosun içinde dinginliği bulmamız çok zor. İşte bu yüzden ‘’merkezlenme’’ yani  tüm bu kaostan kendimizi uzaklaştırıp içimize odaklandığımızda bu kaosun etkileri azalacak ve dinlenme fırsatı bulacağız. Kaos yine orada olacak fakat etkisi bizi daha az yıpratacaktır.  Bu da insanlar ve çevreyle olan ilişkimizi daha sağlıklı hale getirecektir. Bu merkezlenme insanın kendi özünü dinleme fırsatı vereceğini bilmelisiniz.

Meditasyon korku, depresyon ve anksiyete azaltır. Fiziksel yaşlanmayı geciktirir. Daha huzurlu ve uyumlu bir hayat sürdürmeye yardımcı olur. Beyin ve sinir sistemini yeniden düzenler. Geleneksel meditasyonun oturma pozisyonunda olduğunu fakat bunun şart olmadığını istediğimiz şekilde yapabileceğimiz özgür bir alandır. Önemli olan odaklanama ve beyinsel düşünüştür." dedi.

Eğitime katılanlar ile küçük bir meditasyon seansı yapan Özer katılanları etkiledi. Eğitime katılanlar zaman algısında yanıldıklarını ve ilk kez bu kadar sakin kalabildiklerini belirtti. Eğitime katılan Dekan Vekili Prof. Dr. Gaye Erel, Özer’e teşekkürlerini iletip katılım teşekkür belgesini takdim etti.

Editör: Haber Merkezi